Kadını anlamak, Çinceyi öğrenmekten daha zordur

Batman Baro Başkanı Avukat Yusuf Tanrıseven ile aşk üzerine konuştuk. Tanrıseven, “Kadını anlamak Çinceyi öğrenmekten daha zor.” diyor ve ekliyor, “Kadınlar kendi istediklerini yaptırmak isterler. Erkek kadının kendisini anlamasını arar en çok. Fakat genellikle onu da bulamaz.

 

Tanrıseven, “Erkeklerin daha çok mantıkları ön planda olurken, kadınların daha çok duyguları ön plandadır. Bu nedenle frekansta bir uyumsuzluk oluyor. Kadını anlayan erkek dünyanın en mutlu insanı olsa gerek” dedi.

 

“Gerçek anlamda, karasevda tarzında bir âşık hiç olmadım” şeklinde konuşan Baro Başkanı Yusuf Tanrıseven, aşkla ilgili düşüncelerini Melek Barış’la paylaştı.

 

 

Bu soru gerçekten çok zor. Bence aşk; bir insanın her şeyine katlanabilmektir. Her şeyini iyi görmektir. Kusur bulmamaktır. Onun için ölüme bile gidebilmektir. Her şeyden vazgeçebilmektir.

 

Aslında aşkın nasıl başladığını anlamak biraz zor… Çünkü ben hiçbir zaman gerçek anlamda âşık olduğumu düşünmüyorum. Bildiğimiz Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, tarzında bir aşk hiçbir zaman yaşamadım. İşlerimden dolayı kendimi küçük yaştan beri işin içerisinde buldum. O yüzden gerçek manada aşka fırsat bulamadım. Ama öyle tahmin ediyorum ki; ilk gördüğü anda ciddi bir elektrik almakla başlar. Sonrası kendiliğinden gelir. Aşkın geçici olmaması gerekiyor. Aşk bakidir. Durum ve şartlara göre azalıp artmaması gerekiyor. O anda âşık olursanız dünya gözünüze çok tatlı görünür diye tahmin ediyorum ama bunu hiç böyle yaşamadım onu net bir şekilde belirteyim.

 

İlk görüşte aşka inananlardan değilim. Bir anda gördüm, bayıldım, vuruldum diye bir şey yok. Âşık olmamız için tanımamız gerekir bir şekilde. Tanıdıkça âşık olabilirsiniz. Ben eşimi ilk görür görmez âşık oldum diyemem ama tanıdıkça daha çok sevmeye başladım.

 

İlahi aşk olabilir. İnsana olan aşk olabilir. Kimileri parayı çok sever, paraya âşık olurlar. Çeşitli şekilleri var. Ama aşk deyince benim aklıma direkt insanlara olan aşk geliyor.

 

Aşkın mektebi olduğunu düşünmüyorum. Belki hayat okulunda öğrenilebilir bir şeydir ama sonuçta bazı insanlara bakıyorsunuz çok kolay âşık olabiliyorlar. O insanların içyapısında olan bir şey. Bazıları ise hayatları boyunca hiç âşık olmazlar. Vallaha aşkın çok öğrenilebileceğini düşünmüyorum. Bakıyorsunuz hiç eğitimi olmayan bir insan da âşık olabiliyor. Üniversite mezunu olanlar da âşık olabiliyor. Demek ki, bu öğrenilebilecek bir şeyden ziyade insanın kişiliğinde olan bir şey.

 

Aşkın matematiği değil de kimyası olduğunu düşünüyorum. Çünkü aşk kimyasal bir olaydır. Zaten bilimsel olarak daha önce de bu ispatlanmış. Birine âşık olunduğu zaman, kişinin metabolizmasında farklı şeyler oluşuyor. Matematik sonuçta mantık üzerine kurulmuş.  Aşkta ben çok mantık aramıyorum. Aşkın kimyasal olmasını ben daha çok mantıklı buluyorum.

Zamanla âşık olunabileceğine inanıyorum. Birine olan sevginiz, belli bir müddet sonra aşka dönüşebilir.

 

Aşkın belli bir yaşı yoktur. 7’den 77’ye herkes âşık olabilir ama sonuçta âşık olmak için biraz mantığın da gelişmiş olması gerekiyor. 4 yaşındaki bir çocuğun aşkını da aşk olarak görmüyorum. Bu bir tutku, bağlılık olabilir ama aşk olamaz. Aşk, çok daha yoğun duygular olduğundan en azından ergenlik çağına ulaşması gerekiyor. Sonrasında bir sınır yok. 80 yaşında da âşık olunabilir. 80 yaşında boşanıp başka biriyle evlenenleri de görüyoruz.

 

İlk çağlarda duygular daha ön plandadır. Fakat yaş ilerledikçe mantık biraz daha ön plana çıkmaktadır. Yaş ilerledikçe beğenmek, aşık olmak daha bir zor olur, fakat daha sağlam bir aşkla bağlanır.

