Hakkımızı aramasını bilmiyoruz. Bilsek bile çözümü için çaba göstermiyoruz.

Sorunların çözümünü sadece basından bekliyoruz. Sağlıkta sorunlar mı var, hastanelerimiz ihtiyaca cevap mı veremiyor, sorunu dillendiren sadece yerel basın oluyor...

Bakınız Batman Güney Raman Çevre Yolunda sıkıntılar yaşanıyordu. Kavşak olmadığı için çok sayıda lise öğrencisi mağdurdu. Sorunu dillendirdiğimde o günlerde yeni göreve başlayan Sayın Valimiz TEİAŞ yakınında geçici kavşağın açılmasını sağlamıştı. Okullarda bizi olumlu şekilde anıp teşekkür eden öğrenci ve öğretmenler gerçeğini duymuştum.

Batman Çağdaş'ta önceki gün yer alan, "Kavşak Nihayet" manşetli haberden öğreniyoruz ki kavşak ihalesi gerçekleştirilmiş.http://www.batmancagdas.com/gundem/kavsak-nihayet-h63342.html

İyi de sadece basının mı sorunları dile getirmesi lazım? Mağdurlara hiçbir görev düşmüyor mu? Bakınız, Batman’ımız çok çarpık sorunlarla boğuşmasına rağmen hızla gelişen, büyüyen bir kenttir.

Bu kentin son 40 yılının tanıklarından birisiyim. Batman’ın sadece yakın geçmişinin tanığı değil, birebir sorunlarıyla ilgilenen, özellikle son çeyrek yüzyılda çözüm için katkı sunanlardanım. Nedeni malum; elimde kalem, sorunları yazıyor, çözüm önerileri sunuyor ve eleştirilerde bulunuyorum…
Öte yandan sadece yazmakla kalmıyorum. Bu kentin daha güzel yarınları için kafa yoruyorum… Çok sayıda sivil toplum ve demokratik kitle örgütünde gönüllü olarak çalışarak içinde yaşadığım topluma karşı görevlerimi yerine getirmeye çalışıyorum. Nedense bu kentte pek çok çevre ve kişi sorunların çözümünü sadece basından ve STK’lardan bekliyorlar…
Nice kişi kişisel sorunlarının çözümü için bile basın ve STK’ları ziyaret edip, onları müdahil etmeye çalışarak çözmeye çalışıyor…
Sivil toplum örgütlerine ve basına sorunların iletilmesi, onlardan destek istenmesi kadar doğal bir durum olamaz. Ancak bahse konu ettiklerimin durumu farklı… Nasıl mı?
ŞİKAYET ETMEK YETMEZ…
Bir iki örnek vereyim. Diyelim ki bir yerde petrol kuyuları var. Söz konusu petrol kuyuları çevreye atık bırakıyor, doğaya zarar veriyor.
Petrol atıklarının derelerde akması, çevredeki tarlaları olumsuz etkilemesi durumu var. Bazı insanlarımızın arazileri bundan olumsuz yönde etkileniyor.
Söz konusu arazi sahipleri sorunun çözümü için basını ve STK’ları davet ediyorlar. Israrlı telefonlar üzerine soluğu atıkların aktığı alanlarda-köylerde alıyoruz.

Şikayetçi dostlar bizi karşılıyor, sonra belli bir yere kadar götürüp bırakıyorlar…
Sonra mı?
Hem basına, hem STK’lara şöyle diyorlar: “Sorun şu yakınlardaki petrol kuyularından kaynaklanıyor. Siz gazetecisiniz, gidip sorunu yerinde görün, fotoğraflarını çekip, haber yapınız.”
“Siz STK yöneticilerisiniz. Bu atıklar nedeniyle hayvanlarımız telef oluyor, arazilerimizi ekip biçemiyoruz. Sularımız kirleniyor. Bunlar hakkında basın açıklaması yapınız…”
Bizimle belli bir alandan öteye gelmeyenlere şunları söylüyorum: 'İyi de madem açıkça şikayetçisiniz, madem araziniz zarar görüyor, madem hukuk yoluna da başvurmuşsunuz veyahut başvuracağınızı ileri sürüyorsunuz, neden bizimle petrol kuyularının bulunduğu alanın yakınlarına da kadar gelmiyorsunuz?'
Bizimle birlikte görünmeleri iyi olmazmış da ondan…
Petrol kuyuları ile ilgili şirketlerle aralarının bozulmasını istemiyorlarmış…
Bu söylediklerim yaşanmış gerçeklerdir.

