Geçtiğimiz Ramazan ayında bana Fatih mahallesinde eskiden komşu olduğumuz bir annenin beyin tümörü ameliyatından sonra kısmi felç geçirdiğini söylediklerinde inanmak istememiştim. Çünkü o anne çok sağlıklıydı.

Bir gece eşimle kendilerini ziyaret ettiğimizde acı gerçeği gözlerimizle gördük. Fatih mahallesindeki tek katlı en harabe eve adımımızı attığımızda yüreğimiz burkulmuştu…

Çok ağır bir yoksulluk ve yoksunlukla mücadele eden bir aile, bu kez ciddi bir hastalıkla boğuşuyordu…

O gece daha önce hayatımda hiç oturup sohbet etmediğim ama mahalleden tanıdığım, akrabalık bağımın bulunmadığı, çocukları ayak uçlarında yatan o anne için bol bol ağladım…

Kendisine bakamayan, çok ağır hasta kayınvalidesinin harabe evinde yaşama mücadelesi veren annenin ‘Evde Bakım Hizmeti’nden yararlandırılacağına kesin gözüyle bakıyordum.

Aradan aylar geçti. Geçtiğimiz günlerde yaşlı kayınvalidesi binbir zorlukla yanıma gelmiş, yatağa mahkum gelininin okulda öğrenim gören iki çocuğundan istenen kırtasiye parası için destek istemişti. Öğretmen arkadaşlara ailenin ve annenin durumu hakkında bilgi verdim, kırtasiye masraflarının istenmemesini istedim.

Bu arada annenin durumunu sordum. Durumunun hiç de iyi olmadığını, yatağa mahkum olduğunu söyledi ve Evde Bakım Hizmetinden yararlanmadığını söyledi.

Kayınvalideden hasta heyet raporunu istedim. Resmi Batman bölge Devlet Hastanesi raporunda, sürekli (ömür boyu) ‘engel durumuna göre tüm vücut fonksiyon kaybı yüzde 70’ olarak tescillenmiş o anne için ‘ağır engelli ifadesinin karşısına ‘Hayır’ ifadesi yazılmıştı…

Bu hayır kelimesinin anlamı, yatalak olan, başkasının yardımıyla yemeğini yiyen, ihtiyaçlarını gideren hasta, evde bakım hizmetinden yararlanamayacak demektir…

Bir kere daha sinirlerim tavan yaptı ve ‘Böyle sağlık kurulu mu olur?’ diyerek haykırmak istedim…

Düşünüyorum da konuşurken baş ve elleri titreyen, dizinden ameliyat geçiren kayınvalide, yaşlılık hastalığı ile boğuşurken, gelinine nasıl bakacak?

Batman Bölge Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu hakkında geçmişte de çok yazılarım olmuş, en son Suriyeli boynundan aşağısı tamamen felç olan hastaya verilen raporu eleştirmiştim. Yine geçmişte bu konuda yaptığım yorumlar aklıma geldi.

EVDE BAKIM HİZMETİNİN KRİTERLERİ…

Sormak istiyorum; evde bakım hizmetinin kriterleri nedir? Hastaların ölmesi mi gerekiyor ki devletin sosyal yardım eli ulaşsın?

Evde bakım ile ilgili yasal metinden bazı satırlara bakalım: ““Evde Bakım Hizmeti Kapsamında, sağlığın geliştirilmesi ve korunması, hastalıkların ve özürlülüğün önlenmesi, öz bakımın sağlanması, kendine yardım, karşılıklı yardımlaşma, savunuculuk, tıbbi ve hemşirelik bakımı, kişisel bakım hizmeti, giyinme, yıkanma, alışveriş, özürlü bireyin gereksinimini karşılamak üzere ev ortamında düzenlemeler yapılması, sevk işlemi ve kamu olanaklarına ulaşma imkânının sağlanması, rehabilitasyon hizmetleri, temel ve özel ihtiyaçların karşılanması, destekleyici aletler, ekipman ve ilaçların sağlanması, özelleşmiş destek hizmetleri, rahatlatıcı bakım, palyatif bakım, danışmanlık ve duygusal destek hizmeti, bireyin ailesi ve diğer ilişkili kişilere gerekli bilginin verilmesi, sosyal etkileşimin arttırılması, fiziksel aktivite olanaklarının sağlanması, bakım öncesinde, bakım sırasında ve sonrasında bakım verenlere destek sağlanması, hasta ve yakınlarının eğitimi gibi hizmetler verilmektedir.”

Sormak istiyorum, bu hasta için ilgili yasa metninin hangi hükümleri uygulanmış? Vücut fonksiyonlarının yüzde 70’ini kaybetmiş annenin ev ortamını, nasıl yaşadığını gören doktorlar olmuş mu?

