26 Ocak 2015 pazartesi günü öğlenden sonra caddelerden yükselen bir uğultuyla irkildik. Gençler sloganlar atarak yolun karşı tarafına geçiyordu. Kobanê sesini duyunca ne olduğunu anlamak için camlara yöneldik. Bu kez duyduğumuz hayırlı haberdi. (Xebera xêrê bû)
Gençler Kobanê’nin DAİŞ çetelerinden kurtarılışını kutluyordu. “Düştü düşecek” denilen noktadan sonra verilen binlerce candan sonra kurtarılan bir kentten bahsediyoruz. Dünyanın gözünü diktiği, kulağını yönelttiği şehirden artık kurtuluş sesleri geliyordu.
Kobaninin DAİŞ çetelerinden kurtarılmasının birçok yönden oldukça yüklü ve büyük anlamları bulunuyor. İnsanlar Stalingrad direnişi ile özdeşleştirirken aslında bu direnişin sonuçlarına da işaret ediyorlardı. Çünkü Kobanê Kürtlerin var olma ile yok olma arasında geçtikleri sırat köprüsü oldu. Ya kaybedip yok olacaklardı ya kazanıp varlıklarını sürdüreceklerdi. Bütün olumsuzluklara rağmen, bütün yönelmelere rağmen direndiler ve sonuçta küllerinden doğarak topraklarını savundular ta ki düşman taş yığınları arasından çıkıp gidene dek.
Kobanê’nin sadece bir kasaba veya şehir anlamında direnmediğini biliyoruz. Sembolleşmesinin nedeni de coğrafik değil taşıdığı siyasal anlamıdır. Bu şehir tarihte bir ilk’e de neden oldu. Kürtlerin farklı düşüncelerdeki temsilliyetlerinin birliği bu sayede somutlaştı. Daha yirmi yıl önce Kobanêde verilen kayıplar kadar kayıbı kardeş kavgasında yitiren Kürtler şimdi birbirlerine yardım için koşuştular ve kazandılar. Peşmergenin Kobanêye gidişi, Gerillanın Şengal, Musul ve Kerkük’e girişi aslında ulus olma yolunda atılan önemli mihenk taşları oldu.
Kürtler son dönemde üzerlerinde gezen akbabalara inat varlıklarını ortaya koyma yolunda önemli adımlar atmaya başladılar. Tarihte sergiledikleri tavırlarının tam tersini yaptıkları için de kazanıyorlar ve başarıyorlar. İçlerindeki sorunların bir anda bitmesini beklemek elbette doğru bir yaklaşım olmayacaktır ancak bu sorunların artık amaçlar karşısında küçülüp yok olma yoluna girdiğini de kabul etmek gerekmektedir.”Keser döner sap döner gün gelir hesap döner” sözünü söyleyenler boşuna söylememişler. Kurtuluş savaşından sonra bölgemizdeki olayları hatırlayalım. Milli bilincin oluşmadığı sorunların ve meselelerin kişilerin şahsında somutlaştığı aşiret ve ileler öncülüğünde direnişlerin sergilendiği dönemlerde kontrolü sağlam ve başarıya ulaşmak pek mümkün olmadığında kaybedenler yaşamlarını kurtarmak için Suriye sınırından geçerek bugün rojava dediğimiz alana kaçıyorlardı. Binxet (sınırın altı- çizginin altı) denilen bu alana kendini atanlar yaşamlarını kurtarmış oluyorlardı. Şeyh Sait olayında da, Zilan olayında da bu durum tekrar etmişti. Aradan yıllar geçti. Bu köprünün altından çok sular aktı geçti ve sonuçta bugünkü duruma geldik. Dün hatın kuzeyinde yaşananlar bu kez hatın aşağısında yaşandı. Dün güneye kaçanlar bu kez kuzeye kaçmak zorunda bırakıldı. Ancak durum artık dünkü durum değildi. Kuzeydekiler bütün imkânlarını seferber eder güneylileri karşıladı. Evlerini imkânları onlar için seferber etti yetmedi sınırlarda nöbetler tuttu savaşa fiilen katılarak savunmaya destek oldu. Sadece kuzeyden değil, Doğudan ve Batıdan da yardımlar geldi. HAWAR bu kez karşılıksız kalmadı. Kobanê şahsında Kürtleri yok etmeye çalışanlar güçlü sahiplenme karşısında sus pus olmayı tercih ettiler. Direniş yükseldikçe herkes haklının yanında yer almaya karar verdi ve başarı bu şekilde kazanıldı.
Kobanê sokaklarının her adımının kanla sulandığının elbette farkındayız. Lakin ünlü şairin dediği gibi “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak uğrunda ölen varsa vatandır” anlayışı ile olaya baktığımızda Kobanê’nin sınırları ortadan kaldırdığını ve ovayı dağlaştırdığını da görmek mümkün. Binlerce şehidin kanına ve canına mal olan bir direniş sonucunda kazanılmış olsa da Kobanê artık ortadoğuda Kürtlerin birlik sembolü olarak tarihteki yerine almıştır.
Kobanê’nin direnişi ile DAİŞ çetelerini kovması Kürtlerin yaşadıkları bütün alanlarda sevinçle karşılandı. Kitleler sokaklara ve caddelere çıkarak başarıyı kutlayıp sevinç gösterileri yaptılar. Elbette bu durumu anlayanlar kadar anlamayanlar da çıkacaktır. Hazmedenler kadar hazmedemeyenler de çıkacaktır. Kıskanmayanlar kadar kıskananlar da çıkacaktır. Ancak hiçbir şey gerçeği ve haklılığı örtemeyecektir. Bütün dünya biliyor ve görüyor ki Kürtlerin yaşam alanlarında bir katliam bir insanlık dramı yaşanıyor. Kimileri bunu ırkçılık adına yapıyorlar, kimileri din adına kimileri ise zengin yer altı ve yerüstü kaynakları için. Bir halk çıkarlar için yüzyıllardır yok sayılıp köklerinden koparılmak isteniyor. Bu gün farklı durumlar ile karşılaşılıyorsa bu Kürtlerin de artık dünya siyasetini ve Ortadoğu siyasetini okuyor olmalarından kaynaklanıyor.
Buna rağmen Kobanê’nin özgürleştirilmesi kimseyi şımartmamalıdır. Erken öten horozun kellesinin tez elden gittiğini herkes biliyor. Kürtler ellerine geçen bu fırsatları birlikteliklerini sağlamlaştırmak için kullanırlarsa ve dostlarını da ilişki ve ortaklıklarını düzgün planlarlarsa başarıya gidebilirler yoksa tarihsel hatalara düşüp birbirleri ile uğraşırlarsa verilen bunca şehide de bu topraklara da yazık olacak. Dileriz Kobanê’nin özgürlüğü Kürtlere ve coğrafyamıza esenlik, barış ve mutluluk getirsin.