Bazen 9 numaralı belediye otobüsüne binip, şehir dışına çıkıyorum. Kimi zaman eşimle doğaya çıkıyorum.

Bunu yapmamın bazı nedenleri var:

Birincisi, sıkıldığımda doğaya çıkıyor, rahat nefes alıyorum…

İkincisi; üniversite orta refujundaki ağaçların sulama ve bakımını takip ediyorum.

Üçüncüsü; belli zamanlarda anız yangınlarının takibini yapıyorum. Çünkü Batı Raman dağı bütün ovaya hakim.

Nerede bir duman yükselse, oradan görebiliyorum.

Geçtiğimiz gün akşam saatlerinde yine Batı Raman Dağı’na çıkmıştım. Etrafı kolaçan ettiğimde Batman sınırları dahilinde tek bir anız yangınına şahid olamadım.

Bir saat sonra Pazaryeri mahallesine uğradığımda, Silvan üzerinden gelen anız dumanlarının oldukça etkili olduğunu gözlemledim…

**

**

Maalesef Silvan üzerinden kentimiz tehdit ediliyor.

Silvan üzerinden gelen bu tehdide karşı bir şeyler yapmalıyız.

Duyuyor ve görüyoruz ki Silvan’ın pek çok köyünde anızlar yakılıyor.

Sayın Valimizin Bismil çıkarması oldukça olumlu etkilere neden oldu, anız yangınları hayli azaldı.

Acilen Silvan’a da gidip, benzeri bir girişimde bulunmalıyız. Silvan Kaymakamlığı daha etkin tedbirler almalıdır.

2012 yılından önce de anız yangınlarına karşı çabalarımız vardı. Bakınız yedi yıl önce yine bir Eylül ayında neler yazmışım. O kadar güncel ve etkileyici ki Silvan köylüleri için yeniden paylaşıyorum:

‘Önceki gün Valimizin Özel Kalem Müdürünü arayarak yardım istedim. Çevre ve Şehircilik ile Tarım İl Müdürlüklerinin hemen uyarılmasının önemi konusunda görüşlerimi ifade ettim.

ANIZ YANGINLARI ÇEVRE İÇİN FELAKETTİR…

Son günlerde Batman’ın semalarını kaplayan bulutlardan kentin üzerine partiküller yağıyor. Evlerin damları, balkonları, odaların içlerine kadar siyah tozlarla kaplanıyor…

Kentte yaşam süren herkesin bu partiküllerden(toz ve kurum) yakındıklarını biliyorum. Ancak herkes kendi evinde oturarak yakınıyor. Herkes anız yangınlarına seyirci…

Kentimizi çevreleyen sayısız tarlada bilinçli olarak çıkarılan anız yangınları nedeniyle ulaşımda sorunlar yaşanıyor.

Vatandaşların anız yangınlarına seyirci kalmasına bir anlam verebilirim. Biz böyleyiz işte. Sorunlara karşı duyarlı değiliz. ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ zihniyeti baskındır…

İyi de kurumların anız yangınlarına seyirci kalmasına ne demeliyiz?

Batman’da ilgili kurumlar ne yapıyor, bilen yok. Günlerdir kentin semalarını kaplayan anız dumanlarını sadece izliyorlar diye düşünüyorum…

Anız yangınları yerel basınımızın manşetlerini süslüyor. Ancak hiçbir kurumdan bir açıklama duyamıyoruz. İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, özellikle Tarım Müdürlüğü’nün sorumluluğu var.

İl Tarım Müdürlüğü susuyor…

Anız yangınları için almış oldukları tedbirleri bilen varsa beri gelsin…

Kamuoyuna hiçbir bilgi vermiyorlar. Kaç çiftçi tarlasını yakmış, kaç çiftçiye cezai yaptırım uygulanmış bilen yok…

Oysa kurumların medya aracılığıyla sürekli olarak hem çiftçileri bilgilendirmeleri, hem uyarmaları, hem de yaptırım yapacakları konusunda baskı altına almaları gerekiyor…

Anız yakılmasından kaynaklı olarak hiçbir insan kaybımız ve maddi anlamda zararımız olmasa bile, bunun çevresel açıdan bir felaket olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Tarla sürümünü kolaylaştırma adına çiftçilerimiz anız yakarken, aslında geleceğimizle oynamaktadırlar. Çünkü anız yakılması nedeniyle doğal yaşam büyük zarar görüyor. Çevre boyutuyla müthiş bir felaket yaşıyoruz. Ancak bunu hemen görmediğimiz için farkında değiliz.

CANLI KIYIMI VAHŞETTİR…

Evet, anız yangınları çevre için büyük tehdittir. Bir dönümlük alanı yakayım derken, binlerce dönümü yakma riski yarattığımızın belki farkında değiliz. Bir köylümüzün cehaleti nedeniyle binlerce hektar ormanın yandığı gerçeğini unutmamalıyız.

En acı hadise ise yakılan canlılardır… Yanan değil, yakılan diyorum. Çünkü anız yakan çiftçiler, bilerek ve tasarlayarak milyonlarca canlının yaşamını yok ediyorlar… Canlı kıyımı başlı başına büyük bir vahşettir… Büyük anız yangınları sırasında milyonlarca canlı (her türlü kanatlı ve sürüngenler) yok olmaktadır… Bu canlıların dili yok ki bizi uyarsınlar. Lisan-ı hal dilleriyle yaptıkları feryadı ne yazık ki duymuyoruz…

Oysa duymalıyız. O canlıların da yaşam hakkının olduğunu bilmeliyiz. Anız yakmakla toprağı verimsizleştirdiğimiz gerçeğini bile bile eğer bu yönteme başvuruyorsak, inanın o yakılan canlıların tümünün vebali de boynumuzda olacaktır…

Allah korkusu, vicdan denen bir şey var. Bütün bunlardan mahrum kişiler ancak anız yakabilir diye düşünüyorum. Böylelerine de en ağır cezanın verilmesi gerektiğine inanıyorum. Kim bile bile milyonlarca ve hatta milyarlarca canlının yaşamına kıyıyorsa, ağır cezaya maruz bırakılmalıdır. (Hemen belirteyim ahiretteki cezası daha ağırdır. O dilsiz ve savunmasız kuşlar, arılar, böcekler, sürüngenler dile gelip davacı olacaklardır. O gün vay zalimlerin haline!..

Ekin tarlaları pek çok canlı türünün doğal yaşam alanlarıdır. Kuş çeşitleri o doğal ortamda yuvalarını kurmaktadır. Besin zinciri yoluyla yüzlerce canlı türünün birbirleriyle ilintileri vardır. Bunu görmemek için kör olmak gerekiyor. Siz bir tarlayı ateşe verdiğinizde o esnada milyonlarca böceği, kuşu, yılanı, fareyi vs. yok ediyorsunuz. Oradan beslenen başka hayvanların da yaşamına kast ediyorsunuz…

Nedeni gayet açık; çünkü başka yerlerde yaşayan canlılar, örneğin kuş türleri, cayır cayır yaktığınız tarlalarda yaşam süren hayvanlarla besleniyordu. Beslenme zincirleri kopan her tür canlının nesli yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır…