Evrenin büyüsüne kapılmış gezginler için, seyahat çok iyi bir terapidir. Ki nitekim benim için de öyle. Gezmek, yeni yerler, yeni kültürler görmek, iç içe olmak ruhunuza/bedeninize yapacağınız en iyi terapi yöntemlerinden biridir.

İş hayatının yarattığı stresten, günlük sorunlarımızdan, geleceğe dönük kaygılarımızdan, geçmişe dair pişmanlıklarımızdan, stresörlerden ve depresif ruh halimizden uzak kalmanın, sıyrılmanın en iyi yöntemlerinden biri de seyahate çıkmaktır. Doğa iyileştiricidir. Buna emin olun. İlla yurtdışına çıkmanız gerekmiyor. Sessiz, yeşilin, mavinin dominant olduğu en yakınızdaki yere seyahate çıkın. Ruhunuza en iyi gelen yerin neresi olduğunu ancak keşfederek farkına varabilirsiniz.

Her şeyden önce kendinize şu soruyu sormanızı istiyorum. “Ruhumu doyuran temel şey nedir?” Bu soruya vereceğiniz cevap ve peşinden cevabınızın peşinden gitmeniz yaşam kalitenizi arttıracağı gibi sizi doğrudan mutlu ve pozitif hissettirecektir. Ben bu soruyu kendime sorduğumda, direkt “keşfetme arzusu” cevabını almıştım kendimden. Evet, evreni, dünyayı keşfetme arzusu. Tam da verdiğim bu cevaptan ötürü sürekli seyahat halindeyim. Keşfediyorum. Fırsat buldukça gezmeye çalışmıyor, hayatımın bir parçası haline getiriyorum. Bir yeri keşfederken, o an bir sonra ki rotam neresi olmalı? Diye zihnim kurgular oluşturuyor. Vücudum serotonin ve endorfin salgılıyor. Ve bu da çok psikolojik olarak daha iyi hissetmemi sağlıyor. Seyahat ettikçe, keşfettikçe ruhumun yenilendiğini, deşarj olduğumu, enerji depoladığımı fark ettim.

Seyahatlerimin hemen hepsinde ruhumu sarmalayan bir his var: “Bir yere varmaktan çok, oraya giden yol ve yolda olma hissi heyecanlandırıyor beni.” Belki de aynı his sizde de vardır. Kim bilir?

Seyahat etmenin, yeni yerler keşfetmenin, doğada kaybolmanın, farklı kültürlerle tanışmanın, yeni yerler görmenin, hep görmek istediğiniz bir destinasyona varmanın, varılan yerlerin ruhunu hissetmenin, psikolojimize/ruh sağlığımıza ciddi olumlu etkiler sağladığını biliyor muydunuz?

Seyahate çıkmadan önce ki merak duygusu, yolda olacak olma hissi, yeni yerler görmeden önceki hazırlık süreci, bilgi depolamak, hazırlık yapmak, plansızlığı planlamak, kum saati misali geri sayıma başlamak, yolculuk saatini beklemek, varış noktasına vardıktan sonraki duygular silsilesinin tarifi benzersiz bir haz.

Seyahat kültürü olan, sıkça gezen insanların prototipini dikkatlice incelediğinizde; çok daha dinamik, yaşam enerjisi ile dolu, gerçekçi, pratik, daha organize, problem çözme becerisi ve otokontrolü yüksek, sağlıklı bir ruh haline ve psikolojiye sahip, geniş bakış açısına sahip, hoşgörülü, empatik, yeniliklere açık, okuma oranı ve sosyal zekâsı yüksek, kültürlü,  eğlenceli insanlar olduklarını gözlemlemeniz zor olmayacaktır. Çünkü birçok özelliği onlara “yol” öğretiyor.

Edebiyat dalında Nobel ödülü olan Şili’li şair/yazar Pablo Neruda yazdıklarımı ne de güzel özetliyor;

Yavaş yavaş ölürler,

Seyahat etmeyenler,

Yavaş yavaş ölürler okumayanlar,

Müzik dinlemeyenler,

Vicdanlarında hoşgörü bırakmayanlar,

Yavaş yavaş ölürler,

Alışkanlıklara esir olanlar,

Her gün aynı yolları yürüyenler,

Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,

Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyen,

Veya bir yabancı ile konuşmayanlar.

