Aslında Mısır Firavunlarla şöhret bulmuş bir bölgedir. Mekke’den sonra Arap devletcikleri arasında en fazla ismi duyulan bir yerdir. Kur’an-ı kerimin birçok ayetinde Hz. Musa ile firavun arasında geçen tartışmalardan söz edilmektedir. Hz. Musa ve kardeşi Harun’un Firavun’a gidip yumuşak bir dille onu İslam dinine davet etmeleri emir edilmektedir. Bu tebliğ karşısında Firavun kibirlenip en yüce Rab olduğunu ifade eder. Ayrıca Hz. Musa karşısında sihirbazlarının yenilgiye uğrayıp Allah’a inanmaları neticesinde onları ağaç dallarına asıp idam etmekle tehdit eder. Ayrıca Hz. Musa’nın, yeryüzünde fitne ve fesat çıkaracağını ve onları dinlerinden döndüreceğini, bundan dolayı da onu öldüreceğini söyler. Bu konu Kur’an’ı Kerim’de şöyle geçer: ‘’Firavun dedi ki:’Ben size izin vermeden ona iman mı ettiniz? Bu, şüphesiz şehirde, halkını oradan çıkarmak için kurduğunuz bir tuzaktır. Ama yakında (başınıza geleceklerini) göreceksiniz. Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım.’’(A’raf: 123-124)
    ‘’ Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: ‘’Musa’yı ve kavmini, seni ve tanrılarını bozgunculuk çıkarsınlar diye mi bırakacaksın? (Firavun): Biz onların oğullarını öldürüp, kadınlarını sağ bırakacağız. Elbette biz onları ezecek üstünlükteyiz’’dedi.(A’raf:127)
       Bu tehditler karşısında ‘’Musa kavmine dedi ki: Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona varis kılar. Sonuç (Allah’tan korkup günahtan) sakınanlarındır.’’(A’raf: 128)
      Hz. Yusuf Mısır kralı tarafından zindana atılır ve senelerce haksız yerde zindanda kalır. Ancak tavizsiz bir mücadele ve sabr-ü sebat neticesinde Mısır’ın başına geçer. Selahattin-i Eyyubi de Kudüs’ü kurtardıktan sonra Mısır’ın başına geçer ve örnek alınacak icraatlarda bulunur.
       İşte Mısır yöneticilerinin yaptıkları katliamlar daha Firavun döneminde başlamış dolayısıyla yöneticileri katliam yapmaya alışkındırlar. Hz. Ali’ye karşı isyan bayrağını açan Şam valisi Muaviye b. Ebi Sufyan iktidarı eline alınca, Amr b. Ası Mısır valiliğine getirdi. Oysa Amr b. As hakem olayında Hz. Ali’ye kumpas kurarak Müslümanlar arasında ölüm, fitne ve tefrikanın zamanımıza kadar uzamasına ve Müslümanların Sünni ve Şia diye bibirlerine amansızca düşmanlık yapan iki fırkaya ayrılmalarına sebebiyet verdi.
         Kral Faruk’u devirip iktidara gelen Cemal Abdunnasır da Firavun’un yolunu izleyerek Hasan El-Benna tarafından başlatılan Müslüman kardeşler teşkilatına karşı baskı ve katliam yapmaktan geri kalmamıştır. Hasan El-Benna’ya kaza süsü verip katlettiler, Başta Fi Zilali’l-Kur’an Kur’an tefsiri olmak üzere birçok eseri olan Seyyid Kutub’u asarak şehit ettiler. Birçok ihvanı zindanlarda çürüttüler. İktidara gelen Enver Sedat İsrail devletini tanıdığı için öldürüldü. İktidara gelen Hüsnü Mübarek de uzun bir müddet iktidarda kaldı ve Müslüman kardeşler teşkilatına karşı Firavunca hareket ederek zulüm ve gayri insani iktidarını uzun bir müddet sürdürdü. Müslüman kardeşler teşkilatının partisini kapatarak siyasi çalışmalarını yasakladı. Halkın gösterileri karşısında dayanamayıp istifa etmek zorunda kaldı yerine de asrın Firavun’u General Sisi getirildi. O da katliam, hapis ve zulümle işe devam etti.
      Yukarıdaki kısa bilgiden de anlaşıldığı gibi Mısır birçok medeniyete ev sahipliğini yapmıştır. Hz. Yusuf ve Selahattin-i Eyyub’i dönemleri dışında hep zalim ve despotlar tarafından yönetilmiştir. Yukarıdaki ayette de geçtiği gibi Firavun onları zayıflatmak için onları gruplara ayırır. Erkek çocuklarını öldürerek kızları diri bırakır. Fakat cenabı Allah, Musa’yı öldürülmekten kurtarır ve Firavun’un sarayında büyütür. Sonunda Hz. Musa’ya karşı yenilerek kızıl denizinde boğulur.
