Binatlı (Bilheyder), kent merkezine en yakın büyük köylerimizden birisi. Düz bir ovada, çok verimli birinci sınıf tarım arazileri üzerinde kurulan Binatlı gerçeğini bilirsiniz.

Binatlı ile ilgili bugüne kadar pek çok yorumum bu köşede yer aldı. Kent merkezine en yakın ve en çok nüfuslu köyümüzün içme suyu sorunlarını dile getirmiştim yıllar önce…

Yıllar önceye gitmeden şu yakın zamanda Binatlı sakinlerinden değerli bir dostumun bilgilendirmesi üzerine açıkta akan ve ıslah edilmeyen lağım suları, kanalizasyon patlakları ve tıkanıklıklarının üzerine gitmiştim…

Köşeme taşıma yerine, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri nezdindeki girişimlerim olumlu sonuç verecek ve sorun giderilecekti…

Bilheyder köylülerimizin ilkel kuyulardan içme suyu ihtiyaçlarını karşılamaları ciddi sorun demekti. Haklarını savundum, su şebekesi hizmete alındı.

Sonra mı?

Daha sonra ise şebeke boru hatları problemi yaşanacaktı. Yine sorunlarının üzerine gittim, sorun çözümlenecekti…

Binatlı köy merkezinde devasa bir çukur vardı. Köyün evsel atıkları ve çöplerinin boca edildiği o büyük gölet, adeta lağım kokuyordu…

Sorunu köşeme taşıdım, ıslahı için öneriler sundum. O lağım ve çöp göletinin ıslahına vesile oldum…

Sorunlarının temelinde feodalitenin olduğu Binatlı gerçeği üzerine bir keresinde çok sert bir yorum yapmıştım. Bir köy kavgasında yaşlı nine ve dedeler ile kadınların yaralanmaları üzerine bu köşede yaptığım, ‘Binatlı ayıbı bize yeter’ başlıklı değerlendirmemde, yeni nesil gençlere çağrıda bulunmuştum.

Böylesine ilgi ve alaka duyduğum Binatlı ile ilgili olarak gazetemizde yer alan bir haber üzerine bu değerlendirmeyi yapıyorum. Habere göre Binatlı tarlaları, buğday ekili alanları bir istila altındaymış…

Tarla farelerinin istilasıyla ilgili haberimize bakalım: “Batman merkeze bağlı Binatlı (Bıleyder) köyünde hububat ekicileri tarlalara zarar veren fareler için kapan kuruyor. 25 dönümlük tarlasında 70’i aşkın tarla faresini kapanla öldüren buğday ekicilerinden Ömer Yıldırım, ‘Ekinin filizlendiği şu günlerde tarla fareleri ekili alanlara büyük zarar veriyor. Bu yıl sert bir kış geride kaldı. Kar yağışından yuvaları kapanan fareler havaların ısınmasıyla tarlalarda maalesef cirit atıyor. Bazı çiftçiler zehir ilacını tarlalara bırakıyor. Bazıları da traktörlerin eksoz gazını yuvalara bırakıp farelerle mücadele etmeye çalışıyor. Yılan sayısı azalınca tarla faresi arttı’ dedi.

Haberimizde başka köylüler de durumdan yakınıyorlardı. Ömer Yıldırım amcamız aslında önemli bir tespitte bulunmuş. “Yılan sayısı azalınca tarla faresi arttı” ifadesi, tam da üzerinde durmak istediğim husustur…

Evet, yıllardır sadece Binatlı’da değil, pek çok yerde köylülerimiz dağ başlarında,

uçsuz bucaksız topraklarda,

herhangi bir diken topluluğu arasında,

herhangi bir bitki kökünün dibinde,

bir dere yatağında,

taşlık arazide,

kısacası nerede bir yılan görseler öldürmeden durmuyorlar…

Çocukluğumdan bilirim; bir meşe ağacının kovuğuna kaçan bir yılanı öldürebilmek için o güzelim ağacı ateşe vermekten çekinmiyorlardı…

Eh, her tarafta yılanları öldürürsek, Rabbim bize başka hayvanları musallat eder…

BESİN ZİNCİRİNDEKİ KOPUKLUK…

Bilim insanları, hayvan ve insan hakları savunucuları boşuna uyarıp durmuyorlar. Tüm canlıların yaşam haklarını boşuna savunmuyorlar.

Besin Zinciri denilen olgudan habersiz köylülerimiz gerçeği bizleri düşündürmelidir. Besin zinciri ile ilgili çeşitli kaynaklardan kısa bilgi sunmak istiyorum:  “Doğada canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için beslenme kaynakları ararlar. Bu kaynaklar kimi zaman bitkiler olurken kimi zaman bir canlı olur. Bir canlı tüketerek yaşamını devam ettirmeye çalışanlarda, aynı mücadeleyi sürdüren başka bir canlıya yem olur. Bu olay devamlılığını koruyan ve uzayan bir olaydır bu nedenle besin zinciri adı verilir. Bütün canlılar beslenmek zorundadır.  

Çekirge, bitkilerin tohumlarıyla beslenir. Fare çekirgeyi yer, yılanın besin kaynaklarından birisi de faredir. Sonra atmaca da yılanı yer. İşte bu olaylar besin zincirini oluşturur. Toprakta yaşayan pek çok böcek ve karınca olduğu bilinir. Bu hayvanlar topraktaki besin atıklarını yer. Kuşlar da böcek ve karıncayı yer. Böcekler ilaçlanıp ölürse, kuşlar ölmeye başlar. Bu kuşları yiyenler de aç kalır. Besin Zincirinin bir halkası bozulması hepsinin zarar görmesi anlamına gelir. Besin zinciri veya besin ağını oluşturan canlılar arasında bir denge vardır. Herhangi bir basamaktaki bir değişim hayvan popülâsyonları arasındaki dengeyi bozar ve herhangi bir basamaktaki değişimi onun üzerindeki veya onunla beslenen basamağı etkiler, değişimlere hatta açlıktan ölüme sebep olur. Örneğin; fareler ortadan kalktığında bunla beslenen yılan, tilki çakal, yırtıcı kuşlar, baykuş gibi hayvanlar açlıktan ölür. Veya tersi bir durumda, ortamdaki yılan, tilki, çakal yırtıcı kuşlar, baykuş gibi hayvanlar ortamdan kaldırılırsa köyler ve kentler fare istilasına uğrar (Samsun ve Muğla’daki sıçan istilası gibi). Fare ve sıçanların çoğalmasıyla tarladaki sebzeye, meyveye verilen zarar arttığı gibi, veba, kuduz, tularemi, beyin zarı iltihaplanması, kolera, kanamalı sarılık gibi birçok hastalıkların yayılmasına sebep olur.”

Demek oluyor ki hayvanların yaşam haklarına saygılı olacağız. Büyüklerimizden öğrendiğimiz pek çok doğru bilgi vardır. Ancak hayvan hakları konusunda yaşlılarımızın izinde olmamalıyız.

Bu konuda yanlış bilgi sahibi oldukları gerçeği açıktır. Yılanları öldürmeyi ibadet gibi algılayanlar var…

Din adamlarımız, imamlarımız bu vebal altındadırlar. Çünkü yıllarca bazı hayvanların öldürülmesini kutsamışlardır. Ayrıntıya girmeye gerek yok…

Sonuç olarak yılanları öldürürsek, tarla farelerinin istilasına da hazır olmalıyız…