Tarihi mekânlar turizm açısından büyük bir önem arz etmektedir.  Batman’da tarihi mekân görmek mümkün değildir. Hasankeyf’te tarihi ve doğal mekânlar da uzun yıllar çeşitli sebeplerden dolayı turizme kazandırılamamış ve turizm açısından antik çağlara değin uzanan geçmişi ile adeta dünya tarihi eser turizminin saklı kenti olarak kalmıştır.

Ne yazık ki, Ilısu Barajı’nın tamamlanması ile büyük bir bölümünün sular altında kalacak olması sebebiyle Hasankeyf,  yeni yerine taşınmakta ve bazı mekânları da sular altında kalmaktadır. Tarihi eserler geçmiş dönem uygarlıklarının kültürel birikimlerinin canlı tanıkları olarak bizlere kendilerini inşa eden dönemi anlatmaktadırlar.

Yeni Hasankeyf’i yerinde gezerek acaba yeni kurulan bir şehrin, kökleri antik çağa kadar uzanan ve binlerce yıllık yaşanmışlıkları ve izleri karşılayacak bir atmosferi olabilir mi diye baktım. Beklentilerimi karşılamamakla beraber yapılmak istenenler de çok da kötü durmuyor. Tarihi bir kentin sular altında bırakılması ve bazı eserlerinin taşınması ile ilgili yapılan eleştirilere hak vermekle birlikte taşınmasının yeni kentin dokusu açısından da avantajları olacağını kabul edelim. Tarihin belli dönemlerinde belli yapıların benzer şekilde taşındığını, bu sebeple de daha ilgi çekici bir hale geldiği de bir gerçek.  Nitekim taşınma esnasındaki kalabalık yerli ve yabancı turistlerin ilgisi ve bu taşınmanın yerel ve ulusal basındaki haberi kentin tanıtılması açısından da katkı sağlamıştır.

Tarihi eserleri gezerken pek çoğunun kitabesinde tarihin değişik dönemlerinde depremlerle ve ya yangın gibi doğal ve beşeri afetlerde zarar gördüklerini sonra tekrar inşa edildikleri yazar. Ya da fetihlerle yapıların Ayasofya’da olduğu gibi çeşitli eklenti ve değişiklerle tekrardan yapılandırıldığını biliyoruz. Aynı şekilde restorasyon çalışmalarında yapının büyük bir kısmı aslına sadık kalınarak aynı malzemeden yapıldığında tarihi mekanın değerinden çok da bir şey eksildiğini düşünmüyorum. O bakımdan tarihe eser ve şehir yamak da o şehrin değerinden bir şey eksiltmez. Bir o kadar turizm ve tarih adına kaybolmuş değerleri ortaya çıkarma, yaşatma, tanık gösterme açısından faydalı olacaktır.

Hasankeyf’in gölgesinde(tarihi eser ve turizm bakımından) nüfusu 500 bine dayanan Türkiye’nin gözde illerinden biri olmaya aday olan ve bu potansiyeli bünyesinde barındıran kentimizin turizm açısından transit geçilen bir şehir olması uygun değil onun için tarihe eser inşa etmek adına yeni Hasankeyf’ten aldığım ilhamla bir fikrimi sizlere paylaşmak istiyorum. Batmanı geliştirmek ve bölgede turizm bölgelerinin önemli merkezlerinden biri olması ve kentin ekonomisi açısından çok faydalı olabilecek bir projeden bahsedeceğim. Uygulanabilir mi uygulanamaz mı? Tartışılabilir. Fikir vermekten zarar çıkmaz.

Mesela bin dönümlük kent merkezine yakın bir alanda hatta şöyle kantar köprüsü mevkiinde Dicle nehrine nazır bir alanda ya da Batman Kozluk yolu güzergâhında nehir boyunca Malabadi Köprüsü’nü de içine alacak şekilde tarihi yapılarla donanmış tarihe eser olarak tarih ve turizm kenti kurularak burada cami, külliye, medrese, türbe, kervansaray, han, hamam, köprü, bedesten, arasta, zanaat dükkanları (kaybolan meslekler çarşısı),devlet binası, kaleler, tarihi evler, köşkler, konaklar, çeşmeler vb. ile adeta turizm şehri inşa edilerek yeni doğan bu kente tarih verilerek hem bir kimlik kazandırılabilir hem de ekonomik ve kültürel katkısı olur.

Şehir merkezinde olsa daha iyi olurdu ama bu kadar geniş bir alanı bulmak zor olur; ancak yine de kurulacak bu turizm alanı kent merkezinden ayrı bir dokuya dönüşmemesi için bu alanda ve  kent merkezinde de Diyarbakır, Hasankeyf, Mardin, Van, Elazığ şehirlerindeki tarihi dokuyu sentezleyen kaybolmuş, yıkılmış eserler ya da birebir eserler inşa edilebilir. Mesela kent merkezinde sultan Ahmet Çeşmesi gibi çeşmeler yapılabilir. Belediye, valilik tarafından yapılabileceği gibi varlıklı iş adamları tarafından da tarihe eser yapılarak isim verilebilir.  Böylece şehre tarihe mal olacak eserler kazandırılır ve kitabelerinde gelecek nesillere yapacak kişiler adını yazdırabilir.

Bahsettiğim bu alanının çok ciddi bütçeler ile yapılacağının farkındayım ancak ileri vadede düşünüldüğünde çok çok daha fazlasını ekonomik ve kültürel açıdan geri kazandıracağını söyleyebilirim. Bahsettiğim bu alanların sırf turistlerin gezmesi için temsili yapılar olarak atıl bir durumda bırakılmak üzere inşa edilmesinden bahsetmiyorum. Burada turizm amaçlı ticari iletmelerin olacağı yapılardan bahsediyorum tüm bu yapılar ticari işletmelere kiralanabilir. Tarihi evler, apart otel veya pansiyon olarak değerlendirilebilir. Dükkânlar tarihi ve turistik eşyaların satıldığı mekânlar olabilir. Kervansaraylar, hanlar yine lokanta, tarihi dokuya uygun işyerleri olarak kullanılabilir. Yani cıvıl cıvıl olabilecek bir kompleksten bahsediyorum etap etap da gerçekleştirilebilir. 

Burada yazdıklarım bazı okurlar için deli saçması, ütopya, hayal olarak görünebilir. Ancak böyle konularda beyin fırtınası yapmanın, siz değerli okurlarla bunu paylaşmanın bir zararı olacağını düşünmüyorum. Aksine belki bu fikir pratiğimiz belki birileri için daha başka projeler için ilham kaynağı olacak ya da farklı fikirlerin üretilebilmesi için kıvılcım teşkil edecektir. 

Tüm bu proje ile amaç; Yeni Hasankeyf ile birlikte tarihsel olarak köklü bir geçmişi ve eserleri olmayan ama bu dokuya da uzak durmayan kent merkezine turist çekebilmek, Batman’ı turizm açısından cazibe merkezi haline getirerek kentimizin kültür değerlerini tanıtmak ve en önemlisi kentin büyük bir sorunu olan işsizliği azaltarak ekonomik açıdan kentin zenginleşmesini sağlamak olacaktır.

Yazımızı sonuna kadar okuduğunuz için siz değerli okurlarımıza teşekkür edip mutlu, huzurlu, güzel ve her şeyin en değerlisini hak eden kentin değerli sakinleri olma temennisi ile…