Röportaj: Bahar Çakar

** Bu haftaki konuğumuz Ayten Acar... Ayten hanım her yönüyle girişimci bir kadın. 25 Yıl önce Diyarbakır’dan Batman’a yerleşen evli ve 2 çocuk annesi Ayten Acar, 20 yıldır iş hayatında. Batman’ın ilk resmi güzellik merkezinin sahibi ve şu anda 3 güzellik merkezinin yanı  sıra bir spor salonunun işletmeciliğini yapan Ayten Acar: “Evde oturmadım, üretmek istedim ve ürettim. Zaten kadınların doğasında üretmek vardır” diyor. İşte birçok açıdan kadınlara örnek olabilecek girişimci bir kadının yaşam öyküsü…

** 20 Yıl önce evinin bir bölümünü güzellik merkezine çevirerek iş hayatına giren 48 yaşındaki Ayten Acar, şimdi 20 kişiyi istihdam ediyor. Batman’ın yanı sıra Diyarbakır’da güzellik salonu bulunan Acar: “İş hayatında tutunmak elbette kolay olmadı. Ancak hiçbir zaman yılmadım. Hiçbir kadının evde oturmasını, üretmemesini, zamanını boşa harcamasını doğru bulmuyorum. Şimdiki gençlere çok üzülüyorum. Çoğu genç insan teknolojiden başka bir şeyle ilgilenmiyor. Kafalarını telefondan kaldırmıyor, üretmiyorlar” diyor…

- Kendinizi tanıtır mısınız?
1969 Diyarbakır doğumluyum. 1992 Yılında Batman’a geldim. Yaklaşık 25 yıldır Batman’da yaşıyorum. Evlendiğimde Batman’a yerleştim. Evli ve 2 çocuk annesiyim. Çocuklarım Batman’da doğudu, büyüdü. Batman’da 1998 Yılında resmi olarak ‘Özlem Güzellik Merkezi’ adı altında ilk güzellik merkezini açtım. Şuan Batman’da 2, Diyarbakır’da da bir güzellik merkezinin başındayım. Ayrıca Batman’da spor salonum var. Resmi olarak emekli oldum ama çalışmaya devam ediyorum. Çalışmayı, bir şeyler üretmeyi seviyorum. ASKON Batman Şubesi’nde Kadın Komisyonu, KADEM Temsilciliği yönetimi ve TEGV’de gönüllü katkı sunmaya çalışıyorum.

- ‘Çalışma’ fikrine nasıl sahip oldunuz?
Evlenmeden önce de çalışıyordum. Fakat evlendikten sonra birkaç yıl çalışmadım. Evde oturmak bana göre bir şey değildi. Çalışmak istiyordum. Bir şeyler üretmek istiyordum. Batman’a geldiğim dönemler bölgemiz zor süreçlerden geçiyordu. Bir kadının çalışması kolay değildi. Hem aileden hem de çevreden baskı vardı. İlk zamanlarda kimseden destek görmedim. ‘Olmaz, yapamazsın, başaramazsın’ söylemleriyle karşılaşıyordum. Çok hırslıydım. Üretmek istiyordum.

- Mesleğe nasıl başladınız?
Batman’a geldiğim dönemler güzellik sektörü bu kadar geniş kapsamlı değildi. Bir-iki hizmetle sınırlıydı. ‘Güzellik salonları sıkıntılı olur’ diye o dönemler yapmadım. Sonra en büyük destekçim olan ablamın desteğiyle estetisyenlik eğitimi aldım. Ablam, manevi açıdan başarabileceğimi beni inandırdı. Öncelikle Diyarbakır’a eğitimler için gidip gelmeye başladım. O zamanlar estetik kavramı yeni yeni başlamıştı. 1996 Yılında kızım doğduktan iki yıl sonra eğitimlerimi almaya başladım. 1998 Yılında oğlum olduktan sonra onu da kucağıma alarak Diyarbakır’a eğitimlere devam ettim. Batman’da o zamanlar usta öğreticilik sertifikası olmadığı için tekrar Diyarbakır’daki mesleki eğitim kurslarına gittim. Çıraklık ve usta öğreticilik sertifikalarını aldıktan sonra 1998 yılında düzenli çalışmaya başladım. İşyeri açmadan önce kendi evimin oturma odasını iş yeri olarak kullanıyordum. Eş ve dostlara küçük küçük hizmetler sunuyordum.

