Piyanist filmini izlemişsinizdir. Roman Polonski’nin unutulmaz yapıtı. Başrollerde Andrian Brody var. Hatırlatayım; ikinci dünya savaşı ve SS Subaylarının Polonya’yı işgal etmesi sonucu orta ölçekli bir yerleşim yerinde mazlum Yahudilere uygulanan soykırım konulu film.
İnsan izlerken insanlığından utanıyor.
O yıllarda Türkiye birçok Yahudi’yi Türk pasaportuyla gaz odalarından kaçırmıştı.
O filmi izlerken aklıma bazı konular geldi;
Acaba şu an hemen yanı başımızda, Suriye’de de böylesi insanlık dramları yaşanıyor mudur? Bir yudum su ve bir dilim ekmek için bebekler annelerinin kucağında can veriyor mudur?
SS Subaylarının yaptığı zulmü Katil Esad’ın Arapça hortlaklar denen yarı resmi yarı mafya Şabbiha militanları da yapıyor mudur?
Sokak ortasında sırf zevk için öldürülen Yahudilerden sonra Suriye askerleri de aynı vahşilikle insan katlediyor mudur?
İnsanoğlu hep aynı. Habil ile Kabil’den beri iyi ile kötü hep savaş halinde olmuştur. Neden bilinmez ama kötüler her daim varlar.
 Kafama takılan ikinci bir konu;
Onca zulme, onca hakarete ve ölüme rağmen Yahudiler nasıl olurda aynını Filistin’de uygularlar diye?
Acaba korkunç bir travma yaşayan insanlar böylesi facialardan sonra kendileri de mi psikopatlaşıyor?
Tamam, ama bu gün toplama kamplarında olupta mesela Autchwiz kampından günümüze yaşayan kalmış mıdır?
Hadi kaldı diyelim, o delirdi ve Filistinlileri öldürdü, peki yıllardır fosfor bombalarıyla kentleri bombalayan ve yaşları genç olan askerlere ne demeli? Onlarda mı toplama kamplarında kalmışlardı ve kafayı yemişlerdi?
Sanırım bu genlere işledi. Yani anlatıla anlatıla aynını kendileri de yapmaya başladı. Bunun bir başka açıklaması yok.
Hâlbuki Yahudi toplumundan şunu beklerdik; siz çok büyük acılar çektiniz ve böylesi acıların bir daha yaşanmaması adına mevcut hükümete baskılar yapsaydınız. İktidardaki partiyi siz seçtiğiniz gibi alaşağı da edebilmeliydiniz.
Türkiye’de de yaşadınız birçok acı biliyoruz. 1937 yılında Trakya’da size de saldırılar yapıldı. Dükkânlarınız yağmalandı ve insanlarınızı kaybettiniz. Bunun için bir gün Türkiye Cumhuriyeti sizden de gecikmeli de olsa bir özür dileyecektir. Belki bu kaybettiklerinizi size geri getirmeyecektir ama hala o günlerden kalma biri olan yaşlı Haham gözyaşlarını silerek çok şükür Rabbim diyebilecektir.
Sonuç olarak, bu filmi izledim ve bende çok enteresan duyguları yaşamama sebep oldu. Bence başyapıt niteliğindeki bu filmi sizde izleyin ve savaşın, ırkçılığın ne menem bir şey olduğuna bir kez daha şahitlik edin.