"İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum Suresi 41. Ayet) "

Bugün 5 Haziran. Bugünün dünya için önemi büyük…

Yazımın girişindeki ayetin dikkat çektiği büyük mesele ile ilgili bir gündeyiz çünkü…

İnsanların kendi elleriyle karada ve denizde fesat-bozulmaya neden olduğu gerçeğinin(İnsanoğlu toprak ve su kirliliğine neden olmuş, bunun doğal sonuçları ile dünyada karşılaşmaktadır) en çok hatırlandığı gündeyiz…

Birleşmiş Milletler, 1972 yılında aldığı bir kararla 5 Haziran’ı Dünya Çevre Günü olarak ilan etti. O günden beri özellikle her 5 Haziran’larda insanlığı tehdit eden çevre sorunları üzerinde duruluyor.

27 yıldır aralıksız haftanın altı günü elimde kalem, Batman kamuoyunun karşısındayım. Kentimizin, ülkemizin ve dünyanın çevre sorunlarıyla ilgili yazdığım yazıları toplayacak olursam sanırım ciltler dolusu kitap çıkar…

Sadece ciltler dolusu yazılarla çevre üzerinde durmadım. Batman’da 2001 yılından bu yana aktif olan tek çevre örgütünün bir gönüllüsüyüm. Söz konusu çevre örgütümüzün adeta sloganlarından biri haline gelen ifade şöyledir; ‘Bizim için her gün 5 Haziran…’

Madem bugün 5 Haziran ve Ramazan ayındayız, bu kez dini boyutuyla çevreyi ele alalım dedim.

Yazımın hemen başında önemle hatırlatayım; çevre örgütümüzün bugün saat 17.00’da İlihan Otel’de ‘İslam’da Çevre Hukuku’ konulu konferansı var…

Bu kentin çok önemli çevre sorunları ile gönüllülük temelinde mücadele eden Batman Çevre Gönüllüleri Derneği’nin bu önemli konferansına, çevre ve ekoloji duyarlılığı olan herkesi davet ediyorum…

Bu kentin eğitimli aydın insanları ve bilim insanlarının çevre konferansına katkılarını bekliyoruz…

Bir saatimizi çevre konusuna ayırmanız çok zor olmasa gerek.

Madem Ramazan nedeniyle ilk kez çevre örgütümüz İslam ve çevre hukuku konulu konferans düzenliyor, benim de yazı konum bu olacak.

ÇEVRE MÜCADELESİ BİR NEVİ İBADETTİR…

Okuduğum ve tahkik ettiğim İslam’dan anladığım kadarıyla çevre mücadelesi en hayırlı amellerdendir. İnsanlara faydalı olmaya çalışmayı bir ibadet olarak değerlendiriyorum.

Şu ayeti kendim için dayanak olarak düşünüyorum; “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder-tavsiye eder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah'a inanırsınız.” (Ali İmran Suresi ayet; 110)

Çevre için çaba göstermek, kesinlikle iyiliği tavsiye etmek ve kötülüklerden sakındırmaktır.

Tahkik ettiğim ve araştırdığım İslamın genel prensiplerinin çevre ve doğayı koruduğu gerçeğini iyi biliyorum. Yıllardır çevre mücadelesini şahsen veriyorsam, bunun en temel nedeni dinimizin bu konudaki güzel öğretileridir. Hayvanların hukukları için yıllardır mücadele veriyor, görevlerini yapmayan din alimlerini de bu konuda eleştiriyorsam, dayanağım kesinlikle vicdan ve imanımdır. Bunu özellikle belirteyim.
Evet, Peygamberimiz(SAV) adına bize sayısız hadis ulaştı.
Sahih, güvenilir olduğu rivayet edilen ‘bazı hadislerin’ doğruluğuna şahsen inanmasam bile, “Sizin en hayırlınız, insanlara en faydalı olanınızdır” ifadelerinin Peygamberimize ait olduğunu düşünüyorum.

Aynı şekilde, ve "Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en hayırlı olanlarınızdır” ve “Sizin en hayırlınız, ahlakı güzel olanınızdır’ sözleri de bence kesinlikle bize ulaşan mükemmel ifadeleridir. (Doğrusunu Allah bilir.)

Peygamberimiz, ‘Müslümanlar’ ifadesini değil, ‘insanlar’ ifadesini kullanmış. Tüm insanlığa faydalı olmayı açık şekilde belirtmiştir.

Evet, çevre mücadelesi bir nevi ibadettir. Çünkü tüm insanların faydası için çaba göstermektir. Biz yıllardır bu anlayışla, hem dini, hem de insani görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz.