Yıllardır böyle gelişmelere tanık olmuş, böyle taleplerle ve eleştirilerle karşılaşmışımdır.
Söyler misiniz böyle hak arayışı olur mu?
Bakınız, bahse konu duruma rağmen sorunlara duyarsız kalmamışız. Çünkü söz konusu olan kirlilik doğayı olumsuz yönde etkiliyorsa duruma seyirci kalmamız beklenemez. Köylülerimiz, mağdur arazi sahipleri ilgili firma ve kurumlarla uğraşmamışsa bile biz uğraşmışızdır…
“BASIN YAZSIN, STK’LAR TEPKİ GÖSTERSİN…”
Somut örnekler zaten basında yer almıştır. Sivil toplum örgütleri gidip çevre kirliliklerini görüntülemiş, basını götürüp eylem yaparak basın açıklamasında bulunmuşlardır…
Ancak öncelikle görev mağdurlara düşüyor.

Aile fertleriyle birlikte gidip eylem yapacak, çevreye, doğaya zarar verenleri protesto edecek. STK’lar o zaman onlara destek vermek zorundadır. Basın o eylemlerini haber yapacak, Yazarlar konu hakkında yorum yaparak eleştirilerde bulunacaktır.

Hem böylesi daha çok ses getirir…
Evinde oturup, hiçbir olumsuzluğa tepki göstermeyen ama basından destek isteyip, hatta eleştirenlerin Yazı İşleri Müdürümüz Sayın Arif Arslan’ı ne kadar rahatsız ettiklerini biliyorum. Bazıları gazeteyi arayarak “Şurada şöyle bir durum var, niçin yazmıyorsunuz?” diyerek üstelik eleştirilerde bulunuyorlar.
Böyleleri sadece şunu istiyorlar; basın yazsın, STK’lar tepki göstersin…
Önce siz tepkinizi ortaya koyacaksınız ki basın yazabilsin, STK’lar size destek versin.
Bir başka örnek vereyim. Diyelim ki bazı kurumlarda, x yerlerde çalışan müteahhit işçileri, güvenlikçiler var. Yıllarca çalıştıkları kurumlarda hiçbir gerekçe gösterilmeden veya bazı gerekçeler önlerine konularak işlerine son verilmek isteniyor…
Bu arkadaşlardan bazıları veya ailelerinden bazı şahsiyetler basını ve STK’ları arayarak durumları hakkında bilgi veriyorlar. “Onlar bizim yakınlarımız, aile geçindiriyorlar, kirada oturuyorlar. Yıllardır çalışmalarına rağmen işlerine son verilmek isteniyor. Onların haklarını niçin savunmuyorsunuz? Niçin onların hakları için haber ve yorum yapmıyorsunuz? Niçin onlar hakkında basın açıklamaları yapmıyor, eylemler ortaya koymuyorsunuz?”
Gel de ayıkla pirincin taşını…
Bu duruma da duyarsız kalmıyoruz. İlgili kurum yetkililerini arayıp böyle bir durum var mı diye soruyor, doğrulandığında haber, yorum yapıyor, açıklamalarla haksızlığı kınıyoruz. Ancak işlerine son verilmek istenenler evlerinde oturmayı yeğliyorlar…
Aile fertleriyle ilgili kurumun kapısı önünde oturma eylemi yapsalar, hem basından, hem STK’lardan daha çok destek göreceklerdir.
Son bir örnek: Batman Çayı sürekli yön değiştirdiğinde Şerbetköy denilen mevkide yüz dönümden fazla birinci sınıf tarım arazisi yok olmuştu. Onlarca dönüm arazi tehdit altında
kaldığında duruma tanık olmuştum. O yöredeki bazı duyarlı insanlar da beni aramıştı. Durumu yerinde gözlemleyip basın açıklaması yaparak toprak kaybını önlenmesi için
ilgilileri duyarlı olmaya çağırmıştım. Aradan zaman geçmiş, toprak kaybı 100 dönümü aşmıştı. Bunun üzerine eylem yapma kararı almıştık. Hemen karşımızdaki köy sakinleri ki birinci derece mağdurlardı, yanımızda yer almadılar. Bizi arayıp destek isteyenlere Muhtar aracılığıyla basın açıklamasına katılma davetimizi iletmiştik. Hiç kimse katılım sağlamayacaktı. Sadece Çevreciler basın açıklaması yaparak alandan ayrılmışlardı. Halbuki onların eylem yaparak basından ve STK’lardan destek istemesi gerekirdi. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi onlar bunu yapmıyorlar, sorunun çözümünü basından ve STK’lardan bekliyorlar…
Evet, yıllar yılıdır böyle taleplerin tanığıyım. Halkımız hak arama yollarını ya tam bilmiyor, ya da bazılarının işlerine geliyor. Bu şekilde hak aranmaz ve destek istenmez. Herkes sorumluluk bilinciyle hareket etmeli ve sorunların üzerine gitmeliyiz vesselam.