Her yıl özellikle 8 Mart’larda Dünya Emekçi Kadınlar Günü adına varlık sebebimiz olan kadınların haklarına duyarlılık içeren etkinlikler düzenlenir.

Asırlardır toplumumuzda köle muamelesi gören, hayatın ağır yükü altında ezdirilen kadın haklarını sadece bir günde savunmanın yanlışlığına inanıyorum.

Ne acıdır ki kadın hakları bilincinin toplumda gelişmesi için verilen tüm uğraşlara rağmen içimizdeki bazı caniler de(kimi erkekler) boş durmamakta, her gün vahşet haberlerini duymaktayız. Kadın hakları hala sadece söylemlerde kalmakta, pratik bulmamaktadır.

Hele Ortadoğu başta olmak üzere pek çok coğrafyada savaşlarda en büyük acıyı kadınlar yaşamaktadır. Savaşlarda kan ağlayan analar, ırzları lekelenen kadınlar, tecavüzler, barbarlıklar gerçeği hakkında ciltlerle kitaplar yazılabilir.

Çeşitli nedenler ileri sürerek kadınları öldüren ve şiddet uygulayan canilerin haberini her okuduğumda sinir katsayılarım tavan yapmaktadır…

Yirmi sekiz yıldır elimde kalem, kadınlara yönelik şiddet ve vahşetlere karşı yazılar yazarım. Zulümkar, barbar zihniyetleri değiştirme yolundaki çabalarımdan inşallah asla vazgeçmeyeceğim…

Bölgemizde, yöremizde kadınların haklarına, hukuklarına duyarlı olmayan din adamlarını da eleştirmekten kaçınmayacağım.

Kadınların miras hukukunu yok sayan, duyarsız kalan özellikle büyük çoğunluktaki din adamlarının yaşanan vahşetlerde, cinayetlerde paylarının olduğuna inanıyorum. Geleneği bozmadan yeni okurlarıma da bakış açımı gösteren yazımı arz ediyorum:

New Yorklu dokuma işçisi kadınlar insanca bir yaşam için 8 Mart 1857 tarihinde büyük bir bedel ödemişlerdi. Dönemin zalim kapital sahiplerinin kadınlara köleci bakışları söz konusuydu.

Hak arayan kadınlar barbarca bir muamele ile karşılaşacaklardı. 129 kadın emekçi yanarak ve dumandan boğularak yaşamını yitirince, 8 Mart tarihi Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak tarihe geçti.

O gün bugündür Birleşmiş Milletler Örgütü’nün aldığı karar gereği de her 8 Mart’larda kadınların hakları gündeme taşınır ve sömürüsüz bir dünya için mücadele verilir. Kadın haklarının salt cezai yaptırımlarla sağlanamayacağına, kadınlara yönelik şiddetin, vahşetin ve gaddarlığın son bulmayacağına inanan biriyim. Kadınlara köleci bakış açık bir gerçektir.

Din adına ahkam kesenler, yurtseverlikten dem vuranlar, ideolojik olarak sağ, sol veya herhangi bir akımı savunan nicelerinin kadınlara zulmettikleri açık bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Bence önemli olan ‘Erdemli İnsan’ olmaktır. Erdemli insanlar/erkekler kadınlara şiddet uygulayamaz, zulmedemez, haklarını yok sayamazlar… Çok açıkça diyorum; kadınlara şiddet uygulayanlar, zulmedenler önce insanlıklarını yitiriyor, insani değerlerden uzaklaşıyorlar… Bugün Dünya Emekçi Kadınlar Günü. 21. yüzyıla yelken açan dünya gemisinde hala kadınlar köle pazarlarında satılıyorsa, kadın haklarının vardığı düzey ortada değil mi?

Kadın hakları mı dediniz?

Kadın haklarının kitle iletişim araçları vasıtasıyla daha çok gündeme geldiği bir zaman diliminde her gün kadınlara yönelik yeni vahşet haberleriyle uyanıyoruz. Gerçekten de kadınlara yönelik şiddet, ‘vahşet’ halini almıştır. Ve bunu kabul edilemez buluyorum…

HERKES SUSUYORSA…

Her gün sokak ortasında eşleri, kardeşleri, yakınları tarafından hunharca katledilen kadınlar gerçeğine tanık olmaktan bıktık. Özellikle ülke genelinde adeta ivme kazanan kadın cinayetlerine toplumun tüm kesimlerinin susarak seyirci kalmasını da içime sindiremiyorum… Bu vahşi cinayetler karşısında din alimlerimiz susuyor…

Aydınlarımız susuyor…

Öğretmenlerimiz susuyor…

Yazar ve çizerlerimiz susuyor…

Sendikalarımız susuyor…

Konfederasyonlarımız susuyor…

Bu suskunluğu kaygı verici buluyorum…

Maalesef 8 Mart günü kadınların genel durumuna baktığımda iç açıcı bir duruma tanık olamıyorum…

BU ZULÜMLERE YETER ARTIK!..

Hayatın her alanında ezilen,

horlanan,

aşağılanan,

ağır işlerde çalıştırılan,

küçük yaşlarda zorla evlendirilen,

rızaları dışında kuma ve berdel yapılan,

bir ticaret metaı gibi başlık parasıyla satılan,

aileler arasında yakınlık sağlanacağı palavrasıyla berdel ve beşik kertmesiyle evlendirilen,

acılara gark edilen,

dövülen,

istismar edilen,

cinsel meta olarak görülen,

etleri pazarlanan,

kimi alçakların şehevi arzuları

için etlerinden vergi kazanılan,

reklam malzemesi yapılan,

her türlü vahşete maruz kalan,

katledilen kadınlar gerçeği karşımızda duruyor…

Bu listeyi daha da uzatabilirsiniz…

Daha onlarca maddeyi ilave ederek kadınlara

yönelik barbarlığı dile getirebilirsiniz.

Yazdıklarımda hilaf/yalan yoktur.

Sömürü sisteminin çarklarının kadınlara yönelik olarak alabildiğince işletildiği bir zaman sürecinden geçiyoruz. En medeni-uygar diye bilinen ülkelerde olduğu gibi, en geri kalmış coğrafyalarda da kadınlara yönelik değişik sömürü sistemleri söz konusudur…

Kadınlara uygulanan ayrımcılık kabul edilemez. Ne yazık ki kadın hakları dünyada yükselen bir değer olmasına karşın, ayrımcılık sürmektedir.

Hala kadınlar tarlalarda, marketlerde, mağazalarda köleci anlayışla çalıştırılır.

8 Mart 1857 yılının kazanımları hala ülkemizde, bölgemizde, kentimizde pratik bulmamıştır. Kadınlar günlük 12 saat kimi yerlerde üstelik düşük ücretle ve sosyal güvencesiz olarak çalıştırılıyorlar. Emek örgütlerinin bu gerçeği görmediklerini ve bunun değişmesi için mücadele etmediklerini gözlemleyen ve eleştiren biriyim.

Bu toplum kadınların hakları konusunda ya değişir, ya değişir, ya da değişir. Başka da alternatif olamaz…

Ya Erdemli insanlar oluruz, ya da olmayız. Erdemli insanların sayısının artmasını diliyorum.