Bu ülkenin kaderi midir, nedir bilinmez?
Önce felaketler yaşanır ve sonrasında olaya çareler üretilir
Marmara depreminden önce bina mevzuatı gündeme ya gelmez ya da yeterince ilgilenilmez, on binler yıkıntılar arasında can verir, nihayetinde kanun maddesi gündeme gelir
Kredi kartlarından dolayı binlerce insan mağdur olur, yüzlercesi intihar eder, ahan da daha yeni banka kredi kartlarına yönelik çalışmalar başlar
KARA ELMAS, KÖMÜR
Maden faciasında 301 can aramızdan ayrıldı.
Yaşları 19 ile 40 arası. Hayatlarının en güzel çağlarında eşlerinden, çocuklarından ayrıldılar
Şimdi daha yeni yeni tartışılmaya başlanıyor, maden ocağı işletme tasarısı ve taşeronlaşma sorunu. İlla ki bir felaket yaşanacak ya
Elin gâvuru dediğimiz Avrupalı öyle bir sistem kurmuş ki yüz yıl sonrasında ortaya çıkabilecek sorunlar thing/thang (beyin fırtınası da diyebilirsiniz) uygulamaları sonucu daha şimdiden belirlenmiş ve olası senaryolar uygulamaya konulmuştur
Hani yüzümüz Avrupa’ya, batıya dönük ya, sanki çok bir menemmiş gibi tekekkür ederiz, alın size uzak doğu. Çin ve Japonya maden faciaları ve depremlere karşı öyle önlemler almış ki.
Yani batı ile doğu insan hayatına gereken önemi gösterirken biz Ortadoğulu milletler halimiz belli.
Temel destur önce planla sonrasında gerekeni uygula tabii bu bizim dışımızda olan yerlerde
Bizde ise temel destur, önce felaketi yaşa, hayatları kaybet sonrasında da çare ara
Aslında bu biraz bizim mizacımızdan da kaynaklanıyor, şöyle ki;
Avrupa Birliği ilerleme raporlarında önceleri şöyle bir uygulama vardı;
Kanunlarınız eksik. Kanun çıkarın. Irkçılığı önleyin. Kadın cinayetlerini önleyin. Çocuk istismarını önleyin. İnsan hak ve ihlallerini önleyin. Kürt konusunda ilerleyin.
Çünkü daha önceleri bu konular ya ihmal edilmiş, ya da yeterince ilgilenilmemiş
Ama Avrupa Birliği maceramızla birlikte bu konular artık kanunla güvence altına alınmıştır
Ancaaak, bizim mizacımız dedim ya, kanunları hızlı bir şekilde Anayasa ile güvence altına aldık ama uygulama yok. Evet, uygulama yok. Yani artık istediğin gibi ırkçılık yapmak yasak, kadın öldürmek yasak, çocuk istismarı yasak, insan hak ve ihlali yasak. Kürt meselesinde kanunlar son derece ileri. Ama gel gelelim kanunlarda olmasına rağmen uygulama ne durumda?
Irkçılığı önleyin ama gazete manşetlerinde halen birileri ortalığı karıştırmaya devam etmiyor mu? Samanyolu TV’de Türk Kürt kardeşliğine hançer vuracak yayınlar yok mu?
Kadın cinayetlerini önleyin ama koruma isteyen kadın bir şekilde kocasına teslim edilmiyor mu? Daha iki gün önce böylesi bir kadın sokak ortasında bıçaklandı ve öldürüldü.
Çocuk istismarını önleyin ama Adana Cezaevinde küçük çocuklara tecavüz edilmedi mi? Gardiyanların iddiaya göre Kürt olduğu için göz yumduğu olay BDP tarafından kınanmıştı.
Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün.
Yazık, günah. Yıl 2014.
Elin gâvuru dediğiniz insanlar bizim bu barbarlığımızı görünce sanır mısınız ki o çok övündüğümüz şanlı tarihimizle bizleri bir kefeye koyacaktır?
Ya da yerlere göklere sığdıramadığımız kutsal inançlarımıza saygı gösterecekler.
Çünkü adamlar Rönesans ve Reform ile birlikte bazı şeyleri aştılar
Biz ise halen geçmişiyle övünen ama bu günkü konumu itibariyle bundan uzak yaşayan bir güruh gibi duruyorsak bunun sebebini bulmamız gerekmez mi?
İddiaya göre İLO sözleşmesine imza atan Türkiye niçin maden ocakları konusunda imza atmamıştır?
301 can mı kıymetli, yoksa bilmem ne holdingin parasına servet katması mı?
Bu konuda iktidara tek başına yüklenmek de doğru değil
Çünkü yapılması gereken o kadar çok şey var ki; yüz yıllık bir gecikmenin bedeli bir çırpıda izole edilemeyebiliyor. Gidişat iyi ama daha da iyi olabilir.
Başlangıç olarak 301 madencimizi kaybettiğimiz maden ocağı milat kabul edilebilir
Bu konudaki kanunlar revize edilebilir. Yetmez, uygulamaya konulur.
Eğer bir şeyler acilen düzeltilmezse daha çok 301’ler kaybederiz.