Uzun süredir seçimlerle yatıp, seçim haberleriyle kalkıyoruz. Yerel seçimleri geride bırakmamıza rağmen bu tartışmalardan kurtulamadık gitti...

Bu süreçte yerel sorunları gündeme taşıdığımda, 'güme gidiyor' diyebilirim.

Çünkü herkes seçimle ilgili. Yerel yöneticilerin bu aralarda gündeme getireceğim sorunlarla ilgilenmelerini çok olası görmüyorum. Geçmiş seçimlerden biliyorum ve tecrübeliyim.

Genel sorunları, siyaseti, ortadoğuyu, dünyayı yazabilirim. Bugün dünyadaki sorunların temel nedenlerine bakış açımı özetleyecek bir yazı yazmak istiyorum.

İnsanlık ailesi sürekli savaşlar, kavgalar ve kargaşalar nedeniyle ağır bedeller ödüyor. Dünyada farklı din, dil, mezhep, fikir ve ideolojileri savundukları için insanlar birbirlerine düşmanca muamelelerde bulunuyorlar…

Bugün biraz fikir tartışması ile okurlarımla bir hasbihal etmek istiyorum. Bu yazıda dünyaya bakış açımı göreceksiniz.

Evet, akıl melekem çalışmaya başladığından beri hep kafamda insanlığın geçmiş ve geleceği adına sorular oluşmuştur.

Nereden geldik, niçin geldik ve nereye gidiyoruz?

Bu soruların cevabını herkes farklı veriyor. İnsanlığın ebedi bir ‘yok oluşa’ gittiğini düşünenler olduğu gibi, ‘ebedi yaşama’ inananlar da vardır.

**

**

HER GÜN BİR KİTAP OKUMAK...

Öncelikle kesin gerçeği hatırlatmak isterim; kimse bu dünyada ebedi yaşamaya gelmedi. Zaten kimse ebedi yaşamıyor.

Sayılı yıllar sonrasında ihtiyarlayıp göç ediyoruz…

Boşuna ve amaçsız bir şekilde dünyaya gelmediğimize inanan birisiyim.

Adına ‘insan’ denilen bir varlık olarak dünyaya gözlerimizi açmış ve sayılı yıllar yaşadıktan sonra ‘ebedi yokluğa’ gideceğimize inananlardan değilim…

İnsan nasıl bir varlıktır, nereden gelmiş, niçin gelmiş ve en önemlisi nereye gidiyor sorusunun cevabını gerçekten de ön yargısız şekilde yıllarca arayan bir kişiyim.

Özellikle gençliğimin ilk yıllarında Kürt meselesi ile tanışmıştım.

O dönemlerde Batman’da örgütler, fraksiyonlar vardı.

**

**

1978’den itibaren çok yoğun şekilde kitaplar okumaya başlamıştım...

Öyle ki hemen hemen her gün bir kitap okuyordum...

Yıllarca her gün bir kitap okumak ne demektir, bir düşünün...

İlk başta Marksizm ve Kapitalizm’e dair sayısız eserleri okumuştum.

Mark ve Engels’ten, Lenin’e, Mao’dan Stalin’e kadar fikirlerini araştırmadığım ünlü sima kalmamıştı…

Dostoyevski, Gorki ile başlayıp, karıştırmadığım ve dipnotlar tutarak, bazen şerhler yazarak okumadığım klasik bırakmamıştım…

‘Komünist Manifesto’yu iki saatlik sunumla özetleyebiliyordum…

Yine belli bir dönemde İslam adına sayısız ünlü şahsiyetin eserlerini okuyacaktım.

**

**

DİNLER ÜZERİNE ARAŞTIRMA…

Değerli Okurlar, geçen zaman sürecinde anne ve babamdan, yakın akrabalarımdan, köylülerimden tanıdığım İslam gerçeğini araştırmaya başlayacaktım.

Bu araştırma sonrasında ‘acaba doğrular başka inançlarda da olabilir mi?’ diyerek kendime sorular sormaya başlamıştım…

Hıristiyanlığı, bu kapsamda Matta, Markos, Yuhanna, Luka ve Barnabas İncillerini ve Yahudiliği, o çerçevede ise Tevrat’ı okuyup araştırmıştım…

‘Mezmurlar’ diye bilinen Zebur’u da okuyup incelemiştim.

Doğruları arayıp bulma, nereden geldik, niçin geldik, nereye gidiyoruz sorularına cevap bulma adına Ezidilerin Mıshefa Reş’ini aramış ve başka dinlerin kutsal metinlerine de hayli kafa yormuştum…

Dinleri araştırmak istememin yegane gayesi/amacı doğrulara ulaşmaktı.

Nereden geldik, niçin geldik soruları her zaman düşünen insanların belleğindedir.

Bu sorulara ikna edici cevaplar bulmayanlar büyük bunalımlara düşebilir, yanlışlara sapabilirler.

Gerçekten nereden geldik ve en önemlisi nereye gidiyoruz?

Gençlik dönemimde bu soruların cevaplarını aramaya koyulmuştum.

1970 ve 80’li yıllarda Batman’da fikir kitapları yoğun şekilde okunurdu.

O zamanlar her kesimin kitaplarını okur, tartışmalarına katılırdım.

Kapitalizm, Sosyalizm, Emperyalizm, İslam kavramlarının sıkça geçtiği yüzlerce eseri okumuş, özetlerini konferanslarda anlatabilecek bir gençtim...

O tarihlerde en çok etkilendiğim yazarlardan bazıları Mısırlıydı.

Devamı yarın