“Aşka en çok beyaz yaraşır”


Röportaj: Melek BARIŞ

‘Aşkın Kanununu yazsam yeniden’ söyleşi dizim devam ediyor. Bugünkü konuğum bir gazeteci, yazar ve editör. Batman Çağdaş Gazetesi’nin editörü, ödüllü gazeteci Barış Arslan.

 

Arslan, “Aşıklar ölebilir ama aşk ölmez” diyenlerden. “Eğer Aşk ölseydi bugün Mevlana’dan söz edemezdik, ne Mem ile Zin’i ne de Yunus Emre’yi konuşamazdık. Aşıklar ölebilir ama aşklar ölmez, zamanla mitolojik bir hal alır aşklar.”

 

Aşkın hesapsız ve matematiksiz olduğunu söyleyen Arslan, klasik hesap ve işlemlerin ötesinde samimi düşüncelerini konuştu. Bu arada fotojenik olduğu da unutulmamalı.

 

Barış Arslan ile yaptığım söyleşi, bayram gazetemizin en çekici söyleşilerinden biri olacak inancını paylaşıyor, hepinizin Ramazan Bayramını kutluyorum.

 

 

AŞKIN KANUNUNU YAZSAM YENİDEN: 

 

-Aşk nedir? 

Herkesin kendine göre bir tanımı var.  Aşkın ve aşıkların üzerine sayısız şiir ve besteler yazılmıştır. Herkes kendi hissettiğini dile getirmeye çalışmıştır. İşin bilimsel yanı bir tarafa, aşk hiç hissetmediğini hissetmek, yüreğindeki coşkunun her daim sıcaklıkla sürebilmesidir. Aşk kimine göre bağlanma, kimine göre aşırı sevgi diye tanımlansa da hislerin, heyecanın ve sevginin en coşkulu ve en derin halidir. Yüreği sevgi dolu insanların yaşam biçimi gibidir aşk. 

 

-Nasıl başlar? 

Sanırım nasıl başladığını ilk zamanda kestirmek zor. Bazen aşık olmuşsunuzdur ama farkında değilsinizdir, fark ettiğinizde de tüm benliğinize tesir eder. 

 

-İlk görüşte aşk var mıdır? 

İlk görüşte ayağınızın yerden kesildiğini, kalbinizin kıpır kıpır olduğunu hissediyorsanız vardır. Her ne kadar bu tür aşkların ender olduğu söylense de yaşamda bu örnekler vardır.  

 

-Kaç türlü aşk vardır? 

Birçok türü vardır. Ancak en belirgini ilahi aşklar ve insanların bir birine olan aşklarıdır. Yunus Emre ve Mevla’nın ilahi aşkları, Mem ve Zin’in, Ferhat ile Şirin’in birlerine olan aşklarına bakıldığında aşkın farklı hallerini görebiliyoruz. Günümüzde platonik gibi türlü türlü boyutları da var. İşlerine aşık insanlar da vardır. Kimine göre ‘işkolik’ olsalar da sanatsal yönü ağır basan, üreten insanların iş aşkı da takdir edilen aşklardandır. 



 

-Aşkın bir mektebi var mıdır? 

Öğrenilebilir bir şey olmadığından mektebi yoktur. Fakat aşk mektebine girmek vardır. Bu noktada da Mevlana’nın yaşamını özetlediği tarifi muazzam ibaresi iyi bir örnek olur. ‘Hamdım, yandım, piştim’ der Mevlana... Aşkın evresi de öyledir. Hamlıkla başlarsınız sonra da iyice yanarsınız. Yanma evresi de tamamlandığında en yüksek duyguya ulaştığınızda pişmeye başlarsınız. Bunun evresi ne zaman sonlanır, bu bilenecek bir durum olmayabilir. Pişmek öyle kolay değildir.

 

-Aşkın matematiği var mıdır? 

Bu duygu veya hissin hesaplanabilir olduğunu düşünmüyorum. Sevgi veya aşk, hesapsız ve matematiksizdir. Doğal ve samimi olan her duygu, klasik hesap ya da işlemlerin ötesindedir.

 

-Öğrenilebilir bir şey midir? 

Aşıkların hayatlarında öncesi ve sonrası diye iki evresi vardır. Sonraki kısmında çok şey öğrendiğinizi yıllar sonra daha iyi fark edebiliyorsunuz. Öğrenilmez ama öğretir aşk. 

 

-Zamanla aşık olunur mu? 

Sanırım bu soruyu, zamanla aşık olanlar daha iyi cevaplar. Ancak şunu söyleyebilirim; soruda aşk için bir süre isteniyor. O zaman aşık olunmadan bir başlangıç söz konusu. Zamanla aşık olunsa bile sahici olur mu bilemiyorum. Bu duygu öğrenilebilir değil, derin hislerin dışa vurulumudur. Aşkın zamanla büyüdüğüne, daha da güzel bir hal aldığına inanıyorum.  

 

-Aşkın yaşı var mıdır? 

Yaşı yoktur, her an olunabilir. Aşk, her yaşta başka güzeldir. 

 
-Yaşlanır mı aşk, ya da ölür mü? 

Ne yaşlanır, ne de ölür. Aşk ölseydi bugün ne Mem ile Zin’i ne de Mevlana’yı, ne de Yunus Emre’yi konuşamazdık. Aşıklar ölebilir ama aşklar ölmez. Bu nedenle de zamanla mitolojik bir hal alır aşklar. 

 

-Rengi var mıdır, resmi var mıdır? 

Saf, temiz ve sıcak duygular olduğundan aşka en çok beyaz yarışır. Kimileri kırmızıyla da simgeler ama bence beyaz olmalı. Resmi de yaşadıklarınıza bağlıdır. Eğer tuale yansıtabilirsek en güzel sanat eseri olur. Benim resmimde ise ailem vardır.  



