Günümüzün değişen, kendini sürekli güncelleyen(?), güncelledikçe özellikle ruhsal yükünü daha da ağırlaştıran, gittikçe her anlamda gerginliğimizi arttıran, tahammül eşiğimizi düşüren, her an olumsuz bir durumla karşı karşıya kalmak zorunda olabileceğimiz, kaygılarımızı doğal olarak arttırıp anksiyöz olmamıza neden olabilen dinamik bir dünya yaşamı sürdürmek zorunda kalıyoruz. Bu zorunluk iş ve aile yaşantısında, kişisel hayatımızda birçok stresör faktörü beraberinde getirmek zorunda kalıyor.

-Peki, ama bizler ruh sağlığımızın ne kadar farkındayız?

- Stresörlere karşı ne gibi koruyucu mekanizmalar geliştirdik?

- Nitekim farkında olsak bile kaçımız proaktif anlamda önlem alıyoruz?

- Ya da ruh sağlığımızı korumak için kaçımız tedavi girişiminde bulundu?

Tüm bu saydığım dinamikler kişiden kişiye değişmekle beraber; genel anlamda ülkemizin ve ilimiz Batman’ın oldukça sınıfta kaldığını söylemek zor olmayacaktır.

Sınıfta kalmamızın birçok nedeni var ama… Dediğinizi telepatik bağ kurarak duyar gibiyim.

İlimiz Batman’ın psikososyal yapısını ve dinamiklerini göz önünde bulundurup, yaptığım kişisel görüşmeleri baz aldığımda; bunun en büyük nedeninin ruh sağlığı tedavisi ile ilgili ön yargılar olduğunu ve ne yazık ki halen bu durumun normalize edilmemiş olmasından kaynaklandığını net bir şekilde ifade edebilirim.

İnsanların Psikologlara/ Psikolojik Danışmanlara/ Psikiyatristlere; eğitim seviyesinin yükselmesiyle beraber eskiden beri süregelen “deli doktoru” olarak bakılmadığını söyleyebiliriz. Ancak bu algının gerçek anlamda kırılabilmesi için ciddi bir süreç gerektiğini de kabül etmemiz gerektiğinin bilincinden olup, biz ruh sağlığı çalışanları olarak bu doğrultuda hareket etmemiz gerektiğinin de farkındayız.

İnsanlar kendi kişisel problemlerini anlama, başa çıkma, danışmanlık alma ve çözüm bulma konusunda profesyonel yardım alabilecekleri konusunda farkındalık kazanmaya başladılar. Günlük hayatımızda bir araya geldiğimiz birçok insanın psikolog olduğumu duymaya başladıkları andan itibaren ya kendi ile ilgili bir durumdan ya da çevresi ile ilgili biri hakkındaki bir problemden söz edip yardım alma çabası içine girdiklerini gözlemliyorum. Ki bu durumu meslektaşlarımdan da duyuyorum. Bu durum aslında oldukça mutluluk verici, çünkü; insanlar artık profesyonel ruh sağlığı çalışanlarına danışarak bilgi alma yolunu tercih ediyorlar. Ancak bunu direkt psikolojik danışmanlık merkezlerine ya da hastanelere gitmek yerine bu şekilde çözmeye çalışmaları doğru olmayan bir tutum olmadığını söylemeliyim.

Yaygın halk sağlığı sorunlarının başını çeken psikolojik rahatsızlığa sahip insanların damgalanma kaygısı yaşadıkları için ne yazık ki tedavi edilemiyor. Kişi ruh sağlığı ile tedavisine giderken haksız yere eleştiri alma, önemsenmeme, ötekileştirilme, değersizleştirilmeye maruz kalma gibi kaygılar şeklinde karşımıza çıkıyor. Ki bu durumun Psikiyatri literatüründeki karşılığı “Stigma” olarak isimlendirilmektedir.

Psikoloji/Psikiyatri literatüründe “Stigma” olarak isimlendirdiğimiz damgalanma korkusu kişinin psikolojik rahatsızlığı olduğunu kabül edip, yardım almasına, işbirliği içine girmesine mani olan, kişisel ve sosyokültürel özelliklerinden etkilenen özel bir durum olarak tarif ediyoruz.

