Batman-Siirt çevre yolu ile ilgili olarak yazdığım yazının ikincisini bugün yazmam gerekirdi. Ancak 10 Aralık İnsan Hakları Günü olduğundan, o günle ilgili olarak görüşlerimi saygıdeğer okurlarımla paylaşmak isterim. O nedenle ikinci yazımı sonraki güne bırakıyorum.

Topluma insan hakları bilincini kazandırmamızın elzem bir görev olduğuna inanıyorum. O nedenle daha çok insan hakları konularını işlemeliyiz.

Neyimize güveniyoruz ki insanların hayat hakkına bile saldırabiliyoruz?

Bakış açımla ilgili genel değerlendirmemi okuyacak herkesin insan hakları konusunda daha duyarlı olacağına inanıyorum.

Mevcut bilimsel bilgilere göre şu muhteşem kainatta-evrende dünyamız dışında solunum yapan canlılar için dünyamızdan başka bir gezegen bulunmuyor. Evrendeki büyüklüğü okyanuslardaki bir damla ile kıyaslanabilen yaşlı dünyanın dörtte üçü deniz, bir kısmı çöldür. Dağlar ve nehirleri de hesap dışında tuttuğunuzda, sanki ebedi kalınacakmış gibi uğruna mücadele verilen toprak parçasını ve onun için katliam ile soykırımlar bile yapabilen insanlar gerçeğini varın siz düşünün…
**

**

Dünyanın güzel olmadığını söylemiyorum.

Cenabı Allah insana en büyük nimetini vermiştir…

Aklını kullanabilen insan, Allah’ın en büyük ayeti olan çok renkli ve çok çeşitliliği bulunan doğasıyla dünyayı kendine geçici bir cennete çevirebilir…
İnsanoğlu bu dünyada ebedi kalmış olsaydı, zulümlere, güçlü görünmek için yapılacak yanlışlara yine de bir anlam verebilirdik. Halbuki yaşam süresi açısından insan yaş ortalaması 70 yıl bile değildir. Bunun da bir kısmı çocukluk, bir kısmı ihtiyarlık, yarısı ise uykuyla geçer.

Diğer boş meşguliyetleri hesaba katmıyorum bile.

Değerli Okurlar, Bugün 10 Aralık. Adına ‘dünya’ denilen gezegende yaşam süren canlılar içerisinde ‘akıl melekesi’yle donatılmış en önemli varlık olan ‘insan’ın hatırlandığı gündür bugün. Çünkü 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günüdür.
İnsan ve dünya gerçeğine yukarıda özetle değindim. Ne yazık ki insanoğlu kendisine verilen nimetin kıymetini bilmemekte, dünyayı birbirlerine cehenneme çevirmekten çekinmemektedir…

Yeryüzünde yaşanan savaşlar, katliamlar, soykırımlar ve hak ihlalleri gerçeğine baktığımda bu yargıya varıyorum…
Bir insan hakları gününde bu acı gerçeklere vurgu yaparken, kanıtsız konuşmuyorum. Ne yazık ki insan hak ihlalleri sınır tanımazken, toplum olarak gelişmelere seyirci kalıyoruz…
Hak ihlallerine seyirci kaldığımız müddetçe dünyamızın güzelleşmeyeceğini, geleceğimizin değişmeyeceği gerçeğine inanıyorum. Herkes sorumluluk bilinciyle hareket edecek olursa, olumlu anlamdaki değişim ve dönüşüm de kaçınılmaz olacaktır…
İNSAN HAKLARI BELGELERİ…
Bazıları insan hakları kavramının ilk belgesi olarak ‘Magna Karta’yı göstermektedir. 1200’lü yılların başında İngiltere Kralına kabul ettirilen Manga Karta Bildirgesini önemsiyorum. Ancak bizim tarihimizde çok daha eskilere dayanan yazılı belgeler vardır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV), bin dört yüz küsur yıl önce Arafat tepesinde sadece orada hazır bulunanlara değil, geleceğin insanlarına da hitap etmişti. ‘Veda Hutbesi’ denilen metinde, insan haklarına en önemli vurguyu yapan Peygamberimiz, insanların can, mal, din ve nesil emniyetinin muhafaza edilmesini istemişti. Hayatının son yılını yaşadığını biliyor gibi, “Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım” diyerek sözlerine devam etmişti. Veda Hutbesinden bazı cümleler: “Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahında kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur.”
İnsanlar için bundan daha güzel bir metin olabilir mi?
Düşünceme ve inançlarıma göre ilk insan aynı zamanda ilk peygamber olan Adem aleyhisselamdan bu yana yeryüzünde yaşam sürmüş tüm peygamberler, insanlığa doğru yolu göstermiş, zulmü haram saymışlardır. Ancak insanlar onları dinlemeyerek yanlışlarda ısrar etmiştir.
10 Aralık İnsan Hakları Günü ve İnsan Hakları Haftası ile ilgili olarak bu değerlendirmeyi yaparken, toplum olarak hak ihlallerine seyirci kalmamamız gerektiği konusunda mesaj vermek istiyorum. Birleşmiş Milletler Teşkilatı, 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni ilan etmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin kurucu üyelerinden birisi olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ni ilk onaylayan ülkeler arasında yer almıştır.
Google’de araştırma yaptığımda gördüğüm şu örnekleri bilginize sunmak istiyorum: “BM'nin altı temel insan hakları sözleşmesi vardır: Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi, İşkenceye Karşı Sözleşme, Irk Ayrımcılığının Önlenmesi Sözleşmesi, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi ve Çocuk Hakları Sözleşmesi.”
Ülkemiz bu sözleşmeleri kabul etmiştir. Ancak önemli olan teorik değil, pratiktir. Pratiğimiz çok kötü…
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin giriş maddelerindeki, “Bütün insanlar özgür; onur ve hakları yönünden eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşçe davranmalıdırlar. Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da her hangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bu Bildirge'de açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir” ifadelerinin pratik bulması için çaba göstermeliyiz.
İnsan hakları bilincini toplumumuza kazandırmalıyız. İnsan hakları bilincini kazanmış bir insan, ya dinde kardeş, ya yaradılışta bir eşi olan başka bir insanı katledemez diye düşünüyorum. Bu bilinçle insan hakları mücadelesi veriyorum. Bu bilinçle insan hakları gününüzü kutluyor, tüm dünyaya, Ortadoğu’ya, ülkemize, bölgemize ve kentimize barış ve esenlikler diliyorum.