Bu köşede mağdur her kesimi savunmaya çalışıyorum.

İşçiler,

memurlar,

esnaflar,

öğrenciler,

kadınlar,

çocuklar,

çiftçiler,

köylüler…

Örnekleri çoğaltabilirim. Kısacası savunmadığım kesim yok gibi…

Geçtiğimiz günlerde bir sohbet ortamında yapıcı eleştiri aldım. Bir vatandaş apartman kapıcısı olduğunu belirterek, eleştirilerini yaptı…

Dinlenmek için bir ağaç altında oturmuştum. Beni yakından tanıdığını ve yazılarımı da zevkle okuduğunu belirten saygıdeğer kapıcının eleştirisinin özeti şöyleydi:

“Her kesimi yazıyorsun, herkes in hak ve hukukunu savunuyorsun. Yıllardır seni yakından takip ediyorum. Doğrusu takdir ediyorum. Ama bizi bir gün savunmuyorsun? Neden, niçin? Biz kapıcılar üvey evlat mıyız?”

Haklı her eleştiriye büyük saygı duyarım.

Kapıcıların haklarını hiç savunmadığım ifadesi eksik bilgiye dayalıydı. Zira yıllar önce tam da son cümlesindeki ifadeyle; “Kapıcılar Üvey Evlat mı?” başlıklı iki günlük yazı ile bu mağdur kesimin haklarını ve hukuklarını savunmuştum.

Ancak eleştirisine yine de hak verdim. Çünkü yaklaşık on yıl önce onları savunmuştum.

Doğalgazın gelmediği, yüzlerce apartmanın kömür ve fuel oil ile ısındığı, hava kirliliğinin tavan yaptığı bir zaman diliminde kendilerine ‘Kapıcılar’ denilen emekçileri savunmuştum. Çünkü en büyük çileyi onlar çekiyordu.

Durmadan kazanlara kömür atan ve zehir soluyarak sağlıklarını tehlikeye atma pahasına ailelerini geçindirmeye çalışan o mahrum sınıfı savunmayı görev bilmiştim…

Kalorifer yakma saatlerinde kent merkezindeki bazı apartmanlardan göğe siyah dumanlar yükseldiğinde en büyük eleştiriyi onlara yapıyorduk. Bir ara kendilerine eğitim verilmesi için de çalışmalarımız olmuştu.

Kapıcılar normalde apartmanların temizlik ve genel bakımlarıyla ilgilenen emekçilerdir. Ancak tüm kapıcı emekçilere kalorifer hizmeti de yüklenmişti.

Oysa kapıcıların ‘Ateşçi’ belgesi de yoktu…

Kapıcıların toplantısına katılmış ve kendilerini dinlemiştim. Hatta bana bir kapıcı tarafından çarpıcı bir mektup da verilmiş, onu köşemde yayımlamıştım.

O toplantıdan sonra kaleme aldığım yazıyla bu kez Kapıcı emekçilerimizin hukuklarını savunmuştum.

HALA ÜVEY EVLAT MUAMELESİ GÖRÜYORLAR…

Bu mahrum sınıf hala üvey evlat muamelesi görüyor. Sıkıntıları aynen devam ettiği için yaptığım değerlendirmeden bir kesit sunmak istiyorum:

‘Değerli Okurlar, zehir soluyoruz ve gözler apartmanlara çevriliyor. İyi de genelde varlıklı insanlarımızın oturduğu apartmanların kaloriferlerini kim çalıştırıyor? Bundan haberimiz var mı?

Sözünü ettiğim toplantıda söz alan bazı kapıcılar (Batman’da kapıcılara aynı zamanda kaloriferler de yaktırılmaktadır.), sitem eden konuşmalar yaptılar.

Fazlasıyla etkilendiğimi belirteyim.

Maalesef sayıları iki bin civarında olan bu insanlarımız ‘üvey evlat’ muamelesi görüyorlar. Bu kentin yöneticileri sosyal projelerle herkesimi kucaklama cihetine giderken, bu çilekeş insanlarımızı görmüyorlar.

O nedenle ‘Kapıcılar üvey evlat mı?’ demiyor, ‘kapıcılar üvey evlat’ diye yazıma başlık atıyorum…

Neden il yöneticileri bu insanların sorunlarını dinlemiyor?

Kömür tozu, kükürt dioksit soluyarak çocuklarına helal lokma yedirmeye çalışan bu insanlarımızın sorunlarıyla ilgilenmemiz gerekmez mi?

Bu insanlarımız ne yiyorlar, ne içiyorlar diye sormamız gerekmez mi?

Çilekeş kapıcılar, emektar kaloriferciler, hangi koşullarda yaşıyor, hangi koşullarda çalışıyorlar, sosyal güvenceleri var mı, kendilerine nasıl bir ücret ödeniyor, acaba biliniyor mu?’

Gerçekten günümüz için de geçerli bir eleştiri yapmıştım. Bugün kentimizde kaç kapıcı var, nasıl bir ücretle ailelerini geçindiriyorlar, sosyal güvenceleri var mı, bilemiyoruz.

Bildiğim kadarıyla düşük ücretle ve sosyal güvencesiz şekilde çalıştırılıyorlar…

Apartman sakinlerinin verdiği düşük ücrete de talim ediyorlar.

Kentin bir bölümü doğalgaza geçmiş olsa bile sorunları devam ediyor. O nedenle yarın ki yazımda da bu meseleyi ele almak ve bu mahrum sınıfın haklarını savunmak istiyorum.

Devamı yarın