     Şu anda General Sisi, ABD, Avrupa, İsrail ve Arap kralları tarafından desteklenmektedir. Finansman, silah ve lojistik destek başta Suud krallığı olmak üzere onlar tarafından temin edilmektedir. Müslüman kardeşler teşkilatı El-kaide örgütü gibi silahlı mücadeleyi tercih etmediler. Belki parti kurarak seçimle iktidara gelmeye çalıştılar. ABD ve Avrupa’nın Arap baharı dedikleri tuzağa düştüler. Bunlar demokrasi ve seçim diyorlar. Ancak Müslüman seçimi kazanıp iktidara gelirse, onların demokrasi anlayışı diktatörlüğe ve katliama dönüşür. Hiç kimsenin gözyaşına bakmazlar. Kadın, çocuk ve yaşlı demeden misket ve yasaklanmış diğer kimyasal silahlarla şer’i kurallara inanan Müslümanları katlederler. Mısırda on binlerce silahsız insan şehit edildi. İhvan teşkilatının bütün yöneticileri içeri alınıp Yönetici ve üyeleri terörist ilan edildiler. Gösteri yapan kadın çocuk ve yaşlı demeden bütün sivil halkın üzerine mermiler yağdırıldı. Masum insanlar suçsuz yere ceza evine atıldılar. Gerekçe de halk çoğunluğunun desteğiyle seçimi kazanıp iktidara gelen Muhammed Mursi hükümetini ortadan kaldırmak. Zira, Mursi, inancı doğrultusunda İslam’dan taviz vermemeye çalıştı. Mısır halkını İslam kurallarıyla yönetmeye çalışıyordu. Oysa Mısır ordusu batının bir kuklasıydı.
      Yeri geldiği zaman namaz da kılarlar. Ancak İslam şeriatını kabul etmezler. Halkın yüzde yüzü İslami bir yönetimi isteseler de yine kabul etmezler. Seçimden maksatları sağ veya sol laikleri iktidara getirmektir. İslam coğrafyasındaki bir kısım insanları da buna inandırmışlar. Müslümanların oluşturdukları askeri teşkilatları da İslam düşmanlığı üzerine kurmuşlardır. İşt e tıpkı Kemalistlerin istiklal mahkemeleri gibi, Mısır mahkemesinin yarım saatlik bir müddet zarfında 529 Müslüman hakkında verdiği idam kararı ucubesi! Bu bir sivil katliamıdır. Ancak ne batıdaki egemen güçlerden ve ne de onların insan hakları kuruluşlarından bir ses çıkmamaktadır. Çünkü onlar da yapılan zulmün destekçileridirler. Şeklen Müslüman geçinen başta Suudi krallığı olmak üzere körfez kralları da batıdaki patronlarını sollayarak Firavun’un mısyonunu sürdürmektedirler. Yeri geldiği zaman namaz da kılıp biz de Müslüman’ız derler. Ancak İslam devleti söz konusu olunca karşı çıkarlar ve milyonlarca Müslüman’ın kanını akıtırlar. İşte mısır, Suriye, Irak, Afganistan, Bengladeş, Pakistan, Sudan, somalı, Arakan, Orta Afrika ve Kürdistan’daki katliamlar! İşte Batının demokrasi anlayışı budur. Şeyh Said ve arkadaşlarını asan, Dersim, Zilan, Agiri,Enfal ve Halepçe katliamlerini yapan, Suriye’yi yakıp yıkan ve Bengladeş’te alimleri astıran zihniyet ve güç ne ise, General Sisi’nin arkasında da o zihniyet ve güç vardır.
         Müslümanlar artık akıllarını başlarına alıp Kur’an’ın etrafında toplanmalıdırlar. Gerçekten ahirete, Cennet ve Cehennem’e inançları varsa dini bir bütün olarak kabul etmeleri gerekir ki yeryüzündeki Firavun ve Nemrudler’in zulmüna son verip Mısır ve diğer mazlumların hakkını savunabilsinler. Çünkü kur’an’ın bütün ilkelerini kabul etmekle ancak kardeşlik sağlanır. Hz. Peygamberin yolunda yürümekle ancak üstünlük sağlanır. Gerçek bir şekilde Kur’an’i ve Peygamberi prensiplere bağlanmakla ancak zalimlerin, ırkçıların ve işgalcilerin istilasına son verilebilir. Bu anlayışla ancak Kürt sorunu çözülebilir. Çünkü Hz. Peygamberin yolu laiklik ve sosyalizmden uzak vahye ve adalete dayalı İslami devlet yoludur. O bu yolla kefere ve fecerelerin desiselerine son verdi. Bu İmanla Bizans ve Sasani İmparatorluklarını dize getirdi. Allah, Mısır ve İslam coğrafyasındaki diğer mazlumların yardımcısı olsun! Allah’a emanet olun!