 

Eğer gerçek aşk ise yaşlanmaz da, ölmez de. Hatta her zaman genç kalır. Fakat  bir tutku ise, o zamanla ölür.

 

Aşkı çizmek imkânsız gibi bir şey… Nasıl ki sevgiyi, mutluluğu çizemiyorsak aşkı da çizebilme şansı yok. Aşk denince akla pembe hayaller gelse bile, yine de aşkın rengi yoktur.

 

Aşk, biraz da sevme sanatıdır. Başlı başına bir sanattır. Aşkın tarifi zor olduğu için sanatsal tarifi daha da zor. Sevme yeteneği ile ilgilidir. Bazı insanların iç duygularında aşka hiç yer olmadığını görüyoruz. Özellikle siyasetçilerde veya bilim adamlarında… Aşk her şeyi beraber yaşayabilmektir. Samanlık seyran olabiliyor.

 

Aşkta kadere inanan biriyim. Sonuçta doğru zamanda, doğru yerde değilseniz, doğru insanla karşılaşma şansınız yoktur veya karşılaşırsanız bile şartlar uygun değilse yine bir şekilde olmuyor. O nedenle kader çok etkilidir.

 

Aşkın içinde acı da vardır. Özellikle aşka ulaşamıyorsanız, o acı gittikçe de artar. Sonra karasevdaya dönüşür. Mecnun Leyla’ya kavuşmasına rağmen ‘Bu o değil’ diyor. Aşkın içinde bir acı var ama o acı insanlara zevk veriyor.

 

Ben gerçek anlamda bildiğimiz karasevda tarzında bir âşık hiç olmadım. Belki işlerimin yoğunluğundan dolayı buna çok fazla zaman ayıramadım. 20 yaşında avukatlığa başladım. Kendimi hep işin içinde gördüm. Genç yaşta kendimden yaşça üstün olanların yaptığı şeyleri yapmak zorunda kaldım. 5 yaşında ilkokula başladım. Aşka pek zaman ayıramadım fakat şimdi eşime aşığım diyebilirim.

 

Âşık kendini enerji dolu hisseder. Çünkü bende kendimi zaman zaman öyle hissediyorum. Enerji dolu olursunuz, hiçbir şeyden yılmazsınız. Hiçbir şey sizi ürkütmez. Karşınızdaki insanın her türlü kötü şeyleri bile size iyi görünür.

 

Bir aşkı tedavi etmek mümkün değil. En mantıklı olan şey onun yerini başka bir aşkla doldurmak olur.

 

 Âşık ağlar mı?

Âşıkların ağlaması doğaldır. İnsan sevgiden de ağlayabilir. Âşık insanın daha fazla da ağlaması gerektiğini düşünüyorum. Eğer gerçekten âşık ise ve seviyorsa daha fazla ağlar.

Aşkta en büyük silah, karşındakini mutlu edebilmektir. Zekâ da etkin bir faktördür ama en büyük silah değildir.

 

Kadını anlamak, Çinceyi öğrenmekten daha zordur. Kadınlar gerçekten anlaşılması zor varlıklardır. Mevla’m onlara öyle bir şey vermiş. Erkeklerin daha çok mantıkları ön planda olurken, kadınların daha çok duyguları ön plandadır. Bu nedenle frekansta uyumsuzluk oluyor. Kadını anlayan biri, dünyanın en mutlu insanı olması gerek.

 

Kadınlardan eksik yönlerimizi öğreniyoruz. Bende mantık daha çok ön planda fakat kadından, zaman zaman duyguların ön plana geçmesi gerektiğini, hatta bazen mantıktan daha önemli olduğunu öğrendim. Kadınlardan sevgiyi, aşkı öğreniyoruz. Yaşam sadece çalışmaktan, para kazanmaktan, lüks arabalarla binmekten, güzel evlerde oturmaktan ibaret değil. Bunu kadınlardan net bir şekilde öğreniyoruz. Ve kadınlardan öğrenme sürecimiz ölüme kadar da devam eder.

 

Kadınlar mutlu olmak ister. Kendi eşimden de bunu biliyorum. Ha bu mutluluk maddi bir mutluluk değil. Kadınlar küçük bir şeyle de mutlu olabiliyorlar. Bir çiçek bile kadınlar için çok önemli olabiliyor. Önemli günlerinde hatırlanmak, değer verildiğini görmek isterler. Bunları her zaman yapıyorum desem yalan olur ama elden geldiğince yapmaya gayret ediyorum.

Erkek kadının kendisini anlamasını arar fakat genellikle onu da bulamaz. Kadınlar kendi istediklerini yaptırmak isterler.

 

Erkek kadının kendisini anlamasını ister. Sıkıntılarını paylaşmasını, kendisine yol göstermesini ister. Fakat şunu da belirtiyim ki, bu konuda kadınlar erkeklere nazaran daha iyiler, erkeklerin beklentilerini daha iyi karşılıyorlar.

