Bilindiği üzere Farklı Bakış adıyla haftalık olarak görüş ve düşüncelerimi siz değerli okurlar ile paylaşıyorum.

Köşemin adının neden farklı bakış olduğunu da bu hafta geçtiğimiz günlerde yayınlanan iki haberi yorumlayarak açıklamaya çalışacağım. 

Beni bu türlü yazmaya iten etken, toplumda yaşanan olay ve olgulara farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak ve bunu sizlerle paylaşmak. Amacım ele aldığım olay ve olgulara daha geniş bir bakış açısı oluşturarak siz değerli okurlar ile paylaşmak.

Bu hafta köşemde geçtiğimiz günlerde gazetemizde de yayınlan iki haberi mercek altına alıp bu haberlere farklı bir bakış ile yorum yapacağım. Birincisi geçtiğimiz günlerde Batman’ın Beşiri ilçesinde 250 dönüm üzerine kaba inşaatı tamamlanan kapalı ve yarı açık, yüksek güvenlikli cezaevi ile ilgili olan ikincisi de Batman ve ilçelerinde kamu hastanelerinde 2017 yılının ilk altı ayında 1 milyon 332 bin 727 kişinin poliklinik hizmetlerinden faydalanılması ile ilgili haber olacak.

Birinci haberi okuduğumda şahsen Batmanlı bir vatandaş olarak üzüldüm. Çünkü kente yapılan bir hizmet var. Ancak bu hizmet ne yazık ki bizi medeni olarak ileriye taşıyacak, kentin gelişimini sağlayacak ve kendisiyle iftihar edeceğimiz bir yatırım değil. Aslında küçümsenecek bir hizmet de değil, 250 dönümlük bir alan, gerçekten de büyük bir alan. Cezaevi şartlarının iyileştirilmesi ve hükümlülerin cezaevi koşullarının iyileştirilmesi elbette güzel bir hadise; ancak toplumsal olarak özeleştiri yapınca Batman’da eksikliğini hissettiğimiz pek çok projeyi buradan yazdık, onların pek çoğu yokken böylesi bir projenin yapılması toplumsal anlamda hukuka ve sosyal yaşamın ahengine olan uyum karnemizi göstermesi açısından hoş değil doğrusu. Örneğin önümüzdeki günlerde iki fuara ev sahipliği yapacak Batman’ın şu an itibariyle bir fuar alanı yok. Aslında şimdiye dek böylesine büyük bir mesire alanımızda yok. Tabiat parkı, hayvan parkı, büyük bir kütüphanemiz bile yok. Yani batmanı bölgede tanıtacak diğer illerden farklı kılacak pek proje yok. Aşırı sıcaklardan bunalan Batman’da bu denli büyük bir su parkı da yok.  Öyle ki sıcaklardan dolayı Batman çayında boğulan gençlerimizi de düşündüğümüzde havuzların sayısı da arttırılabilir. Her mahallede havuzlar yapılabilir.

Yanlış anlaşılmasın “Niçin cezaevi yapılıyor veya niye bu kadar büyük bir cezaevi yapılıyor?” diye sorgulamıyorum.  Burada eleştirdiğim niye bu cezaevine ihtiyaç doğuyor. İhtiyaç doğuran etmenlerin toplumumuzun yapısı hakkında hoş bir izlenim oluşturmadığından eleştiriyorum.

İkinci haberi değerlendirecek olursak 21. Yüzyılda dünyada eğitim, bilim, iletişim, sağlık alanında büyük gelişmeler yaşandığı halde 6 ayda 1 milyon 332 bin 727 kez hastalanan bir toplum sağlığını koruma ve eğitim açısından iyi bir izlenim vermiyor. Anlaşılan yine biz bu gelişmelerden nasibimizi almamışız. Bu hastanelerdeki yoğunluk tedavi hizmetleri açısından bir başarı olsa bile toplumun sağlığını koruma noktasında ve eğitim açısından bir başarısızlıktır aslında. 

Toplumun en önemli kurumlarından birinin eğitim olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Pek çok defa karşılaştığımız sıkıntıların ana kaynağında eğitim ile ilgili sorunların olduğunu söyleriz. Ama aslında eğitimden beklentilerimizin ne olduğu veya eğitimin nasıl değerlendirilmesi gerektiği noktasında hataya düştüğümüzün farkında bile olmayız.

Örneğin bugün devletin sosyal devlet (güvenlik, sağlık, adalet) olma gereğinden vatandaşlarına verdiği hizmetlerin toplamını veren kurumun eğitim kurumu olduğu göz ardı ediliyor. Eğitim kurumlarının bu hizmetlerinden hakkıyla faydalanabilinirse cezaevlerine, hastanelere ve adliyelere bu denli ihtiyaç olmaz ve bu kadar yoğunluk yaşanmaz.

Sağlık konusunda eğitim kurumlarına baktığınızda hastalığın kendinde türediği sağlıksız ortamlar olduğunu görürsünüz. Diğer pek çok kurumda temizlik işleri kurumsal düzeyde yapıldığı halde eğitim kurumları olan okullarda birkaç geçici hizmetli ile kendi haline bırakılmış durumdadır. Oysaki en çok önem verilmesi gereken kurumların başında eğitim kurumu gelmektedir.

Öte yandan öğretmenlerin de toplum nazarında saygınlığının arttırılması önemli bir husustur. Öğretmenler, bilgisel ve kültürel yönden kendilerini sürekli geliştirmek için çaba göstermeli ve bu noktada imkânları genişletilmelidir.

Zira öğretmen yeri geldiğinde sağlık ile ilgili dersler verirken koruyucu bir hekim, suçun önlemesi açısından yasalar ve toplum düzeni ile verdiği ders kapsamda bir polis, asker; adalet, vicdan ve muhakeme yeteneği ile ilgili verdiği derslerle bir hâkimin görevini yapmış sayılmaz mı?

Yukarıda kısaca eğitimin ne kadar önemli bir kurum olduğunu izah etmeye çalıştım. Ancak eğitim kurumunun sonuçlarını değerlendirirken de ne yazık ki toplumsal vakalarla değil sınav sonuçlarına dayalı bir değerlendirme yapıyoruz maalesef. Bu da eğitime bakış açımızın daha başında yanlış olduğunu gösterir. Zira hukuk ve sağlık bilgisini öğretiyoruz ancak hukuk kurallarıyla yaşama alışkanlığını kazandıramıyoruz. Yine sağlık bilgisini en iyi şekliyle veriyoruz ama sağlıklı yaşam alışkanlığı veremiyoruz. Bu da eğitime daha çok öğretim ağırlıklı yaklaştığımızı gösteriyor.

Bu kadar suçlu ve bu kadar hastanın olması eğitime bakış açımızla ilgili diye düşünüyorum. Son bir temsil ile yazıya son vermek istiyorum.

Örneğin bir hukuk profesörünü düşünün ya da bir hafız bu ikisi de uzman oldukları alanlarda her türlü bilgi ve beceriye bilgisel olarak sahip kişiler. Bu kişileri sınav sistemi ile değerlendirdiğinizde her türlü değerlendirmeden tam not alacakladır. Ancak bu kişilerin o sınavlarda aldığı notlar ile sosyal hayatta da bildikleriyle yaşadıkları anlamına gelir mi? Hukuk bilgisi tam olan, iyi bir vatandaş ya da Kur’an bilgisi tam olan hafız aynı zamanda iyi bir mümin olabilir mi?