Bu nasıl vicdandır ki tüm vücut fonksiyonlarının yüzde 86’ısını da kaybetmiş hasta için bile ağır engelli değil diye imza atabiliyorlar?

Sosyal Devlet, sıkıntıya düşen vatandaşlarını gözeten, koruyan devlettir. Engellilerini gözetmeyen, korumayan, sadaka ve yardımlara muhtaç eden devlet, sosyal devlet değildir…

Bunu daha önce de yazmıştım. Hayır hayır bu konuda devleti eleştirmeyeceğim, suçlamayacağım. Çünkü bütün yasalar hasta ve mağdurlardan yana. Suç uygulayıcılarda…

Bir tekrar olsa bile, bakış açımı yine ifade edeyim; Ülkemiz anayasaya göre sosyal bir devlettir. Zaman geçtikçe engellilerini gözetmekte adımların atıldığı bilinen bir gerçekliktir. Mevcut hükümetin “Evde Bakım Hizmeti” ile engellilerine maaş bağlaması hizmetlerini her zaman takdir etmişimdir. Hayata geçirilen yasalarla engelliler devlet korumasına alınmak istenmiştir. Bu yasanın pratik bulmasıyla birlikte daha önce ölüme ve bakımsızlığa terk edilen engellilerin daha çok gözetildiği bilinen bir gerçektir.

Evde Bakım Hizmetinin şartlarından birisi tam teşekkülü devlet hastanelerinde ‘ağır engelli raporu’ almaktır. Söz konusu hastane bünyelerinde değişik branşlardan oluşan doktorlardan oluşan bir Sağlık Kurulu tetkiklerini yaptırdığı kişilere Evde Bakım Hizmetinden yararlanabilmesi için bir rapor vermektedir. Bazı doktorlarının yatağa mahkum hastaların raporlarında ‘ağır özürlü’ ibaresine yer vermemeleri yüzünden ailelerin sıkıntı yaşadıklarını duyuyorum. Kişinin kişisel temizliklerini ve kişisel ihtiyaçlarını yapamıyor olması şartı aranıyor. Sakatlık oranının yanı sıra, hastalıkları nedeniyle ‘mutlak suretle tuvalet, banyo v.b gibi zorunlu ihtiyaçlarını başkasının mutlak yardımı olmadan yapamayan’ vatandaşların tümünün evde bakım hizmeti ve ücretinden yararlanması gerekiyor. Ağır hastaları olan vatandaşlar; ‘Keşke hastamızın durumu ağır olmasaydı. Yatağa mahkum hastalarımıza bez takıyor, temizliklerini biz yapıyoruz. Hiçbir şekilde hiçbir ihtiyaçlarını fiziksel olarak yerine getiremiyorlar. Hastalarımız engelli mi, bütün hayrı ve şerri altında mı, yatağa mahkum mu, içecek suyunu bile ağzına veriyor muyuz? Evet. Hal böyle iken bize yapılan zulüm değil mi? Bizim haklarımızı kim savunacak? İstisnasız bütün ihtiyaçlarını aile fertlerinin yardımıyla gideren bir hasta için yüzde 87 raporu veren Sağlık Kurulu Heyeti, buna rağmen ‘Ağır Özürlü’ ifadesinin karşısındaki seçeneğe ‘evet’ ibaresini yazmamıştı. Üstelik o hasta kanser tedavisi de görüyordu. Bunun anlamı şudur; o hasta istediği kadar yatalak olsun, devletin kendisine tanıdığı haklardan yararlanamaz. Kendisine bakan bir kişiye aylık bağlanamaz…Bu sıkıntının ne demek olduğunu bizler bilemeyiz, ancak yaşayanlar bilir…

Sağlık Kurulu Heyeti’nden yatalak olmayan hastalar için talepte bulunmuyoruz. Yatalak olduğu kesin olan hastalara hak ettikleri raporu vermelerini istiyoruz. Eğer devlet yatalak vatandaşlarına bazı haklar tanımışsa ve birileri kendilerini bu haktan yararlandırmıyorsa, onları sadece vicdanlarıyla baş başa bırakmayacağımızı bilmelerini istiyoruz. Herkes görevini yapacak ve yatalak, engelli insanlarımıza ve onlara bakanlara sahip çıkacak. Bilmem anlatabildim mi?'

Bu yazımla uzaylılara hitap etmiyorum. Tüm mağdurlarımızı duyarlı olmaya ve haklarını aramaya davet ediyorum. Başbakanlık BİMER, Cumhurbaşkanlığı CİMER dahil bütün hak arama yollarını kullansınlar. Duyarlılığım inşallah devam edecektir.