-Başarabileceğinizi nasıl anladınız?
Başkasına güvenerek hiçbir şey başaramazsınız. Önce kendinize güvenmeniz lazım. Daha sonra nasip ve kısmete bırakmak lazım. Çünkü ilk başladığım zamanlar dostumun ya da komşumun yardımları ‘yok’ denecek kadar azdı. Hep dışarıdan yabancılarla ve birbirlerine tavsiyelerle büyümeye başladım. Şuan 3 işyerim var. Diyarbakır’da Özel Sultan Hastanesi’nde lazer epilasyon bölümümüz var. Batman’da güzellik merkezimiz var. Kompleks olarak içerisinde spor salonu, sauna, hamam ve cilt bakım bölümleri var. Sadece kadınlar için bu kompleks. Golden Plaza’da da karma güzellik merkezimiz var. Şimdi karşı daireyi de aldık. Onu da işyerimize dahil ederek güzellik merkezimizi büyüteceğiz. 20 kişi istihdam ediyoruz. Çalışanlarımın çoğunluğu kadın.

-Bu noktaya gelebileceğinizi hayal edebiliyor muydunuz?
Mesleğe ilk başladığım zaman bu noktalara geleceğimi hayal edemezdim. Ancak bir prensibim var. Bir işi yapacaksam ya en iyisini yapacağım ya da hiç yapmayacağım. Bu prensiple yola çıktım, fakat yine de bu noktaya geleceğimi hayal edemiyordum. Bu noktaya gelmemdeki en büyük nedenin dürüst ve helal çalıştım için olduğuna inanıyorum. Bundan dolayı da Rabbim kısmet etti ve şuan 20 kişiyle beraber yoluma devam ediyorum. Birlikte çalışıyoruz. Birbirimize destek oluyoruz. İçim çok rahat.

-Mesleğe ilk başlarken toplumsal baskı gördünüz mü?
Toplumsal olarak ilk başlarda sıkıntılar yaşadım. Ama ben kulaklarımı tıkadım. Çünkü çizdiğim yolun doğru olduğuna inandım. Bana öyle ciddi bir eleştiri gelmedi. Ama gelse de ben yine kulaklarımı tıkarım. Benim yok saymak istediğim insanlar olduğu zaman duvar görünümüne girerler. Yani yok olurlar. Benim karakterim bu. Fakat çevremde erkeklerden de ‘Helal olsun’, ‘Nasıl yaptın’ gibi söylemler duyduğum zaman da ayrı bir seviniyorum. Tabi bu söylemleri şimdi duyuyorum. İşe yeni başladığım dönemlerde ‘Yapılır mı’, ‘Olur mu’ ‘Güzellik salonu açılır mı Batman’da deniliyordu. Daha neler neler. Bunları kendi aile içimden tutunda çevremdeki herkesten duyuyordum. Çok ciddi olumsuz tepkiler aldım. Bu yüzden önce kendi evimden işe başladım. Kendimi ispatladıkça da daha önce beni eleştiren insanlar benim gibi olmaya çalıştılar.

- Para kazanmak sizi değiştirdi mi?
20 Yıl önceki Ayten ile şimdiki Ayten arasında kişilik olarak hiçbir şey değişmedi. Hatta çalıştıkça daha mütevazi oldum. Daha anlayışlı oldum. Fakat insanların bana bakışı açısında çok şey değişti. Çünkü artık kendinizi ispatlamış bir insan oluyorsunuz.  Karşı taraftan sizi örnek alacak insanlar oluyor. Takdir ediliyorsunuz.  Bunlar sırtınızı sıvazlıyor. Özgüveni arttırıyor. Tamamen dışarıya değil de kendinize olan hissiyatlarınız artıyor. Şubat ayının 1’inde emekliliğim doldu. Ama asla emekli olmayı düşünmüyorum. Ne olursa olsun daha fazla üretmek, bir şeyler yapmak istiyorum. Aktif olmayı seviyorum. Hiçbir kadının evde oturmasını, üretmemesini, zamanını boşa harcamasını doğru bulmuyorum. Şimdiki gençlere çok üzülüyorum. Çoğu genç insan teknolojiden başka bir şeyler ilgilenmiyor. Kafalarını telefondan kaldırmıyor. Üretmiyorlar. Para kazanmayı da günübirlik ihtiyaç olarak düşünüyorlar. Geleceğe sağlıklı bakmıyorlar. Gençlerimiz şunu demiyor; ‘Bir hedefim, çizgim olmalı. Herhangi bir işte bir meslekte başarılı olmalıyım…’ Bir teknolojiye mi ilgileri var. En iyisini yapsınlar. Bunu ticarete üretmeye döksünler. Para kazansınlar. Alın teri ile kazanmak kadar güzel bir şey yok. Aileden veya Devlet’ten destekle hiçbir şey yürümez.

