Şikâyet etmeye alışığız biz ve mazeretlerimiz hep vardır. Masum ve mazlumuzdur. Buna inanır, inandırmak isteriz. Hayaller, umutlar, hüzünler, sevinçler, geleceğe dair planlar iç dünyamızda hep bir yarış halindedir
 
Yaptığımız işi, yaşadığımız ilişkileri, gittiğimiz tatili, arkadaş ve dostluklarımızı yeterince önemsemeyiz. Tek bir tebessümle bile güne çok şey katabilecekken, bunu karşımızdakinden esirgeriz.
 
Oysa binbir ayıbı örten altından bir elbisedir tebessüm.
 
Yüze düşen hüzünleri dağıtan bir dokunuştur.
 
İki kalp arasında soğuk mesafeleri ısıtıp eriten ateştir.
 
Güneşin sıcaklığını yanağa indiren al al serinliktir.
 
Kelimelerin suskunluğu ve rahmidir.
 
Hecelerin koynuna anlamlar sunan cevherdir.
 
Bir tebessüm hikâyesinde küçük bir kız, hüzünlü bir yabancıya gülümser. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine vesile olur. Adam, bu hoş sedayla yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırlar. Hemen bir not yazar ve yollar.
 
Arkadaşı bu teşekkürden öyle keyiflenir ki, her öğlen yemek yediği lokantadaki garson kıza bu kez yüklü bir bahşiş bırakır. İlk defa bu kadar bahşiş alan garson kız, aksam eve dönerken kazandığı paranın birazını da her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına bırakır.
 
İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemiş olan garibim, karnını ilk defa iyice doyurur. Sonra bir apartman bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tutar.
 
Bir saçak altında titreyen bir köpek yavrusu gören adam onu kucağına alır.Gecenin ayazından kurtulan köpek mutlu olur. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sarar. Bir yangın başlar. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlar ki, önce fakir adam uyanır, daha sonra bütün apartman halkı.
 
Yaşama güzellik katan çok şey, hiçbir maliyeti olmayan bir tebessümle başlayabilir ve yaşamın sloganı olur.
 
Bazen sadece bir tebessüm..