Yaşamda insanların en fazla istedikleri duygu her halde mutlu olmaktır. Zaten yaşamdaki bütün çabamız kısa yaşamımızı mutlu geçirmeye yönelik değil mi?

“Mutlu olmamızı engelleyen temel faktörlerin başında imkânsızlıklar gelir” demek mümkün ancak mutluluğu engelleyen sadece imkânsızlıklar değil.

Bazen dünya malına sahip olmak da insanları mutlu etmeye yetmez. Bana mutluğun resmini çizermisin Abidin denildiğinde Abidin Dino’nun çizdiği resim hafızalarınızda canlandı mı bilmem. Fakir ancak gülümseyen yüzlerin sahnelendiği bir resim!

Bu aralar ülkenin doğu yakasında yaşayan vatandaşlar ve yurttaşlar olarak mutlu olmadığımızı, olamadığımızı saygıdeğer yöneticilerimize iletelim. Bizi mutsuz eden kişisel ve ailesel sorunlarımız değil. Bizi mutsuz eden fakirliğimiz de değil sadece. Bizi mutsuz eden içinde yaşadığımız kriz ve sıkıntılardır.

Bir insanın yaşamda mutlu eden şeyler nedir diye sorduklarında alınan cevap biliniyor değil mi?

Eviniz

İşiniz

Arabanız

Aileniz varsa ve de sağlıklı iseniz o zaman mutlu olmamak için bir nedeniniz yoktur!

Lakin bu ülkede evi, işi, arabası ve ailesi olup sağlık problemi yaşamayan milyonlarca insanımız ne yazık ki mutlu değil.

İnsanlarımız gülmeye unutan bir toplumun üyeleri olmaya başladılar.

Neden?

Çünkü ekranlarda her akşam ve sabah ölüm haberleri alan bir toplumun bireyleri olduk. Ölenlerin tümü istisnasız bu toplumun evlatları. Hepsinin yürek yakan hikâyeleri var. Ölüm sebepleri kendilerinden kaynaklanan bir sorundan oluşmuyor. Başkalarının yaptıklarının bedellerini canları ile ödeyen çocuklarımızdan, yurttaşlarımızdan söz ediyoruz.

Ölen evlatlarımızın yüzde yüzü fakir ailelerimizin çocukları. Bir lokma ekmek için belki de son çare olarak seçtikleri yolun yolcusu olmuş ve şimdi de canlarını vermek durumunda kalmış olan insanlarımız. Üzerlerindeki giysinin rengi, markası, özellikleri farklı olsa da taşıdıkları kanlar tanıdık ve yakın.

İşte bu insanlarımızın her gün ölüm haberlerini aldığımız için mutlu bir toplum olamıyoruz. Her haber programını izlediğimizde içimiz ölüm korkusu ile ürperir.

Peki, neden ölüyor bu çocuklar?

Bizim çocuklarımız neden ölüyor?

En kutsal olan şey yaşam ise eğer insanlar hangi değerler için ölmek zorunda kalıyor.

İnsanlarımızın ölmesine neden olan meseleler gerçekten ölümden başka yolla çözümlenemeyen sorunlardan mı oluşuyor yoksa yöneticilerimizin inatları ve siyasi fikir çatışmalarından mı kaynaklanıyor.

Bize göre ülkemizin bütün sorunları demokratik kurallar ve kaideler içerisinde çözümlenmesi mümkün olan sorunlardır.

Yok, bu mümkün değil diyen varsa buyursun beri gelsin ve kendilerine bunun nasıl mümkün olduğunu ispatları ile sunalım.

Tek tipleştirilmeye çalışılan vatandaş beyni onların bu çabalarına karşı direnince bunu kendilerine yapılan bir darbe olarak nitelendirme eğiliminde olan bir yönetim anlayışı ile yaşıyoruz.

Her şeyin vatandaş için olması gerektiği anlayışı değişmiş vatandaş sloganların kurbanı haline getirilmiştir. Kurumlar insanlara hizmet etmek için değil insanlar kurumları yaşatan unsurlar haline getirilmiştir. Devlet milletin hizmetinde bir kurum olarak görünmesine rağmen millet devlet için kurbanlık koyun olarak görülmüştür.

Hal böyle olunca yani işler tersten dönünce doğal olarak ne devlet milletine ne de millet devletine sahip çıkmış veya çıkabilmiştir. Her iki taraf da olayı kendine doğru çekiştirmeye başlamış ve sonuçta devletten yana olanlar ile milletten yana olanlar arasında güç birliği yerine çatışmalar başlamıştır. Bir halk siyaseten devlete hakim olmaya çalışmış bir devlet darbeler yaparak hakimiyetini pekiştirmeye çabalamıştır.

İşte bu çatışmalar sonucunda geldiğimiz aşamada hak ve hukukun çiğnenmesinden kaynaklı olarak ortaya çıkan sorunların çözüm metodu olarak şiddet unsurları ortaya çıkmış ve Ortadoğu kültürünün kuralları işlemeye başlamıştır.

Kardeşlik hukuku ne yazık ki kan dökülerek gerçekleştirilmeye çalışılan bir hukuk haline gelmiştir. Dikkatinizi çekiyorsa herkes kardeşlikten söz eder ama çatışmadan da geri durmaz. Bu da ortaya kardeşlerin birbirini vurmasını doğuruyor ki işte bizim mutlu olmamızı engelleyen durum da bundan ibarettir.

İşimiz, evimiz, arabamız olsa da olmasa da yurttaşlar olarak ne yazık ki mutlu olamıyoruz. Oysa dünyada mutlu olmak ve mutlu yaşamak her insanın hakkı değil mi?