Gezmek, seyahat etmek, tatile çıkmak en az yemek, içmek kadar vücudumuz ve ruhumuz için gerekli ve asla lüks değildir.

Seyahat eden insan sayısı o kadar çok arttı ki,  bunu artık bir obsesyon/takıntı haline getiren yüzbinlerce kişi var. Ve bu takıntının da bir adı var: Wanderlust Sendromu (Seyahat Takıntısı ya da Yolculuk Tutkusu). Wanderlust Sendromu, seyahat etmeyi, gezmeyi, yeni yerler/ülkeler görmeyi, keşfetmeyi obsesyon haline getirmeyi ifade eden bir terimdir. Birçok insanın hissettiği ihtiyaçtan kaynaklanan bir arzudur. Bu kişilerin istediği şey dünyadaki yeni yerleri görmek ve farklı kültürleri keşfetmek.

Bu insanların dışarı çıkmak için karşı konulamaz bir istekleri vardır. Dünyanın diğer ülkelerine kaçmayı severler ve sürekli gidecekleri ilginç rotalar ararlar. Kimi araştırmalar, bu kuşağın ilgi ve önceliğinin seyahat etmek olduğunu göstermiştir.

            Tabi bir de kontrolsüz bir şekilde gezip dolaşma eğilimi, amaçsız dolaşmaya karşı aşırı arzu içinde olan insanlar var. Bu psikolojik bir hastalıktır ve adı da “ Dromomania”dır. Tedavi edilmesi gerekmektedir. Tam olarak nereye ulaşmak istediklerini anlamıyorlar. Evden neden ayrıldıklarını ve anında düzeltilmiş hayatı yok ettiklerini fark etmiyorlar.
Bu insanlar, yerlerini değiştirmek için dürtüsel, müdahaleci, kontrol edilemez bir tutkuyla hareket ediyorlar.

            Son olarak seyahat konusunda başka bir vurguya parantez açmak istiyorum: Seyahat etmeyi, gezmeyi lüks olarak görmeyi bırakmalı ve bu bakış açımızı değiştirmeliyiz. Üzgünüm ama bu bakış toplumun birçok kesiminde var. Gideceğimiz yerler için birikim yapmak, bu istek içerisinde olmak, erken planlamak, en uygun ve uzuz şekilde mal etmenin yolları arama çabası içinde olmak, tüm alternatifleri araştırmak, aracılar kullanmak ekonomik açıdan çok önemli. Sıkça seyahat eden insanlarla konuşun ve nasıl ucuza gezdikleri konusundaki deneyimlerini mutlaka alın. Ucuz seyahat araçları, (tren, gemi, otobüs, otostop, bisiklet vs.) ve ucuz hatta ücretsiz konaklama yerleri( airbnb, couchsurfing, hostel, çadır-kamp vs.) ile ekonomik masrafları minimize edebilirsiniz. Yeter ki bu arzu içinde olun.

            Çevremden bana sürekli olarak  “hayat sana güzel, çok fazla geziyorsun, yetmez mi? Nereden geliyor bu paralar? Keyifler senin, yine mi geziyorsun? Bu sefer nereye? Bıkmadın mı? Vs. Gibi birçok yorum geliyor. Hayır arkadaşım bıkmadım ve sıkılmadım! Bu arzu ile doluyum neden sıkılayım ki? Sizi iyileştiren bir şeyden sıkılır mısınız siz? Bütçem belli. Aylık bir maaşım var o kadar. Kendi alın terim ve emeğimle kazandığımı çok uzun yıllar sürecek konut, arsa, mobilya kredilerine vereceğime o para ile geziyorum. Siz de gezin, keşfedin lütfen. Belki maddi açıdan birikimim olmuyor ama en büyük birikimim, hazinem yeryüzünden gördüğüm ülkeler, keşfettiğim ülkeler.

            Şimdi sıra sende: Yol açık, yola çık!