Geçtiğimiz hafta gazetemizde yer alan bir habere oldukça sevinmiştim. Batman-Beşiri karayolunda yaşanan trajik trafik kazası, yerel seçim ve başka güncel meseleler nedeniyle, beni sevindiren haberimizle ilgili değerlendirme yapmak istiyorum.

Farklı dini inançların kutsal mabetleri ile ilgili haberdi beni sevindiren.

Hz. Ömer’in, ‘Cami yıkılsın, adalet yıkılmasın’ şeklinde tarihe geçen sözünün aksine, bölgemizdeki farklı inançların mabetlerine yönelik çirkinlikleri bu köşede yıllarca eleştiren biriyim.

Batman’ın Gercüş ilçesine bağlı Arıca köyünde bulunan ve 100 yıldır harabe halinde bulunan Mor Aho (Aziz Aho) Manastırı’nın restore edilerek ibadete açılması, gerçekten sevindirici bir gelişme olmuştur.

Konu ile ilgili haberimizden kesitlere bakalım: “Batman’ın Gercüş ilçesine bağlı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in köyü olan Arıca’da Süryanilere ait Mor Aho (Aziz Aho) Manastırı 100 yıl sonra ibadete açıldı. Manastırın açılışına Vali Ahmet Deniz, Milletvekili Ataullah Hamidi, Gercüş Kaymakamı Ünal Koç, Mor Gabriel Manastırı Metropoliti Samuel Aktaş, Rahip Daniey Savcı, Avrupa’da yaşayan Arıcalı Süryaniler ile köydeki sakinler katıldı. Vali Ahmet Deniz ve beraberindekilerin manastıra gelmesiyle birlikte Süryani kadınlar, zılgıtlarla karşılamada bulundu. Manastırın yeniden ibadete açıldığı törende konuşan Vali Deniz: ‘Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, Yunus Emre’nin, Hacı Bektaşi’nin, Mevlana’nın sevgi hoşgörü tohumlarının atıldığı bir coğrafyadayız. Bizler farklıklarımızı zenginlik olarak görüyoruz. Çünkü bir cihan imparatorluğu üzerinde yaşıyoruz. Elbette farklıklarımız olacak. Farklı dine, farklı dillere mensup, farklı etnik yapıya mensup olabiliriz. Önemli olan birliğimiz, beraberliğimizdir. Türkiye Cumhuriyeti olarak tüm vatandaşlarımızın ibadet etme özgürlüğüne sahip çıkıyoruz. Dünyanın da buna ihtiyacı var. Türkiye’de bunu görebiliyorsunuz. İşte Arıca köyümüzde manastır açıyoruz. Birçok Anadolu şehrinde kilise, cami, sinagog yan yanadır. Bu sevgiye, bu hoşgörüye bu kucaklaşmaya dünyanın ihtiyacı var’ dedi.”

http://www.batmancagdas.com/gundem/100-yil-sonra-ayine-acildi-h57002.html

Evet, haberimizden bir kesit sundum.

İslam’ın farklı inançlara mensup olanların mabetlerine yönelik hoşgörüsünden nasiplenmeyen cahillerin yöremizde bulunan sayısız kilise ve manastıra verdikleri zararı en iyi bilenlerdenim.

“CAMİ YIKILSIN, ADALET YIKILMASIN”

Öncelikle şu ayeti kamuoyunun bilgisine sunmak istiyorum: “Kitap Ehli'yle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: ‘Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46).)

Ayet dışında tarihten de kısa bir kesiti hatırlatmayı görev biliyorum.

Hz. Ömer’in, bir Yahudi’nin arazisinin köşesine yapılan cami için, “Cami yıkılsın, adalet yıkılmasın” diyerek, yıkım kararı verdiği söyleniyor ki inanıyorum. Tarihte sayısız yalan bilgilerin olduğunu biliyorum. Buna rağmen Müslüman olmayan tarihçilerin de kabul ettikleri bazı tarihi bilgilerin doğruluğuna inanıyorum.

Hz. Ömer’in Kudüs’teki bir Kilise’de namaz kılmaktan çekindiğini tarih yazıyor. Gerekçesi de, İslam Halifesi olduğundan, Müslümanların kendisine bağlılıkları nedeniyle O Kiliseyi camiye çevirmelerinden duyduğu endişeymiş. İşte tarihi kayıtlara düşen o bilgilerden: “Filistin, Peygamberimiz (sav)'den sonraki ikinci halife olan Hz. Ömer tarafından fethedildi. Hz. Ömer'in Kudüs'e girişi, ardından buradaki farklı inançlara karşı gösterdiği sonsuz hoşgörü, olgunluk ve nezaket, başlayan güzel dönemin habercisiydi. İngiliz tarihçi ve Ortadoğu uzmanı Karen Armstrong, Holy War (Kutsal Savaş) adlı kitabında, Hz. Ömer'in Kudüs fethini şöyle anlatır: ‘Halife Ömer, Kudüs'e beyaz bir devenin üzerinde girdi, yanında ise kentin Yunan yöneticisi Başrahip Sophronius vardı. Halife kendisinin öncelikle Tapınak Tepesi’ne (yıkık olan Hz. Süleyman mabedinin yerine) götürülmesini rica etti ve Hz. Muhammed'in Gece Yolculuğu'nu (miraç) yaptığı bu noktada eğildi ve dua etti. Başrahip bu sahneyi korku içinde izliyordu... ‘Son günler’in artık yaklaştığını sanmıştı. Daha sonra Halife Ömer, Hıristiyan tapınaklarını görmek istedi ve tam Kutsal Mezar (Holy Sepulchre) Kilisesi'ne gittiğinde, namaz vakti geldi. Başrahip kendisini kibarca, namazını bu kilisede kılmaya davet etti; ama Halife Ömer bu teklifi nazikçe reddetti. Eğer bu kilisede namaz kılarsa, sonradan bazı Müslümanların bu olayı anıtlaştırmak amacıyla buraya bir cami inşa etmek isteyebileceklerini, bunun ise Kutsal Mezar Kilisesi'nin yıkılması anlamına geleceğini anlattı. Bu nedenle Halife, kiliseden çıkıp biraz daha ilerdeki bir noktada namazını kıldı; nitekim bugün bu noktada, Kutsal Mezar Kilisesi'nin tam karşısında Halife Ömer'in adına inşa edilmiş küçük bir cami bulunmaktadır."

Savaş halini bir yana bırakın, savaştan sonra bile kiliselerin camiye bile çevrilmesine izin vermeyen Hz. Ömer’i tarih böyle yazarken, yöremizdeki sahte Müslümanların yaptıklarını artık görmeliyiz.

Gezip gördüğüm sayısız Manastır ve Kiliseyi hayvanların ahırına çeviren cahillere karşı sayısız uyarıcı yazılar yazan biriyim. Sayın Valimizin duyarlılığını takdirle karşıladım.

Gerçekten Vali Ahmet Deniz, açılışına katıldığı Mor Aho Manastırı ile çok önemli ve anlamlı bir mesaj vermiştir. Farklı inançlara saygı, hoşgörü inancımızın gereğidir. Mor Aho Manastır açılışı gelecek adına güzel bir milat olsun.

Konu önemli. Sayın Valimizin olumlu yaklaşımlarına katkı sunmak, yöremizde yapılan bazı yanlışlardan dersler çıkarma adına yarınki yazımda da bu konuyu işlemek istiyorum.

Devamı yarın