-Mesleğinizin güzel tarafları neler?
Bizim bir işimiz de insanların psikolojisiyle ilgilenmek. Bazen sadece bir saat müşterimizle sohbet ediyoruz. Tabi karşı tarafta bunu isterse. Biz ‘nasılsın’ diye sorarız. Zaten o günkü ruh haline göre insanlar bize güvenerek mutluluğunu ya da sıkıntılarını paylaşır. O paylaştıkça biz de kendimizden bir pay buluruz. En iyi dedikoduyu tanımadığınız insanlarla yaptığınız zaman güzeldir. Tabi dedikodudan kastım kimin ne giydiği ya da ne yaptığı değildir. Bizim zaten bunlarla uğraşacak vaktimiz yok. Allah o boş vakitleri de bize vermesin. Ama bazen kendi dertlerimizi ve sorunlarımızı bizi tanımayan insanlara anlatmak daha kolaydır. Sabahtan akşama kadar kendi işimizde gücümüzdeyiz. Gelen müşterilerimizle sohbet ederiz. Bize dertlerini paylaştıkları süre içinde de aklımızda kalırlar. Bir sonraki sene geldiklerinde ‘Annen ne yaptı’, ‘Eşin nasıl oldu’ ve ‘Oğlun atandı mı’ diye sorabiliyoruz. Bu tür sorularla bir bakıyorsunuz ki muhabbet kurulmuş. Mesleğin en güzel yanlarından biri 20 yıl önce işe başladığım müşterilerimin hala bana geliyor olması ve o zamanlar küçük olan çocuklarının bana gelip ‘Ayten abla’ beni tanıdım mı diye sorması. Çünkü hepsi artık genç oldular. Beni gururlandırıyor çok hoşuma gidiyor.

-İş hayatında tecrübeniz ortada. Ticari hayata atılmak isteyen kadınlar neler yapmalı?
Kadınların en büyük sorunu istihdam. Herkes iş istiyor. Ciddi bir şekilde iş talebi var. Ama biz insanlara iş sunarken de iş ahlakını öğretmemiz gerekiyor. Bu eğitim evden başlar, okulda devam eder, sonra işyerlerinde sürer. İş sorumluluğumuz çok az. Bir işe girerken o işin sorumluluğunu alma, işi devam ettirme ve kademe kademe ilerleme çok önemli. Bir insan iş istemeye geldiği zaman o işyerinde 10 yıl çalışan insanla değil kendini bir tutma, ‘Ben masa başı iş istiyorum’ ‘Müdürlük istiyorum’ veya ‘İşletmeci olmak istiyorum’ diyor. Asgari ücrete bile burun kıvırıyorlar. Bunlar çok ciddi sıkıntılarımız. Kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde çıkmamıştır. Bize gelen kadınlarımızın çok özel sıkıntıları oluyor. İşimizi yaparken bir yandan da müşterilerimizin sıkıntılarını dinleriz. Muhabbet ederiz.  Toplumdan yana, eşlerinden yana sıkıntıları var. Mesela Batman, çok güzel gelişen bir il. Her türlü imkana sahibiz. Ekonomik hayat olarak Türkiye’nin en uygun illerinden bir tanesiyiz. Çok yeri gezmiş görmüş insanım. Ülkemi de memleketim Batman’ı da çok seviyorum. Fakat bunun kıymetini de bilmek gerekiyor.

-Son olarak neler söylemek istersiniz?
Kadınların doğasında zaten üretmek var. Öncelikle kendi çocuklarımıza iş hayatının önemini anlatmalıyız ki o çocuklarımız büyüdükçe çalışma bilinçleri oluşsun. Okumuş bir milletin çalışması çok daha sağlıklıdır. Bilinçli bir işveren ya da çalışan olur. Okul ve iş eğitimini vermeliyiz. Böylelikle iş hayatlarına çok daha sağlam atılırlar. Çalışan bir anne ve babanın çocukları da çalışmak ister. Çünkü özgüveni vardır. Ben kendi adıma söylemeliyim ki benim annem emekli, rahmetli anneannem Atatürk zamanında sağlık memuruydu. Bizde kadınlar hep çalışan ve emek veren insanlardı. 3 Kız kardeşiz ve biz de çalışıyoruz. Ailece kadınlarımız çalışıyor ve kadınların da çalışmasından yanayız. Çünkü kendi ayaklarımızın üzerinde durmak zorundayız. Hayatın ne getireceğini kimse bilmiyor. Güzel bir sohbet oldu. Emeğinize teşekkür ediyorum.

Editör: TE Bilişim