Diyarbakır, Mardin, Hakkâri nereye elinizi atsanız toplu mezarlar çıkıyor. İnsan kemikleri ama üstlerinde bir kimlik yok.
Yıllarca duyardık infaz edilenleri, derelere atılanları, kireç kuyularında yok edilenleri ve toplu mezarları ama birer şehir efsanesi, birer korku imparatorluğu rivayetleri diye inanmak ile inanmamak arasında gidip gelirdik. Bunların birer gerçek olduğunu öğrendik.
Domuz bağı ile katledilenler de gerçekti, toplu imha edilenleri de.
Birde kayıplar vardı değil mi? Kayıp yakınları da bir umut diyip toplu mezarları açtırmak isterler. Kaybettiklerinin 15-20 sene aradan sonra çıkıp gelmeyeceklerini çok iyi bildiklerinden, en azından Perşembe akşamları mezarına gidip bir Fatiha okuyabilmektir tek istekleri. Cesedin tamamı olmasa da bir parçasına dahi ulaşmak istediklerini belirtirler TV ekranlarında. Bu nasıl bir imtihan, nasıl bir yürek yangınıdır?
Dünya’ca ünlü Rock grubu U2 bu kayıplardan birini duymuş. İsmi Fehmi Tosun. Kayıp Fehmi’nin eşi Hanım Tosun fetret dönemi diye de tabir edebileceğimiz 1995 yılında kocasının kaçırıldığını ve bir daha da kendisinden bir haber alınamadığını belirtmiş.
Radikal Gazetesindeki haber metni şöyleydi;
“Takvimler 19 Ekim 1995’i gösteriyordu. Beş çocuk babası, 36 yaşındaki Fehmi Tosun, İstanbulAvcılar’daki evinin önünde, ellerinde telsiz ve silah olan kişiler tarafından beyaz bir Renault araca bindirildi. Çocukları, eşi çığlık çığlığa bağırırken Fehmi Tosun’un son lafı “Beni öldürecekler” oldu. Renault, etrafına tutunan çocukları sürükleyerek, gün ortasında, mahallelinin gözleri önünde uzaklaştı. O günden sonra Diyarbakır Liceli Fehmi Tosun’dan bir daha haber alınamadı.
1997 yılıydı. U2 yeni çıkan 'Pop' albümlerine 1995'te 'kaybolan' Fehmi Tosun'a dair başlıktaki notu düşmüştü. Hikâyeyi, AİHM'e uzanan kayıplar mücadelesini yılmadan sürdüren eşi Hanım Tosun anlattı. Tosun ailesi Bono'yla tanışıp teşekkür de etmek arzusunda.”
Jitem, gizli güçler, siyasi güçler velhasıl ne derseniz deyin bu ülkenin karanlıkta kalan çok yerleri var. Kuruluşundan başlayarak aydınlatılmayı bekleyen bu noktalar ne zamana kadar bir sır olarak kalacak?
İstiklal mahkemeleri ve infazlar ile ilgili bilgiler nelerdir?
Sırf sarığını çıkarmadığı için idam edilenler var mıdır?
Sırf Kürt olduğu ve Türkçe bilmediği için öldürülenler var mıdır?
Ermeniler nasıl tehcir edildi. Öldürülen ve kaybolanların sayısı nedir?
Dersim isyanlarında öldürülen ve yok edilen Alevilerin sayısı nedir?
6 Eylül olaylarında işletmesi yağmalanan ve tecavüze uğrayanların sayısı?
Ergenekon tarafından yurt genelinde öldürülen ve yok edilenlerin sayısı?
Tarihimiz ne kadar da anlı şanlı değil mi? Nereye elinizi atsanız bir insan hak ve ihlali.
Ancak bu yazıyı kaleme alırken edebi bir dille nefret kusmak için yazmıyorum bunu da bilesiniz. Ben ülkemi de, milletimi de seven bir insanım. Ülkem Türkiye ve milliyetim de Kürt. İnanın bu vatanı seven bir insanım ben. Sevmediğim çok kişi ve kuruluş vardır ama sırf bunların yüzünden aslımın bulunduğu toprakları da sevmeyecek değilim. Ancak sevgi öyle eski Türk filmlerinde olduğu gibi ne olursa olsun tarzında değil benimkisi. Ben hatalarıyla, sevaplarıyla sevmeyi seviyorum.
Bu ülkenin yarınının aydınlık olacağına inancımda tamdır. Çok zulüm gördü bu topraklar. Çok haksızlık çekti apoletli ve apoletsizler tarafından. Ama her şeye rağmen bir şeyler iyiye de gitmiyor değil.
Düşünsenize bundan 17 sene önce böyle bir yazıyı kaleme alabilir miydik?
Bundan 17 sene önce bir bayan polis memuru Kürtçe kameralar önünde Vali karşısında konuşabilir miydi?
17 sene önce bir Genel Kurmay Başkanı yargılanabilir miydi?
Zaman hızla değişiyor. Zalimler yaptıkları zulmün hesabını bir şekilde vermeye başladılar. Bir kısmı öldü ve ahirette hesaba çekiliyordur. Bir kısmı hapislerde ve yargılanıyor.
Bizimde muhasebe yapmamızın zamanı geldi. Bu ülke, üzerindeki tüm yükleri boşaltabilmelidir. 1923 öncesinden başlanmalı. Ermeniler ile barışılmalı. Tamam, kavga halinde değiliz ama yurtlarından sürüldüler. Kızları, karıları ellerinden alındı. Öldürüldüler. Kendi hataları yok mu? Diz boyu. Ancak onlar sıçtı ve bizde üstüne tüy diktik. Bunu biz kabul edebiliyorsak onlarda kabullenebilmelidirler. 
Tarihsel anlamdaki tüm hataların dosyası açılmalı. Tüm insan hak ve ihlalleri araştırılmalı. Kürtçe önündeki tüm saçma yasaklar kaldırılmalı.
Bu ülkenin aydınlık yarınları adına geçmişte yaşanmış ve giz kalmış tüm karanlık unsurları deşifre edilebilmeli. Devletin vatandaşıyla ve vatandaşında tarihiyle barışabilmesinin tek yolu bu.