Bu köşede hayatımızı ilgilendiren hemen hemen her mesele ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır.

İnsan haklarından, hayvan haklarından, doğadan, çevreden, hak ve özgürlüklerden, ifade hürriyetinden, aklınıza gelen her mesele hakkındaki bakış açımı siz değerli Okurlarımın takdirlerine arz etmişimdir.

Polis haftasında olduğumuzu biliyorsunuz.

10 Nisan Polis Günü geçti, ancak Polis Haftasında olduğumuzdan hayatımızı her açıdan ilgilendiren bu camia ile ilgili değerlendirme yapmak istiyorum.

Yazımın başlığından da anlaşılacağı gibi, toplumun hizmetinde olan polisleri gerçekten seviyorum…

Büyük bir sorumluluk bilinciyle topluma hizmet eden, halkın can, mal, ırz güvenliği için özveriyle görev yapan ve yeri geldiğinde kötülerin boy hedefi olan, her türlü kirli işlerle uğraşanların saldırılarına karşı canları pahasına görev yapan polisleri benim gibi herkesin sevdiğine de inanıyorum.

Bu gerçeği 90’lı yılların olağanüstü hal süreçlerinde de açıkça ifade etmekten çekinmediğimi belirteyim.

**

**

HUZURUN KORUNMASI…

Günümüz dünyasında toplumlar için en önemli şey, huzurdur. Huzur ortamının bulunmadığı bir ülkede insanların can, mal, din, ırz güvenliğinden söz edilemez.
O nedenledir ki ‘her şeyin başı huzur’ diyoruz.
Huzur ortamının sağlanması için herkese büyük görevler düşüyor. Ancak bir sınıf vardır ki, onlar sadece ‘huzur’ için vardırlar ve asli görevleri huzurun korunmasıdır.
Onlar toplumun huzur ve emniyeti için görev yaparlar. Bu sınıfın polisler olduğunu biliyorsunuzdur.
Hepimizin can, mal, ırz ve namusumuzun emniyetinden sorumlu olan ve her zaman ifade ettiğim gibi, ‘bedelini sadece can ve kanlarıyla’ ödeyebildikleri kutsal olduğuna inandığım bir görevi deruhte eden bir sınıftan söz ediyorum…
Bedeli can olan bir görevin ağır sorumluluğunun bulunduğunu biliyorsunuz. İnsanların canına, malına, ırz ve namusuna saldırmaya yeltenenlerle, beyaz kadın ticaretiyle uğraşanlarla, hırsızlarla, çetelerle, uyuşturucu satıcılarıyla mücadele eden bir sınıfı önemsememiz gerekiyor.
Yanlış yaptıklarında açıkça eleştirdiğim bir sınıfın sorunlarıyla ilgilenmeyi de bir hak olarak görüyorum.

Bu sınıfın mensupları bir sıkıntı yaşıyorsa, bunun yansıması sadece aileleriyle sınırlı kalmaz. Bu gerçeğin bilinmesini istiyorum.

**

**

Evet, hakkı, hukuku savunan, adaleti gözeten, kirli işlerle uğraşanlarla mücadele eden polisleri severim…
Ancak toplumsal bir hadisede nahak yere cop kullanan, biber gazını ölçüsüz sıkan, kendisine verilen yetkileri kötüye kullanan polisleri ise sevmiyorum…
Ben, gecenin alaca karanlığında toplumun huzuru ve selameti için görev yapan, uykusuz saatler geçiren ve görevini layıkıyla yerine getiren polisleri severim…
Ama kendisine giydirilen üniformanın hakkını vermeyen, kirli işler peşinde koşanların üzerine gitmeyen polislere ise saygı duymuyorum…

Yanlış yapanlar en çok camialarına zarar veriyorlar. Görevlerini yapmayanlar için bir genelleme yapmıyor, sadece örnekler veriyorum.