Madem İslam ve Çevre Hukuku’ndan söz ettik, sözü bu konuda çalışmalarını olduğunu gözlemlediğim, Adıyaman Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, İslam Hukuku Bölümü Öğretim Görevlisi Sayın Recep Özdemir’in, ‘İslam’da Çevre Hukukunun Genel Esasları’ konulu yazısından bazı bölümleri bilginize sunayım:

“İslam dininin temel metinlerinde çevre bütün boyutlarıyla dinamik bir yapı olarak zikredilmekte; kainatın kusursuz ve hassas bir dengenin üzerine kurulu olduğuna dikkat çekilmekte; bu kusursuz düzenin bozulmaması için insanoğlu Kur’an’da en üst seviyede bir hitap tarzıyla uyarılmaktadır. İslam dini, kainatın yok olmaması yada insan yaşamı için olanaksız bir yere dönüşmemesi için sadece tavsiye niteliğinde ahlakî prensiplere yer vermez. Çevre bilincinin oluşması için ayrıca uhrevî ve dünyevî müeyyideler vasıtasıyla amelî prensipler de vaz’ eder. Klasik fıkıh kitaplarında çevre bilincinin oluşması ve şekillenmesi için farklı başlıklar altında çevrenin korunmasıyla ilgili hükümlere yer verilmesi çevrenin korunması; daha yaşanılır bir yer olmasını sağlamaya yöneliktir

Çevreyi yaratıp şekillendiren ve çevrenin nasıl korunabileceğine dair ahlakî ve hukukî prensipler ortaya koyan yaratıcının uyarılarını dikkate almayan insanoğlunun çevresel sorunlar tarafından tehdit edilmesi kaçınılmazdır.(Baştaki ayeti hatırlayalım)

Çevresel sorunlar, günümüzde en güncel ve önemli bir insanlık sorunu olarak değerlendirilmektedir. Dahası çevresel sorunlar tüm insanlığın farkına varıp üzerinde ittifak ettiği ve çözümü için çaba sarf etmeye başladığı devasa bir felaket şeklinde algılanmaktadır. Dünyadaki doğal denge, insanın israfı ve sınırsız istekleri nedeniyle bozularak yaşanmaz hale gelmiş durumdadır. Bu eğilimin sonucu olarak su, hava ve toprak kirlenmiş durumda.

Kur'ân-ı Kerîm’de hayvanların insanlar gibi bir ümmet, bir topluluk olduğunu ifade edilmektedir: "Yeryüzünde yürüyen bütün hayvanlar ve kanatlarıyla uçan bütün kuşlar da ancak sizin gibi birer ümmettir..."( En'âm Sûresi, 6/38.) Allah (cc) bu âyette çok önemli bir gerçeğe dikkat çekmekte, hayvanların, kuşların, böceklerin ve bütün canlı varlıkların insanlar gibi bir topluluk olduklarını bildirmektedir. Dolayısıyla onların da insanlar gibi Allah'ın (cc) yaratıkları olduğu ve bu âlemde de insanlar gibi haklarının bulunduğu bildirilmiştir.

Hayvan haklarına önem vermenin tabii bir sonucu olarak İslam dininde insan, tabiata ve hayvanlara karşı olan tavır ve fiillerinde Allah’a karşı sorumlu tutulmuştur. Hayvanlara karşı uhrevi mesuliyeti ifade eden bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber(s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Kim haklı bir sebebe dayanmadan bir serçeyi, hatta ondan küçük bir canlıyı öldürürse o canlı kıyamet günü davasını Allah’a götürür ve: Ey Rabbim, falan kimse beni, bir fayda olmaksızın öldürdü der.”

İslam çevre hukukuyla ilgili bazı temel hükümler vaz etmektedir. Bunlar genel olarak temizliğe önem verilmesi, israfın yasaklanması, atıl arazilerin ihya edilmesi, hayvanların korunması, ağaç dikimin teşvik edilmesi, zarar vermenin yasaklanması şeklinde sıralanabilir. İslam’ın vaz ettiği bu temel hükümlerden hareketle çevresel problemlerin önüne geçebilecek çağdaş bir çevre hukuku düzenlemesi yapılabilir.”

Hocamızın bu güzel ifadelerinden sonra sözü uzatmak istemiyorum. Batman Çevre Gönüllüleri Derneğive kendilerine ‘Çevreci’ denilenler, sadece ve sadece çevre mücadelesi vermekte, insanların daha güzel ve sağlıklı yaşamı için çabalamakta, hayvanların haklarına dikkat çekmektedir.

Hava, su, toprak, çevre ve gürültü kirliliğinin önlenmesi, doğal yaşamın, doğanın korunması, anız yangınlarının önlenmesi, keyfi avcılığa karşı çıkılarak, hayvanların haklarının gözetilmesi mücadelesini veren gönüllüleri desteklemenizi diliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle 5 Haziran Dünya Çevre Gününde tüm toplumu çevre ve ekolojiye, aslında ve özünde geleceklerine duyarlı olmaya davet ediyorum. Rabbim, insanlık yararına olan hayırlı amellerimizi kabul etsin.