Önceki gece taziye niyetiyle Beşiri’ye bağlı bir köye gittik. Ancak cenaze henüz defnedilmemişti. Dini ve insani görevimizi yaparak cenazenin toprağa verilmesini bekledik.

Yol boyunca dikkatimi çeken şey inanılmaz yeşil dokuydu. Otlar o kadar büyümüştü ki çevremizi göremiyorduk…

Kısa zamanda otların bu kadar boy atmasına şaşırdım. Çünkü bir süre önce (Ramazan ayı öncesindeki son hafta sonu) piknik için İkiköprü’ye(Aviske) gitmiştik. Akşama doğru Batman’a dönüş yaparken, Beşiri ovasındaki muhteşem gelincik tarlaları dikkatimizi çekmişti…

Hemen Beşiri ilçemizden Doğankavak (Hethetke) köyüne doğru aracımızla yola çıkmıştık. Manzara görülmeye değerdi…

Her taraf, göz alabildiğince gelinciklerle doluydu. Sanki bütün ova gelincik tarlasıydı…

Güneşin batmasına bir saat kala Badereş Köyünün en yüksek yerine çıkıp, bol oksijen teneffüs etmiştik.

Evet, o zaman da ekili alanlar dışında ciddi bir ot gerçeğine tanık olmuştuk. Ancak önceki gece manzara çok daha farklıydı.

Sözü nereye mi getirmek istiyorum?

Yöremizin bu yıl bol yağış alması rahmet ve bereket vesilesidir. Ekinlerimiz çok iyi boy vermiş, üreticilerimiz, köylülerimiz inşallah çok iyi mahsul kaldıracaklardır.

Öte yandan buğday, mercimek, nohut vs dışındaki ekili olmayan arazilerimiz, meralarımızdaki ot bolluğu da ayrı bir rahmet vesilesidir. Hayvanların bol otla beslenebilmeleri, bol süt, yoğurt, peynir vs demektir…

Dikkat çekmek istediğim konu otlarla ilgili tehlikedir. Bu yıl sadece ovalarımıza bol yağış düşmedi. Sason, Kozluk, Gercüş, Hasankeyf kırsalı da oldukça bol yağış aldı. İlçelerimizin kırsalındaki diz boyunu aşan otlar için şimdiden endişeleniyorum…

Önümüz yaz. Havalar ısınmaya başladığında kuruyacak otlar çok ciddi yangınlar için endişe kaynağıdır…

Bol kuru otlar, Beşiri’yi bir yana bırakın, diğer dört ilçemizin kırsalındaki ormanlar için büyük tehlike demektir. Sason ve Kozluk kırsalında özellikle pek çok bölgede sık ormanlarımız bulunuyor.

ORMANLARIMIZI NASIL KORUYORUZ?

Son yıllarda bahse konu ormanlarımızda başlayan yangınlarla ilgili olarak eleştiri, öneri ve uyarılarımız olmuştu. Orman İşletme Şefliğimiz bulunurken de bu köşede orman yangınlarına dikkat çekmiş, tedbirlerin alınmamasını eleştirmiştim.

2010 yılında ormanlarımızın nasıl korunduğuna dair araştırmalar yapmış ve bir rapor hazırlamıştım. O rapordan birkaç satırı hatırlatmak istiyorum: “Mardin’in bir kısım ormanlarının da sorumluluğunda olduğu Batman Orman İşletme Şefliği, Sason ilçemizdeki şeflikle birlikte Siirt İl Müdürlüğü’ne bağlıdır. Siirt Orman Müdürlüğü’ne bağlı Batman, Sason, Şırnak, Cizre, Beytüşşebap, Baykan, Eruh ve Pervari dahil tüm şefliklerin toplam arasöz sayısı sadece bir (1) adettir. Batman, Siirt, Şırnak ve Mardin ilinin bir kısmının yer aldığı bölgede sadece 1 Arazözün mevcut olması, sorunun vahametini gözler önüne sermektedir. Batman Şeflik bünyesinde sadece 2 yangın işçisi olmak üzere toplam 8 personel bulunmaktadır. Bu nedenle çevrede oluşan orman yangınlarının söndürülmesinde etkin olunması mümkün değildir.”

Bu rapor kamuoyuna açıklandıktan sonra da ormanlarımızın korunmasına yönelik adımlar atılmadı.