 

-Sanatsal bir tarifi var mıdır? 

Sanat; madden yaratmak veya üretmekse yaşamın tüm renklerini, sevinci, acıyı ve daha pek çok duyguyu barındıran aşkın kendisidir. Aşıklara sanatkar da denilebilir. 

 

- Kader boyutu var mıdır?

Kesinlikle evet. Özellikle aşk ve evlilik durumlarının kaderimiz olduğuna inanırım.

 

 

-Metafiziğinde acı varken mutluluğu çekilen acı mıdır? 

Acı bir yönü olabilir. Metafiziğinde acı olsa da yaşananlarla boyut değiştirir. Kimi zaman gözyaşı dökersiniz, kimi zaman tebessüm yüzünüzden eksik olmaz.  

 
-Hiç âşık oldunuz mu? 

Tabi ki evet. Oğlumun annesine aşığım. 

 
-İlk aşk önemli midir? 

Aşk zaten ilktir, birdir, tektir. 

 

-Âşık kendini nasıl hisseder? 

Genelde mutlu ve huzurlu. 



 

-Aşk bittiğinde acısı nasıl yaşanır? 

Çok şükür yaşamadığım bir duygu ama mutlaka derin izler bırakır. 

 
-Aşık ağlar mı? 

Elbette ağlar. Dürüst, samimi ve kalp taşıyan her insanın ağladığı gibi. 

 

-Aşk da en büyük silah zekâ mı? 

Mecaz bile olsa aşığın hiçbir zaman silahı olmamalı. Eğer zekayı ve duyguyu bir silah olarak başka bir tabirle aldatma argümanı gibi kullanırsak orada aşkın samimiyeti de sorgulanır. 

 
-Kadınlarla kolay iletişim kurabiliyor musun? 

Kadın-erkek fark etmeksizin herkesle iyi iletişim kurduğuma inanıyorum. 

 
-Kadını anlamak kolay ve öğrenilebilir bir dil midir? 

Önemli olan aynı frekansı yakalamak. Zaman zaman aynı frekansı yakalayamıyorsunuz, bu da doğal bir durum. 

 
-Kadınlardan ne öğrendiniz? 

Yaşamı kadınlardan öğreniyoruz. İlk öğretmen annedir. Annemizden ayrı, eşimizden ayrı güzellikler öğreniyoruz. Kanımca kadınlardan öğrendiğimiz en güzel duygu; şefkattir. Bir de her zaman düzenli olmayı. 

 

-Kadın ne ister? 

Sevgi, aşk, samimiyet ve saygı adına olması gereken ne varsa ister. Olması gereken de budur. 

 

-Erkeğin kadında aradığı özellik nedir? 

Olmazsa olmaz; sahici aşk ve sadakattir. 

 

-Erkek ne ister? 

Kadın neyi istiyorsa erkek de onu ister. Temelinde bir fark yoktur. Samimiyet, sadakat, şefkat ve saygıdır. Bu olgularla aşk her daim diri kalır.  

 
-Bir erkeğin “kadınlara karşı hep dürüst oldum” diyebilmesi mümkün müdür? 

Mümkün kılanlar az gibi görünse de vardır. Ancak her zaman dürüst olmak için çaba sarf edilmeli. Ne mutlu her zaman dürüst olabilene… 

 

-Erkek hayatının hangi döneminde kadını etkilemeye çalışır? 

Her dönemde etkilemeye çalışır. 



 

-Kadınlarla ilişkilerinde erkek ne kadar cesur olmalı? 

Erkek her zaman cesur olmalı.  

 

-Erkeği korkutan ve hazzetmediği kadın tipi? 

Az önce sorduğunuz soruda yer alan ‘silah’ ibaresi gibi. Duyguyu veya zekayı silah olarak gören ve kullananlar.  

 
-Erkek kadında neyi bulmadığında yoksunluk hisseder? 

İlgi. 

 

-Düşlediğimiz aşkı yakalamak mümkün mü? 

Bazen evet, bazen hayır. 

 

-En sevdiğiniz aşk filmi? 

‘Kasım’da aşk başkadır’ sevdiğim filmlerden. 

 
-En sevdiğiniz aşk şarkısı? 

Birçok aşk şarkısı severim ama Sezen Aksu’nun şarkıları başkadır.  

 

-“Erkekler ağlamaz” doğru mu? 

Koca bir yanlış. Erkek ağlar, ağlamayan insan varsa bir sorun var demektir. 

 

-Aşk her şeyi affeder mi? 

Her şeyi affetmez ama masumane durumları görmezden gelebilir. 

 

-“Aşkın kanununu yazsam yeniden” diye bir şarkı var bildiğimiz gibi. Aşka yeni bir kanun yazsaydınız nasıl bir kanunun yazardınız? 

Aşk hesaplanabilir veya her hangi bir sınırı olmadığından kanunu da olmamalı. Olabildiğince doğal ve samimi duyguların, hislerin kanunu olsa o zaman buna aşk da denmez. Kanunların yeri belli. Ancak kanunu yazmak yerine temennim; aşkı sadece yüreği sevgi dolu saf, temiz ve dürüst insanların yaşamasıdır. 

 

Röportaja ilişkin bir yorum yapmanız istenirse

Röportajın içeriği ve sorular oldukça sıradışı. Zor bir mülakattı. Herkesin hemen yapabilirim diyebileceği bir söyleşi değil doğrusu. Bir zaman tünelindeymişsiniz gibi düşüncelerinizde en derine iniyorsunuz. Çok keyifliydi. Emeğinize ve düşüncenize sağlık. 

 

 

Editör: TE Bilişim