Kimi bilim insanları toplumları tıpkı hücrelere benzetmişlerdir. Hatta toplumları “toplumsal organizma” şeklinde tarif edenler de olmuştur. Şöyle ki;

Hücre içinde ATP sentez yeri mitokondri’dir. Enerji kaynağımızdır. Toplumda bazı insanlar vardır ki gerçekten de topluma öncülük edip, kanaat önderliği görevini yerine getirirler. Topluma bir enerji verdikleri doğrudur

Taşıma görevi, koruma görevi, programlama görevi… Vs. birçok işlevi yerine getiren hücre içi mevcutlar olduğu gibi insan vücudunu da buna benzetebiliriz pekâlâ. Kalbimiz eşimiz, annemizdir. Alyuvar ve Akyuvarlar da yerine göre savaşmalarına ve başka bilmem ne görevlerine göre polis ve askerleri teşkil edebilir.

Bizim yerimize düşünen, bizim için kendini paralayanlarımız da vardır. Tarihte büyük insanlar, Peygamberler, düşünürler bu kategoriye girip insan beyninin vazifesini toplumsalda yapmaktadırlar.

Biyolog değiliz, o yüzden de tüm organ ve organelleri sıralayamıyoruz ancak gerek mikro düzeyde olan hücresel boyutta ve gerekse tüm insan vücudu anlamında ifa edilen görevler ile toplumsalda aynı görevleri yerine getirenlerimiz var.

Peki, kişisel veya toplumsal manada hiçbir gerekli işlevi karşılamayan “toplumsal işlevsizler” ne olacak, bunları nereye yerleştireceğiz?

Hücresel boyuttan tutun da organel ve organlara kadar hiçbir parçamız işlevsiz değilken toplumsal boyutta işlevsizlere ne diyeceğiz?

Ailesi ve çocuklarıyla ilgilenmeyen, varsa-yoksa iş güç deyip kendini evrenin merkezine alan,

Her daim mutsuz, umutsuz, negatif kişilik sahibi olan,

Tek derdi beslenmek ve dahası biriktirmek,

Eşini, çocuğunu alıp şöyle bir hafta sonu piknik, yaz dönümünde bir tatil yapmayan/yapamayan ve adeta üzerine ölü toprağı serpiştirilmişçesine ölümü beklemekteki “beniadem”

İslam’ın ilk emrinin okumak olmasını bilmesine rağmen okumayan,

Zenginin malında fakirin hakkının bulunmasına rağmen (% 2,5) zekâtını vermeyen,

Dahası bir gülümsemenin/tebessümün bile sadaka sayılmasını bilmiyormuşçasına inadına gülmeyen,

Kâbe’yi yıkmaktan beter addedilen kalp kırmanın alasını yapan,

Diliyle uzak-yakın herkesi inciten eyyy İŞLEVSİZ

İnan ki bu dünyadan göçüp gittiğinde kimse arkandan yasını tutmayacak,

Kimse seni özlemeyecek ve kim bilir aile üyelerin bile yeri geldiğinde “Allah seni inşallah affeder” diyecek.

Ancak çok şükür ki bu dediğimiz insanların zıddı olarak bilinen ve toplumda adeta zumlanmışcasına bilinen insanlar da yok değil.

Yanlarına gittiğinizde ilk hissedeceğiniz şey huzurdur, güvendir.

Kendilerine sonuna kadar güvenebilir, derdinizi paylaşabilir ve yılların eskitemediği dostluğun vefasını kendilerinde görebilirsiniz.

Alçak gönüllü, mert ve soyludurlar.

Duruşlarında bir asalet, bir vakar vardır ama asla tepeden bakmazlar. Büyüklükleri yaşlarından, poy-poslarından, mal ve mülkünden kaynaklanmaz. İşin gerçeği büyüklüklerinin tek tasdikleyeni esasında bizatihi kendinizsinizdir.

Zira onlar zaten büyüklük taslamadıklarından ötürü büyüktürler.

Ben mert ve soyluyum demezler asla. Utanırlar. Mert ve soylu olduklarını sen, ben, biz söyleriz gıyabında.

Allah, topluma ve insanlığa örnek olan böylesine insanları eksiltmesin ve başımızdan da eksik etmesin.

Kitap Zamanı: Kitabın ismi Mülksüzler. Metis Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan eserin yazarı Ursula K. Leguin. Bilim kurgu bir kitap. Ancak yazıldığı dönem itibariyle döneminin çok ilerisini görmüş bir eser. Fikirleri, ideolojileri çok güzel resmetmiş ama üstü kapalı bir şekilde de eleştirmiş. Bir hafta sonu çay kahve eşliğinde okuyabileceğiniz bir kitap.