Gün geçmiyor ki güzel ülkemin şirin bir yerinde silahlı bir ölüm olayı yaşanmasın
Yazık değil mi bu insanlara?
Geçtiğimiz hafta Batman’da sevilen sayılan kimselerden olan 20’li yaşlardaki iki insan silahla hayata veda etti. Acılarını tazelememek adına isimlerini burada zikretmek istemiyorum.
Birinin intihar ettiğini ve diğerinin saldırı sonucu hayatının baharında bu yaşamdan koptuklarını haber bültenlerinde okuduk, taziye ziyaretlerinde bulunduk. Allah rahmet eylesin.
İnsanımızın silahla imtihanı bitmiyor, bitmiyor
En ufak bir açmazda çareyi kendimizi yok etmekte görüyoruz, arkamızda bıraktıklarımızı düşünmeden
Ya da bir öfke seliyle son darbeyi ilkinde tercih ediyoruz, dünya ve ahiret hayatımızı tehlikeye atarak
Silah bulmakta kolay bu ülke de
Silahla öldürmek ve öldürülmekte
Bu topraklara bahar ne zaman gelecek?
Çözüm sürecini hep birlikte umutla beklediğimiz bu karasal iklimde yüreklerimizdeki “çözüm” ne zaman?
Avrupa ile aramızdaki mesafe ne zaman kapanacak?
Kaza yapan insanların otomobilden inerek birbirlerine gülümseyip “geçmiş olsun” dediklerini Avrupa’da yaşayan hemşerilerimizden duyuyoruz
Bizde ise önce arabanın kaportasına bakılır, sonra “maa körmisen,” diyilip, ana avrat sövülüp, iki yumruk atılıp, sülale ve aşireti toplayıp adliyelik olunup, travma üstüne travma yaşatılır.
Almanya’da arabanın kornasına ancak zaruret hallerinde basılır
Batman’da sarı ışıkta harekete geç anlamında kornaya basılır
Avrupa’da birinin canı ve namusuna ilişmediğin sürece yaşam hakkın kutsaldır
Bizde ise velev ki küfür olsun, en ufak bir imada kurşunlar konuşturulur.
Bu, bizim yaşadığımız toprakların kör olasıca geleneğidir
Bu, bizim topraklarımızın genetiğimize işlemiş şifreleridir
Bu, bizlerin yaşam hakkının kutsallığına inanılmayan dönemlerden bu güne gelen bir lanettir.