Bugün 3 Nisan. Ülkedeki bir milyon aile için bugün önemli bir gün…

Bugün yüz binlerce kamu emekçisinin daha mutlu olarak hayata ve geleceğe baktıklarını söyleyebilirim…

Uzun yıllardır ülke gündeminde olan taşeron emekçileri için iki ay önce adım atıldı. Buna göre 2 Nisan 2018 tarihinde kadrolu statüye geçecekler.

Ülkedeki yüz binlerce emekçi 2 Nisan 2018 tarihini dört gözle bekliyordu.

Şu yazıyı 2 Nisan günü mesai saati öncesinde kaleme alıyorum. O nedenle 2 Nisan’da Batmanlı taşeron emekçiler için ne tür adımlar atıldı, kimler kadroya geçirildi, kimler açıkta kaldı, kesinlikle bilgi sahibi değilim.

Batman’da yüzlerce taşeron emekçisi var. Bu kentin değişik kurumlarında çalışan emekçiler, kadrolu statüye geçmenin hayallerini kuruyordu.

10 yılı aşkın süredir bazı resmi kurum ve kuruluşlarda asgari ücretle çalışan emekçiler var. Hiçbirisi devletin güvencesi altında değildi. Dün itibariyle devlet güvencesine geçtiler…

Geçmiş yıllardan biliyorum; taşeron emekçilerinin geleceği, müteahhitlerin, patronların iki dudağı arasındaydı…

Bugüne kadar sayısız müteahhit emekçisi işlerinden olmuştur…

İşverenler el değiştirdiğinde, müteahhitler değiştiğinde nice emekçinin işsizler kervanına katıldığı gerçeği herkesin malumudur.

Evet, nice emekçi aylardır gazetecilere sorular soruyor ve cevap bekliyordu. Nice taşeron emekçisi şahsıma da sorular sormuştur.

Kadrolu statüye geçmenin önündeki engelleri sorup durdular. Bazı sendika ve konfederasyonlar adına geçmiş aylarda yapılan açıklamalar ve eleştiriler vardı. Bugün itibariyle o eleştirilerin doğru olup olmadığı net şekilde ortaya çıkacaktır.

Uzun süre önce Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk’un şu ifadeleri ulusal basında yer almıştı: “657'ye 4-E mi geliyor? Başbakanın taşerona kadro açıklamasından sonra, özel statü, sınav, performans, 3 yılda bir sözleşme imzalamak açıklamaları düşündürücü. Görülen o ki, taşerona anladığımız anlamda bir kadro yok, iş güvencesi yok, maaşları da değişmeyecek, yani yeni bir ucube daha yaratılıyor.”

Türkiye Kamu Sen Genel Başkanı’nın bu ifadelerine zamanında nasıl bir cevap verildiğini bilmiyorum. Ancak bugün ak ile kara ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.

Büyük ihtimalle bu eleştiriler havada kalacak, emekçiler devletin güvencesine kavuşacaklardır.

Taşeron emekçiler ve taşeronculuğa bakış açım değerli okurlarımın malumudur.

TAŞERON SÖMÜRÜSÜ…

Ülkemizin ve bilhassa Batman’ın en önemli toplumsal sorunlarından birisinin işsizlik olduğu bilinen bir gerçekliktir. Batman’ın işsizlikte Türkiye derecesini yıllardır yapması talihsizliği üzerine çok sayıda yazı yazdığımdan, bu gerçeği sizler iyi bilirsiniz.

Bir iş sahibi olarak ailelerini geçindirmek isteyenlerin çok fazla olduğu bir ülkede yaşıyorsak, sorunlarla boğuşuyoruz demektir. Burada hemen sömürü mekanizması devreye girer.

Bir iş sahibi olmak isteyenler düşük ücrete, daha fazla çalışmaya dünden razı olurlar…

Yıllardır ülkemizde böyle bir sömürü mekanizması var.

Kurum ve kuruluşlar işlerini düşük ücretle çalıştırdıkları emekçilerle yürütmektedirler. Bu nedenle ‘Taşeron’ kavramı hayatımıza girmiştir…

Yıllar önce taşeron kavramını ilk kez TPAO ve TÜPRAŞ için duymuştum. Tarih 1990’lı yılları gösteriyordu…

Batman’daki bu önemli kurumlarda çalıştırılan kadrolu emekçiler yerine ‘Taşeron’ denilenlerin alınmasını duyduğumda meseleye tam vakıf değildim.

Araştırma yaptığımda bir kadrolu emekçinin pek çok hakkının güvence altında olduğunu, taşeron emekçilerinin ise daha fazla çalışmalarına rağmen yarı ücret aldıklarını ve birçok haktan mahrum olduklarını görecektim.

Durum hakkında bilgi sahibi olmaya başlayınca yıllarca taşeronlaşmaya karşı yazılar yazdım.

Ancak sadece bu iki kurumda değil, diğer pek çok devlet sektöründe de taşeron emekçilerle işlerin yürütülmeye başlandığı zaman sürecinden geçtik.

KADRO İÇİN ÇALIŞANLARIN TEPKİSİ…

Evet, ülkemizde yüz binlerce taşeron emekçisi, devletin kadrolu elemanı olacak bugün. Ancak buna tepki gösteren işsizler de var. Onların eleştirileri üzerine şu değerlendirmeyi yapmıştım: ‘Devletin kadrolu işçi istihdamı için yıllardır KPSS gibi önemli bir sınav şartını getirdiğini belirten sayısız vatandaşa da hak vermemek elde değildir…

Bu konuda eleştiri yapan bir vatandaş bakınız ne diyor: “Şu an İstanbul’dayım. Bilseydim seçim öncesi taşeron işçiler kadroya alınacak, memleketimde kalırdım. Tayin sorunum olmayacaktı. Yıllardır kadroya geçmek için çabalıyorum. Günahımız nedir?”

Emekçilerin kadrolu olmasının bir hak olduğu yolundaki ifadeye, kadro bekleyen birinin şu eleştirisine hükümet yetkilileri ne cevap verirler, doğrusu merak ediyorum:

“Kadro almak için uzağa giden,

yabancı memlekette kalan,

para harcayan,

KPSS’ye ye çalışan,

KYK’ya borçlanan,

çevreden psikolojik baskı gören,

‘daha atanamadın mı?’ azarını işiten,

bir bursa muhtaç kalan,

bazen aç kalan ,

sınavdan sınava koşan,

kadro hayalleri kuranlar emekçi değil mi?”

Bu ifadeler karşısında KPSS ile kadroya geçme hayalleri kuran birisine ne cevap verebilirim ki?

Kendi açılarından gerçekten de haklıdırlar. Ancak taşeron emekçilerinin daha iyi yaşam koşulları anlamına gelen kadrolu statüye geçmeleri de önemli ve olumlu bir gelişmedir.

İLO Sözleşmesine imza atan bir ülkede emekçilerin temel haklarının gözetilmesi gerekiyor. Daha önce taşeronu teşvik eden bir iktidarın, bu kez emekçileri kadroya geçirmesini de önemsiyorum…’

Evet, bazı eleştiriler olsa bile, bence hayırlı bir adımdır. Bir müteahhidin iki dudağına bakan emekçilerin, devletin güvencesine geçmiş olması önemlidir. Hayırlı olsun. Dilerim eleştireceğimiz yanlışlar yaşanmaz.