Ölçütümüz, kıstasımız budur. İyi polisi herkes sever…

Polis camiasının saygınlığının korunmasından yanayım. Güvenliğimiz için risk alarak hizmet eden bu camianın sorunlarını da önemsiyorum.
Sorumluluk bilinciyle görevini yapan güvenlik görevlileri, yani polisler için düşüncelerim gerçekten de yukarıda ifade ettiğim gibidir.

En uçtaki hukukçu gibi olmaları gerektiğine inandığım ve bu doğrultuda görevlerini yapan polislere gerçekten de büyük saygım vardır.
Polislerin yasalardan aldıkları güçle görev yaptıklarını biliyorsunuz. Bir toplumsal olayın bastırılmasında polislerin özellikle sağduyularını yitirmemeleri gerekiyor kanaatindeyim.
Bu ülkede yaşayan herkesin can, mal ve ırz güvenliğinden sorumlu olan güvenlik görevlilerinin, her ne olursa olsun görev yaparken adaletten ayrılmamaları gerekiyor.
Polis adaletten ayrıldığında, toplumun güvenine, kendisinin ise saygınlığına zarar vermiş olacaktır.
Güvenlik hizmeti verenlerin saygınlığına gölge düşürecek yaklaşımlardan uzak olmaları çok önemlidir. Maalesef bu konuda çok üzücü gelişmeler yaşanmıştır ve yıllarca bunun tanıklığını yaptık.

Görevini yaparken çok şefkatli davrananları bu toplum takdir ederken, yanlış yapanlara da tepki gösteriyordur. Hem görev yaparken ölçüyü kaçıranlar, camialarına zarar veriyorlar. Polise olan güvene zarar veriyorlar.

Sayıları önemli değil, böyleleri kendi mesai arkadaşlarının, nefretin hedefi haline gelmesine bilerek veya bilmeyerek zemin hazırlıyorlar. Bu gerçeği vurgularken amacım kesinlikle, yaşananlardan dersler çıkarılmasını istemektir.
Bu ülkede eğitimcilerin toplum fertlerinin siyasi görüşlerine bakmaksızın eğitim hizmeti sunmaları, sağlıkçıların herkese ayrımsız hizmet vermeleri bir hak ise, aynı şekilde polislerin de aynı yaklaşımı göstermeleri gerekir. Buna herkesin dikkat etmesi hem yasaların, hem de vicdan gereğidir diye düşünüyorum.

Tüm kamu emekçileri gibi her polisin de ayrı bir dünya görüşü olabilir, bundan doğal bir şey de olamaz. Ama güvenlik hizmeti verilirken, asla meseleye ideolojik yaklaşım gösterilmemeli, yasaların verdiği yetki ile görev yerine getirilmelidir.

Evet, Polis haftasında bir kez daha bu sınıfın sorunlarına dikkat çekmek istiyorum. Eğer benim ülkemde polisler en çok intihar eden sınıf konumunda bulunuyor, en ağır görevleri deruhte ediyor, bedeli sadece kan ve can olan bir hizmeti yürütüyorlarsa, ülkeyi idare edenlerin bu gerçeğin ışığında polis camiasının sıkıntılarıyla uğraşmaları gerekmektedir.

90’lı yıllardan bilirim, hep kahramanlık edebiyatı yapıldı ama sorunlarıyla pek ilgilenilmedi. Hala ağır bir görev yaptıkları gerçeğini biliyorum.

Şu sözlerimin özellikle dikkate alınmasında fayda görüyorum: genel olarak sabahtan akşama veya akşamdan sabaha kadar görev başında olan, doğru dürüst istirahat etme fırsatı bulunmayan, bayramlarda bile aile fertlerinin yüzlerini pek görmeyen polis memurlarımız gerçeği hepimizin malumudur.

Can, mal ve ırz güvenliğinin emanet edildiği sınıfın mensuplarının sorunlarını masaya yatırmalı ve çözüm arayışında bulunulmalıdır. Polis güvende olmalı ki, toplum da güvende olsun. Bu duygu ve düşüncelerle Polis haftasını kutluyorum.