İran İslam Cumhuriyeti devrimi 1979’da Ayetullah Humeyni liderliğinde gerçekleştiğinde büyük değişimlerin de habercisi olarak algılanmıştı. Çünkü Ortadoğunun en güçlü ve köklü devletlerinden biri olan İran köklü bir rejim değişikliği yaşıyordu.

Avrupa da konumlanan ve şahin şah yönetimine karşı devrim planları yapan Ayetullah Humeyni batı desteğini de örtülü de olsa arkasına alarak devrimi gerçekleştirirken aynı zamanda yeni değişimlerin de işaretini veriyordu. Bu değişim sadece Fars devletinde bir yönetim değişikliğini ifade etmiyordu aynı zamanda Rusya’nın kuzeyden güneye inişini engelleyen bir yeşil kuşak yani islam alanı da yaratıyordu. ABD ve Avrupa aslında bu adımla sosyalist bloğun sınırlarını yeşil bir islam kuşağı ile çevrelemeyi de planlamış oluyordu.

Ancak zaman farklılar yaratmaya devam etti. Sovyet bloğunun çöküşü, Afganistan’daki durum, İran-Irak savaşı ve benzeri gelişmeler ortaya konan planların değişmesine neden oldu. Her ne kadar İran’daki islam devrimcileri “Merg berg Amerika” deseler de aslında Sovyet bloğuna karşı ABD’nin de ortak çıkarlarına hizmet etmekteydiler.

İran’daki bu rejim başlangıçta halkın büyük desteğini aldı. Çünkü halk Şah yönetiminden bıkmış bir haldeydi ve İslami yönetim onlar için kurtuluş çaresi olarak gösterilmişti.Ancak devrimden sonra evdeki hesabın çarşıya uymadığı daha net olarak görülmeye başladı.

İran İslam Cumhuriyetinde yönetimin derdi artık yönetimini mutlak kılmak ve rejimi ayakta tutmak için her türlü baskıyı uygulamayı mubah gören bir anlayışa dönüşmüş. Dün şah rejimine karşı direnenler ve karşı çıkanlar bugün şah yanlıları ile birleşerek demokrasi için mücadele etme derdine girmiş bulunuyorlar. Ancak bu talepler rejimin antidemokratik ve totaliter duvarına tosluyor. Rejim kendini koruma adı altında insanların yaşamlarına kast ediyor ve özgürlüklerini engelliyor. Kısacası bırakalım rahatlamayı İran İslam Cumhuriyetinde eğer rejim yönetiminin dümen suyunda yürümüyorsanız size hayat şansı pek tanınmıyor. İnsan Hakları, Özgürlük gibi kavramlar, Kadın eşitliği ve özgürlüğü gibi konular tartışmaya kapalı konular olarak ortada duruyor.

İran islam cumhuriyeti demokrasiyi ve özgürlükleri islam karşıtlığı olarak görüyor ve çok sert müdahalede bulunuyor. İnsanlığa karşı suç teşkili olarak tanımlanan idam cezası İran rejimi ve yönetiminin sık olarak başvurduğu yöntem. İran rejimi ve yönetimi muhalif kesimlerle mücadeleyi yok etme üzerine kurmuş bulunmakta. Bu nedenle de kendisine karşı direnen veya mücadele eden kesimleri rejim ve yönetim düşmanı ilan ederek tutukluyor ve idam cezasına çarptırarak meydanlara kurduğu korku vinçlerine asmak suretiyle insanlara korku yaymaya devam ediyor.

İran yönetiminin son hedefi ve idama çarptırdığı insanlar ise Kürt gençleri oldu. Gerçi İran rejimi bunun sürekli olarak yapıyor ama bu kez toplu bir cezalandırma söz konusu ve onlarca insan ölüm yani idam cezası aldı. Bu durumu protesto etmek isteyen Urmiye cezaevinde bulunan Kürt tutsaklar bu adıma karşılık ölüm orucuna başladılar. 29 Kürt muhalif PJAK üyesi oldukları gerekçesi ile tutuklu bulundukları cezaevinden seslerini duyurmak ve rejimin korkunç uygulamalarına dikkati çekmek için tek varlıkları olan bedenlerini rejimin insafına bırakmadan yok etmek için harekete geçmiş durumdalar. Açlık grevi bir ayını aştı ve bu insanlar için uluslar arası kamuoyu harekete geçmez ise ölüm kaçınılmaz olacak.

İnsan hakları savunucuları olarak bizler idam cezasının bir insanlık suçu olduğunu belirtiyoruz. İnsan Hakları evrensel beyannamesinde de temel hak ve özgürlükler sıralanmış ve hiçbir gerekçe ile insan yaşamına kast etmenin meşru olamayacağı mantalitesi kabul edilmiştir. Ancak dünyada ABD, İran, Çin gibi ülkelerin de bulunduğu devletler hala bu insanlık suçunu işlemeye devam ediyorlar. Bu devletlerin acilen idam cezasını kaldırmalarını talep ediyoruz. İran’a gelince son gelişmeler ve DAİŞ çetelerinin uygulamaları bir araya getirildiğinde artık ne yazık ki ortadoğuda islam idam ile öldürme ile saldırma ile anılmaya neden olan bir inanç sistemine dönüştürüldü. Bu durumdan en fazla Müslümanlar muzdarip olduğu halde gücü elinde bulunduranlar bu yanlıştan vazgeçme derdinde değil. Sünni’si de Şii’si de bulunduğu alanda ölümü ve korkuyu dayatıyor. Allah ıslah etsin diyor ve kendilerini bu tavırlarından vazgeçmeye davet ediyoruz. Elbette İnsan Hakları ve Demokrasi adına…