İslamiyet,  insanların yaşam ve temsillerinin üstünde, Allah tarafından peygamberleri vasıtasıyla insanlığa gönderilmiş bir inanç sistemidir. İslam, lügatte teslim olmak anlamına  gelmektedir. Müslüman kişiye düşen  sorumluluk ise bu inanç sistemine teslim olmak ve  selamete  kavuşmaktır.

     İslamiyet’i doğru anlayabilmek için  bize düşen bu inanç sistemini birinci kaynaklardan öğrenmek ve doğru bir şekilde tanımaktır. Bunun için  öncelikle Kuran’ı Kerimden ve Hz. Muhammed’in (S.A.S) hayatından İslam’ı tanımak gerekir. Aksi taktirde İslam temsilciliği adına İslam’ın düsturlarına uymayan davranışlarla ortaya çıkan bir takım din adamlarının veya  kendini dindar olarak tanımlayan kişilerin  yaşantılarından yola çıkarak İslam algısı oluşturmak doğru bir algı olmaz.

İslam alimi olarak bilinen veya  hacca gitmiş  ya da  toplumda  dindar olarak bilinen bazı  kişilerin hayat  biçimleri toplum tarafından çok yakından izlenmektedir ki bu kişilerin İslam’a uygun olmayan davranışları görüldüğünde insanların ilk yargısı İslam ve dindarlık üzerine oluyor.

Öte yandan yine dünyanın çeşitli yerlerinde İslam adı altında kurulan çeşitli terör örgütlerin bırakın İslam dininin değerlerini en temel insani değerleri bile taşımayan bu vahşi sefillerin gayri insani eylemlerini göstererek onların üzerinden İslam dinini değerlendirmeye çalışmak temel bir mantık hatası olacaktır.

Zaman zaman bazı insanların yukarıda sözünü ettiğimiz konuları işaret ederek falanca kişi hacca gitmiş, ancak gece gündüz faizle haramla iç içe bir yaşam sürüyor ya da falanca kişiler gece gündüz dindarlıkla övünüp şu şu kötü işleri yapanlar değil mi? Yine İslam adı altında, Allahın adını ağızlarına alarak  gayri insani katliam yapan, sözüm ona  İslam adına mücadele verdiğini  söyleyen cani terör örgütlerini işaret ederek işte İslamiyet budur diyenler ile batılı emperyalist ve İslam düşmanlarının kurduğu mizansen ile İslam dinine, onların istediği perspektiften bakan kişiler, İslam’a cephe almış batılı emperyalist düşüncenin ağına takılmış olduklarının farkında bile değiller.  “Allah, kimin bağrını İslâm'a açmış ise işte o, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Artık Allah'ın zikri hususunda kalpleri katılaşmış olanların vay haline! İşte bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.” (39:22)

Oysaki eleştirilmesi gereken nokta İslam dinin değerleri ve nasıl bir din olduğu meselesi değil, yukarıda zikredilen kişilerin ve İslam dininin adını kullanarak her türlü ahlaksız ve vicdansız eylemleri yapanların yanlış olan  tutum ve eylemleridir. “İslâm'a davet olunduğu halde Allah üzerine yalan uydurandan daha zalim kim olabilir? Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.” (61.7)

İslamiyet  her şeyin üzerinde ve kişilerin yaşantısından bağımsız ve kusursuz bir dindir. “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim.”(Maide 3)  İnsanların tam manası ile Allah’a  ve  resulüne   teslimiyet göstermeden İslamiyet’i yanlış yaşamaları kendilerine olduğu gibi İslam’  da  zarar vermektedir. Bu yanlış tutum ve davranışlarımızdan sadece bir tanesinin bile   dinimize verdiği zararı Hz. Muhammed (s.a.s)  şu hadisi şerifiyle örnekleyebiliriz: "Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir." Tirmizî, Zühd, 43, (2377) hadisten de anlaşılacağı gibi Hz. Peygamber  bizi hem İslam ümmeti olarak bu yanlış tutumdan uzak tutmaya çalışıyor  hem de bu kişilerin İslam’a  verdiği  zararın boyutuna vurgu yapıyor. Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir. (3:19)

Şüphesiz  İslamiyet adı altında olumsuz davranışları sergileyenler, İslam dinine zarar vermektedir. Ancak burada asıl zararı bu insanların eylemlerinden yola çıkarak İslam dini bunların yaşadığı gibi bir dindir diyen Müslümanlardan gelmektedir. Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır. (2:208) Bu noktadan hareketle şunu ifade etmek isterim ki İslam dini şahısların kendi bedenlerine ve keyiflerine göre  değiştirilebilecek bir elbise değildir. Ancak insanlar bu elbiseyi giymek için kendini değiştirmek durumundadır. İslam dini güzeldir. İslam elbisesi ile süslenen de güzeldir. O elbiseyi giyen ve çirkin olan varsa elbise değil, o  kişi çirkindir. Bu çirkinliği İslam dinine atfetmek cahillik ve mantıksızlıktır.

Nitekim Allah Kur’anı Kerimde:

Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten vazgeçirmeğe çalışır ve Allah'a inanırsınız. Kitap ehli de inansaydı kendileri için elbette daha hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler de var, ama pek çoğu yoldan çıkmışlardır. (3:110) diye buyurmuştur.