Akdeniz, Ege veya Marmara’da orman yangınları çıkarıldığında, bunun örgütsel boyutu kamuoyuna açıklandığında, ormanların evrensel değer olduğunu belirtip, örgütleri çok sert şekilde eleştiriyordum. Batman’ımızın ormanları için de duyarlıydım, duyarlılığım sürüyor inşallah…

Evet, bu yıl ki bol yağış, ortaya çıkan kuru otlar beni ormanlarımız için kaygılandırdı. Yüz binlerce büyük ve küçükbaş hayvanın besin ihtiyacını karşılayabilecek otlar, maalesef kuruyup gidecektir. Çünkü hayvancılık için huzur gerekiyor.

Kuru otlar ve olası orman yangınları için şimdiden etkin tedbirlerin alınmasını talep ederken, eleştirilerimi, cevapsız bırakılan sorularımı yineleyeceğim. Yetkililer bu yazıma cevap olarak kamuoyuna bilgi sunsunlar.

  1. illerinde sayısız uçak, helikopter, kara taşıtı ve ormancı ekibi yangınlara müdahale edirken, Sason, Gercüş ve Kozluk kırsalındaki orman yangınları nasıl söndürülüyor, resmi açıklama ile öğrenmek istiyorum.

Öncelikle hala Batman’ın sadece bir Orman İşletme Şefliği’nin bulunması talihsizlik olsa gerek. Sason, Kozluk ve Gercüş kırsalında çıkan yangınlara bugüne kadar kurum olarak müdahale edilmiş mi, ne zaman? Son on yılda hangi yangına müdahale edildi?

Özellikle şu sorularıma yanıt verilmesini rica ediyorum: Yarın bahse konu yörelerde çıkacak bir yangına müdahale edebilecek hangi teknik donanımlar var? Yangına müdahale edebilecek uçak, helikopter veya yangın söndürme araçlarınız var mı, kaç adet? Bir yangın çıktığında Orman İşletme Şefliği ne yapıyor, yardım talep ediyorlar mı? İnsan gücü olarak kaç personelle hizmet veriliyor? Bu konuda basından ve kamuoyundan ne gibi beklentiler var? Kurumun sıkıntıları nelerdir?

Küresel felaketlerin önlenmesi için en azından mevcut ormanların korunması gerekiyor. Tüm ülkelerin ormanlık alanlarını arttırma cihetine gitmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Ormanların korunması insanlığın geleceği için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Ne yazık ki tam da toprak erozyonunun yaşandığı bir zaman diliminde ormanların cayır cayır yanmasına şahit oluyoruz…

Gün geçmiyor ki ülkemizin güzelim bir köşesinden orman yangınları haberleri gelmesin… Ormanlarımız, ciğerlerimiz yanarken nasıl rahat olabiliriz ki?..

Evet, aklıselimle düşünecek olursak şunu göreceğiz: yanan ormanlar değil, ciğerlerimizdir…

Bilimsel olarak biliniyor ki ormanlar dünyanın akciğeridir. Sadece insanların değil, yeryüzündeki bütün canlıların yaşamı ağaçlara-ormanlara bağlıdır. Karbondioksiti oksijene çeviren ormanlar yok olursa, bütün canlılar bir saat bile yaşayamayacaktır…

Şunu açık ve net ifade edeyim: şu bölge veya bu bölge fark etmiyor. Nerede orman yanıyorsa, bütün insanların ve canlıların yaşam hakkına tecavüz vardır.

Sayın Milletvekillerimizi, il yöneticilerimizi ve tüm kamuoyunu bu konuda duyarlılığa davet ediyorum. Ormanlarımızı korumak için hepimize düşen görevler vardır. Sorumluluk bilinciyle meseleye yaklaşalım.

‘Sason’da ormanlar yanıyor’ diye bir haber duyduğumuzda, ‘Eyvah ne olacak? Bu yangın nasıl söndürülecek, kim söndürecek?’ diye kaygılanmamamız için gereken tedbirlerin alınmasını sağlayalım. Tedbirler alınırsa, en azından yangına müdahale edecek, o yüreğimizi de yakan ateşi söndürecek ekiplerin olduğunu düşünüp rahat uyuyabilmeliyiz. Aksi halde ateşler içinde kavrulan milyarlarca canlının vebalinin de bizlerden sorulacağını unutmayalım…