 

Bir kadın zekâsı benim ilgimi çeker. Ben bir şey söylemeden, karşımdaki bunu anlıyorsa fazlasıyla dikkatimi çeker.

Hiç kimse peygamber değil, evliya değil mutlaka hataları vardır ama o hataları en aza indirmek gerekir. Yalan atıyorsa da bu pembe yalan olmalı, en azından ortaya çıktığında kendini çok zor durumda hissedecek bir durum yaşamamalı. Belki karşıdakini mutlu etmek için söylüyordur ama bir erkeğin dürüst olması gerekir. Bence bu mümkün, dürüst olabilir.

 

Kadınların en fazla kıskançlıkları beni hasta ediyor. Özellikle haksız yere bir kıskançlık varsa bu erkeği çok rahatsız eder. Yapmadığım bir şeye kıskançlık ve bir iftira varsa bu benim çok zoruma gider. Kadının erkeğe güvenmesi gerekiyor. Güvenmiyorsa evlilik kurumunun hiçbir anlamı kalmıyor. Bir kadını seviyorsam ona güvenmem gerekiyor. Güvendiğim insandan da şüphelenmemem gerekiyor. Tabii güveni sarsacak durumlardan da erkeğin uzak durması gerekir.

Erkek evliliğinin ilk dönemlerinde kadını daha çok etkilemeye çalışır. Muhtemelen ortalara doğru bu biraz yavaşlıyor. Ama sonlara doğru bu tekrar artar diye düşünüyorum.

 

Aslında erkekler çok fazla hediye sevmezler. Bu konuda kadınlar gibi değiller. Onları en çok sevindiren şey ‘Seni seviyorum’ demektir ve onu hissettirmektir.

 

Bir kadını mutlu etmek ona verilebilecek en iyi hediyedir. Kadınlar çok basit bir şeyle de mutlu olabiliyorlar. Erkeğin bunu yakalaması gerekiyor. İlada bir pırlanta yüzük olması gerekmiyor ama tabi özel günlerde bu tür şeyleri de esirgememek gerekiyor.

Erkek, hislerini açıkça söyleyebilmelidir. Kadınlar, erkeğin dürüstçe her şeyi söylemesini beklerler. Erkek kendini olduğundan farklı göstermemeli. Kadın bunu fark ettiği zaman, ondan uzak durur.  

 

Yılışık kadınları erkekler sevmezler. Sağda solda yılışan kadından uzak dururum. Kadın dediğin ağır başlı olmalı.

 

Erkek sevgi görmediği zaman mutsuz olur ve kendini çıplak hisseder. Hiçbir mal varlığı yokmuş gibi olur. Çünkü erkeğin en büyük malvarlığı ailesidir.

 

Yani gerçek hayatta inanmıyorum. Bu tarz da bir aşk düşündüğüm zaman, aklıma Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Züleyha ile Yusuf geliyor. Bu tür aşkların sadece masallarda olduğunu düşünüyorum.

 

Son dönemlerde izlediğim ‘Titanik’ var aklımda kalan, hakikatten iyi bir aşk filmiydi. Bir de ‘Sevginin bağlandıkları’ o da güzel bir aşk filmi.

Mariah Carey- ‘My All’

Kesinlikle yalan. Erkeklerde mutluluktan, sevgiden ve ızdıraptan ağlarlar. Onlarda sonuçta insandır. Ağlamayan bir erkeğin bence insanlık duygularını gözden geçirmesi gerekiyor.

 

Gerçek aşksa affeder. Tabi çok büyük bir kusur olmaması gerekiyor. Karşımdaki beni aldatıyorsa asla affedebilmem mümkün değil.

 

Âşıkların mutlu olması için her türlü tedbiri alması gerekir. Aşk bence kanunla yapılabilecek bir şey değil. İki tarafın karşılıklı hissettikleri duygusal bir durumdur. Aşkın kanununu yazmak yerine, aşkla ilgili her şeyi serbest bırakmak, aşkı özgürleştirmek gerekiyor.

 

Baro Başkanı Tanrıseven soruyor: Ben de merak ediyorum,“Kadın ne ister?”

Melek Barış: Kadın, erkeğin net olmasını ister.  

 

Aşkın tarifi çok önemli bir soru bence. Karşınızdaki insan sizden ne bekler aşk konusunda, siz karşınızdaki insanlardan ne beklersiniz. Aşk her şeyi affeder mi? gerçekten bu çok güzel bir soruydu. Aşkın sanat olup olmadığı, Matematiği var mı? Bunlar insanı düşündüren sorular. Daha önce bu tarz sorulara hiç kafa yormadım. Bir gün böyle sorularla da karışılacağımı hiç düşünememiştim. Tahmin bile etmemiştim. İlk defa karşılaşıyorum. İnşallah bir dahakine daha tecrübeli cevap veririm.