Kurban Bayramına sayılı günler kaldı. Kurban Bayramları vesilesiyle hayvanların eti üzerinden ticaret ve servet kazanma meselesini gündeme taşıyıp, bir acı gerçeğe dikkat çekmek istiyorum. Bayramda kurbanlar kesiliyor. Ancak ben toplumun menfaatine çalışmalar yapmayan nicelerinin bir kurban keserek Allah’a yakınlaşabileceklerine inanmıyorum.

Geçtiğimiz yıllarda ticari amaçlarla sınırsız hayvan kesimi yapan ve et teşhirinde bulunan anlayışı eleştiren bir değerlendirme yapmıştım. Alimlerden bu konuda cevap beklediğimi de beyan etmiştim. Peygamberimiz (SAV) bu asırda gelseydi ticari amaçlarla yapılan hayvan kesimlerini yasaklayacağı görüşümü yine dillendirirken, bu konuda özellikle din adamlarından cevap bekleyeceğim değerlendirmemi yineliyorum.

İnsanoğlu, et cihetiyle doyuma bir türlü ulaşmıyor. Amerika ve Avrupa ülkelerinde aşırı etoburluk ve aşırı obezite-şimanlık çağın hastalığı olmuş durumda. Hayvan etleri teşhiri, kurulan büyük pazarlar vahşi kapitalizmin çarklarını döndürüyor. İnsan keyifle et yesin diye, hayvanlara barbarca muameleler yapılıyor ve hepimiz duruma seyirci kalıyoruz…

İslam’ın bazı hayvanların etlerini helal kıldığı gerekçesine sığınıyoruz. Kurban bayramı öncesindeki bu yazımla bir kere daha bu vahşeti sorgulamak istiyorum:

‘İslam’ı, insana çok yüce değer veren ve insanı yücelten bir din olarak görüyorum. İnançlı bir insanım. İslam’ı araştırıp kabullenmiş biriyim. Dedem, babam, annem bu dini benimsediği için değil, kendim araştırarak bu inancı kabul ettim…

Kur’ani Kerim’in dışında, Tevrat’ı, İncilleri, Mezmurları-Zebur’u, Uzakdoğu dinlerini araştırdım. Hatta Mıshefa Reş’i bile bulup okumak istedim, ama bulamadım!.. Sonuçta, aklıma en yatkın, en kabul edebileceğim din olarak İslam’ı seçtim. Ancak İslam adına nice barbarlığın da yapıldığının bilincindeyim. Bu dini tam araştırmayanlar, bu barbarlığa, bazı acı gerçeklere tanık olduklarında yanlış yollara sapabiliyorlar. İslam’ın her yüzyıla, asra bakan yüzünün olduğunu Alimler söylüyor. Bu dinin temel ilkeleri kıyamete kadar geçerlidir şüphesiz. Ancak zaman ilerleyip, çağ değiştikçe İslam’ın bazı hükümlerinin müceddidler, büyük müçtehitler, yani büyük din bilginleri tarafından yorumlanması zorunluluğu doğuyor. Bu konuda her yüzyılda dinimizin bazı hükümlerini doğru yorumlayan Alimlerin çıktığını görüyorum.

Keşke İslam’ın hükümlerini çok iyi yorumlayan Alimler bu yazımı okuyup, değerlendirme yapsalar. Onların görüşlerine de köşemde yer vereceğimi belirtmek isterim.

TEŞHİRİN VE KIYIMIN BÖYLESİ!..

İslam, bazı hayvanların etlerini helal kılmıştır. Gözlemlediğim kadarıyla bunun için ayet ve hadisler vardır. İslam tarihini incelediğimde Peygamberimizin (SAV) de et yediğini, yani vejetaryen olmadığını gördüm. Ancak günümüzdeki uygulamalara baktığımda, tüylerim diken diken oluyor. Her tarafta inanılmaz kıyım, inanılmaz et kesimi ve teşhirini görüyorum. Ticari amaçlar için hayvanlar bir meta olarak değerlendiriliyor. İnandığım yüce İslam Dini’nin, tamamen ticari, kar amaçlı hayvan kesimine ve et teşhirine cevaz vereceğine inanmıyorum!..

Bunu söylediğim, bu görüşümü dillendirdiğim için sakın benim için ‘inancını kaybetti’ hükmüne varmayın! Bu büyük evren ve kainatın, zerreden küreye kadar bütün mevcudatın, sadece bir Yaratıcı tarafından yaratıldığı gerçeğine yakinen inanıyorum. Kainattaki muazzam düzen, intizam bu gerçeği ortaya koyuyor. İslam’da anlatılan Allah’ın sıfatları da bu gerçeği ifade ediyor. Bir tek yaratıcı, yani; her şeyi gören, ihata eden, her şeyi duyan, algılayan, her şeye güç getiren, her şeyi bilen biri olmalı ki bütün evrene hükmedebilsin… Aynı şekilde İslam tarihi ve başka araştırmalarım sonucu şu gerçeğe ulaştım; Hz. Muhammed (SAV), Allah’ın kulu ve Peygamberidir. Bu gerçeğe yakinen inanıyorum. Yazımın girişinde ifade ettiğim İslam’ı çağımıza göre yorumlayan bir Müctehidin, bir büyük alimin ortaya çıkıp, çok zalimane gördüğüm kıyıma, et ticaret ve teşhirine karşı çıkması gerektiğini düşünüyorum!..

