Bugün 24 Kasım. Eğitimcilerin az da olsa hatırlandığı gün…

Hiç hoşuma gitmese bile 24 Kasımlarda Öğretmenler Günü ile ilgili değerlendirmeler yapıyorum.

Çünkü eğitimcilerin sıkıntılarını gözlemliyorum.

Eğitimcilerin sıkıntıları, geleceğimizin teminatı olarak değerlendirdiğimiz çocuklarımızı da olumsuz etkileyeceğinden, mecburen 24 Kasım’da Öğretmenlerin hak ve hukuklarından söz ediyorum.

Ülkemizde Öğretmenler için iki gün var.

5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü ve 24 Kasım Öğretmenler Günü…

**

**

5 Ekim, dünya ülkelerinin kabul ettiği bir gündür. 24 Kasım ise, 12 Eylül darbecilerinin topluma şirin görünmek için ihdas ettikleri bir gündür.

Darbeci zihniyetleri meşrulaştırmamak için 24 Kasımlarda Öğretmenler hakkında değerlendirmeler yaparken, mutlaka 12 Eylül zihniyeti hakkında da okurlarımı bilgilendirmeyi görev biliyorum.

Her zaman ifade ettiğim gerçekleri hatırlatayım; 12 Eylül askeri darbecileri ülke yönetimine el koyup, sivil idareyi derdest etmişti.

Binlerce öğretmeni cezaevlerine gönderen, işkenceden geçiren, sürgün eden, dönemin en etkili öğretmenler örgütünü kapatan 12 Eylül rejiminin, 24 Kasım'ı, 1981 yılında 'Öğretmenler Günü' olarak ilan etmesi, darbecilerin eğitimcileri sevdikleri anlamına gelmez herhalde…

**

**

Bu köşede eğitimcilerin bu günü kabullenmemeleri gerektiği görüşünü hep savundum. Toplumsal bilincimiz geliştiği için 15 Temmuz darbe girişimine halk seyirci kalmadı ve alana indi.

12 Eylül darbecilerinden hiçbiri (5 General) yaşamıyor.

Hepsi alemi Hakka gitmişler ve şüphesiz yaptıklarının karşılığını göreceklerdir…

12 Eylülcüler yaşamıyor ama, ‘Yetmez ama Evet’ diyerek değiştirilen bazı maddeler gerçeğine rağmen hala hukuksuz anayasaları işliyor…

Binlerce öğretmenimizin, 24 Kasım’ın bir darbe ürünü gün olduğunu bilmediklerinden eminim….

Eğitimcilerimizin de bu konuda uyanık olmaları gerektiğine inanıyorum.

En azından yeni genç nesil öğretmenlerin, darbecilerin ihdas ettiği gün gerçeği hakkında bilgi sahibi olmaları gerekir.

Öğretmenler haklarını savunmalıdır. Daha önce de ifade etmiştim, bir Yazarın öğretmenlere yönelik eleştirileri vardı.

Türkiye'deki öğretmenlerin, Avrupalı meslektaşlarından iki yüz saat daha fazla çalışmalarına rağmen çok daha düşük ücretler aldıklarını vurgulayan ve OECD Raporu’na atıf yapan Yazar, buna tepkisiz kalan Öğretmenlerin düşük ücret almalarının normal olduğunu söylemişti.

**

**

ÇİĞ KÖFTE SATAN ÖĞRETMENLER!..

Evet, madem Öğretmenlerden söz ettim, somut örnek vermek istiyorum. Ülkemizde 4 yıllık Eğitim Fakültelerini bitiren on binlerce öğretmen, maalesef hayatın ağır koşullarında başka işlerde ömür tüketiyorlar…

Geçen günlerde Çiğ köfte satan bir öğretmen ile karşılaştım.

‘Atanamayan Öğretmenler’den biriydi. Tarih Öğretmeni olmasına karşın, 7 yıldır atanamamıştı…

Bu köşede kaç kez yazdığımı bile artık hatırlamıyorum. Atanamayan Öğretmenler yerine Ücret Karşılığı görevlendirmeler yapılıyor….

4 yıllık Eğitim Fakültesi mezunu öğretmenler piyasada maydanoz, çiğ köfte satarken, onların yerine görevlendirilen yine dört yıllık eğitimcilere asgari ücret bile verilmiyor…

Geçmişte yaptığım şu değerlendirmelerim, görüştüğüm bütün Ak Partililerce destek görmüştür: ‘Bugün öğretmenlerin hak ve hukuklarını savunurken, atanamayan öğretmenler sorunumuz gibi, kadrolu atamalar yerine ücret karşılığı görevlendirmeler konusunda da kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Yıllarca dirsek çürütüp atanmayı bekleyen öğretmenler yerine, ücret karşılığı görevlendirmelerle eğitim sistemini yürütenler istiyorum ki adaleti gözetsinler. Ücret karşılığı görevlendirmenin amacı az para ile işleri yürütmektir. Bunu adil bulmuyorum. Asgari ücret sınırlarında verilen ücret sosyal devlet ilkesiyle, altına imza attığımız uluslar arası sözleşmelerle, örneğin İLO Sözleşmesiyle de bağdaşmaz. Sosyal güvencesi, emeklilik hakkı olmayan düşük ücret görevlendirmesi adil bir yöntem olamaz. Sendika ve konfederasyonların bu konuda sınıfta kaldıkları bir gerçektir. Ücret karşılığı öğretmen görevlendirmesi adaletsizliğine hayır diyorum.

Bakınız yüzlerce ücret karşılığı öğretmen görevlendirilmesi yapıldı. Tabi caizse yıllarca dirsek çürütmüş, mürekkep yalamış 4 yıllık üniversite mezunu öğretmenler asgari ücret sınırlarında ve hatta altında bir ücretle çalıştırılıyorlar… Bu geçici görev için de izdiham yaşandı…

Binlerce öğretmen bu düşük ücretle sayılı aylar için çalışmak istedi. Ancak istihdam olanağını bulamadılar…

Bir kadrolu öğretmenin üçte biri kadar maaşla eğitimcilerin çalıştırılması oldukça düşündürücüdür…

Hükümetin ‘Adalet’ ismine gölge düşüren bu uygulamadan nice Ak Partililerin de rahatsız olduklarını biliyorum. Öğretmenlerin çok düşük ücretle çalıştırılmalarına gerçekten üzülüyorum. Sesimizi Ankara’ya duyuramıyoruz…

Eğer sesimizi duyurabilseydik, ucunda risk olsa bile bunun adaletle bağdaşmadığını söyleyecektim…

“Eşit işe eşit ücret” uygulaması ile adaleti savunan bir hükümetin, ücret karşılığı öğretmenlerin haklarını gözetmesi gerekiyor. İlkeli olmaları için de bunu yapmalıdırlar.’

Evet, bir diğer önemli sorun, Ek Gösterge sorunudur. Öğretmenlerin 3 bin olan Ek Göstergelerinin 3600’e çıkarılması konusunda verilen sözler tutulmalıdır. Tüm partilerin ittifak ettiği bu adım tüm memurları da kapsayacak şekilde artık hayata geçirilmelidir. Bu duygu ve düşüncelerle Öğretmenlerimize sağlık ve mutluluklar diliyorum