Bu kaygı ve korkular mahalle baskısından kaynaklı, oldukça tutarsız ve yersiz korkulardır. Kişiler mahalle baskısından kaynaklı korkulara yenik düşmek yerine korkuların üstüne gitmeli, bunun çok normal ve doğal olduğunu kabül ettirmeli, işbirliğine içine girmesine mani olan içsel ve dışsal etkenlere karşı güçlü ve tavizsiz bir duruş sergilemelidir. Bu duruş ruh sağlığı tedavisini normalize edeceği gibi psikolojik problemlerimize çözümler bulma konusunda oldukça etkili olacaktır.

Önyargılara sahip olan kişilerin şunu iyi bilmesi gerekiyor; nasıl ki iç hastalıklarımız ile ilgili sorunlarımızda dahiliye uzmanına, kalp ile ilgili rahatsızlıklarımızda kardiyoloğa, beyin ve sinir sistemi ile ilgili sorunlarımızda nöroloğa çok doğal ve olağan bir şekilde ivedilikle başvuruyorsak psikolojik/psikiyatrik rahatsızlıklarımızda çok olağan bir şekilde profesyonel ruh sağlığı çalışanlarından yardım almalı veya yönlendirmeliyiz. Vücudumuzda herhangi bir bölge nasıl rahatsızlanıp alarm verebiliyorsa, ruhumuz da aynı şekilde rahatsızlanıp alarm verebilir. Bu durumu damgalama yoluna giden kişileri uyarmalı ve farkındalık uyandırmayı görev bilmeliyiz.

Toplum yaşantısına oryantasyonda zorlanan kişiler, hastalıkların sorumlusu olarak kendilerini sorumlu tutarlar ve dışlanmışlığı iliklerine kadar yaşarlar. Çoğu zaman bu kişilerin kendisi veya etrafındakilerce “akıl hastası” damgası vurulması kaçınılmazdır. Oysa ki uygulanacak ilaç tedavisi(gerekli görülmesi halinde) ve psikoterapi sayesinde hasta ızdırabından kurtulabilecek, yaşam kalitesi artabilecek, iş, kişisel ve eğitim hayatında belirgin bir şekilde işlevsellik artacakken bu durumlardan mahrum kalabiliyor. İşte tam da bunun için ruh sağlığında anormallik yaşayan kişiler vakit kaybetmeden ruh sağlığı çalışanlarına başvurmalıdır. Nitekim çevremizde psikolojik sorun yaşayan bireyler varsa durum normalize ederek gerekli yönlendirmeleri yapmak vicdani görevlerimiz arasında olmalıdır.

Ruh sağlığı çalışanlarına dönük ön yargıların başında akıl verecekleri, ahkam kesecekleri, nasihat verecekleri düşüncesi yatmaktadır. Psikologların/Psikolojik Danışmanların kullandığı temel araç psikoterapidir. Psikoterapi diğer insanların size zaten yapmış olabileceği gibi bir nasihat ve akıl verme değildir. Psikoterapi size kendinizi tanımanıza yardımcı olan, size en uygun çözümü kendinizin bulmasına ve bu çözümü etkin ve kalıcı bir şekilde hayatınızın tüm alanlarına uygulamanıza yardımcı olmaktır. Kesinlikle sadece çocukluk yaşantılarınızı incelemez, şu andaki yaşam ve ilişkili olduğu durumlar üzerinden çocukluk yaşantıları yeri geldiğinde uzm. kişi tarafından kritize edilebilinir.

Son olarak psikiyatriste/psikoloğa/psikolojik danışmana tedavi için gitmek zaman ve maddi kayıp olarak görülebilmektedir. Aksine problemlerimizi görmezden gelerek, damgalanma kaygısı yaşayarak ya da işe yaramayan yol ve yöntemleri uygulamaya devam ederek geçirdiğiniz süre zarfındaki maddi ve manevi zararlarınız emin olabilirsiniz ki çok ama çok daha fazladır. Bu yüzden vakit kaybetmeden tedavi olunmalıdır.

Bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskılarıdır (Sigmund Freud). Baskılarla baş etmek için mutlaka profesyonel ruh sağlığı çalışanlardan yardım istemeyi ihmal etmeyin! Ruhunuzu özgür bırakın…