Sadece Dana eti üzerindeki ticaretin boyutları hakkında size biraz bilgi sunmak istiyorum. Türkiye’nin önemli büyük alışveriş merkezleri veya marketlerinde, et tezgahlarında dana etlerinin nasıl ve hangi isimle teşhir edildiğine bakalım: Dana Güllaç, Dana Nuar, Dana Turanç, Dana Rosto, Dana Kaburga Sarma, Dana Kavurmalı Et, Dana Yemeklik Kuşbaşı, Dana Kıyma, Dana Sote, Dana Stragof, Dana Antrikof, Dana Lop et, Dana Çiğköftelik, Dana ciğer, Dana bonfile, Dana Konturnuar, Dana Kontrafile… Bunlar sadece benim on dakika içinde tespit edip, not aldıklarımdır. Buna dana etinden yapılan sucuk, sosis ve salam çeşitlerini de katmadım. İslam, insanın yaşamını sürdürebilmesi için bazı hayvanların etini helal kılmıştır. Ancak İslam fıkhına baktığımda, avlanmaya bile şartlar getirildiğini görüyorum. Kişi sadece beslenmek için avlanabilir. Ticaret yapmak ve zevk için avlanmayı kabul etmeyen İslam gerçeğini görüyorum. Halbuki günümüzde yukarıda ifade ettiğim gibi, barbarlık düzeyinde kıyım yapmak, ticaret yapmak için hayvan kesimleri ve ardından et teşhiri yapılıyor. İşte bunu doğru bulmuyorum. Geçmiş asırlarda böyle teşhirin yapıldığını sanmıyorum. Kapitalist sistemin egemen olmasıyla birlikte tüketim kültürü değişti. Her şeyden para kazanma temeli üzerine kurulan bu zalim sistemde, çocukların duygusuz ve merhametsiz şekilde büyüdüklerine inanıyorum. Etlerin yukarıda örneğini verdiğim gibi marketlerde teşhirine tanık olan çocuklar, hayvanlara karşı duygusuz kalabiliyorlar. Merhamet, şefkat gibi önemli değerleri unutuyorlar. Şiddet kültürünün bu kadar gelişmesi ve hayvanlara karşı acımasızlığın artmasının nedeni de buna bağlıyorum. Yaratılışının hikmetini kavrayan ve o bilinçte olan insan, alay-ı iliyyine, yani çok yüce mertebelere çıkıp, adeta melek olabilirken, bu hikmetin bilincinde olmayanlar esfele-i safilin, yani aşağılıkların en aşağılıklısı, canavar, barbar ne söylerseniz söyleyin olabiliyor. Bir yazarın yıllar önce gündeme taşıdığı ifadeleri ürperticiydi, bir paragrafına bakalım: ‘Etleri yumuşak ve açık renkli olsun diye doğar doğmaz bir tahta hücreye boynundan zincirlenen ve hareket etmesine izin verilmeden yattığı yerde beslenerek 16 hafta sonunda kesilen süt buzağıları… Penceresiz sınai kümeslerde üst üste yığılan, sürekli ışık altında olmanın hırçınlığıyla çevreye zarar vermesin diye gagaları giyotinle budanan ve asıl ömrü 7 yıl iken, 7 haftada kesime gönderilen tavuklar…”

İşte bunu hazmedemiyorum. İnsan bu kadar gaddarlaşıyorsa, içimizdeki iyilerin boş vakitlerinin olmaması gerekiyor. Bu zalimliğe ve barbarlığa bir yorumumuz olmalıdır. Canlılara, hayvanlara eziyeti bile yasaklayan İslam gerçeğini biliyorum. Hayvana ağır yük yüklenmesine ve bir kedinin susuz bırakılmasını bile büyük günah sayan İslam gerçeği ortada iken, ticari amaçlı hayvan kesimi ve et teşhirini eleştiren bu yazıma alimlerin duyarlı olmasını istiyorum. Daha şık olmak, daha lüks yaşamak için hayvan katledip derilerinden kürkler, deri montlar yapmayı sorgulamamız gerekir düşüncesindeyim. Acaba yanlış mı düşünüyorum? Dilimizle Müslüman olduğumuzu söylerken, kapitalist, maddeci, her şeyi para ile değerlendiren sistemi gönül rızasıyla benimsememizi tehlike olarak görüyorum.’

Evet, bu değerlendirmemi kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Varsa din alimleri, buyursunlar bana cevap versinler.