Cumartesiden devam

Cumartesi yazımda imardaki sıkıntılara dikkat çekmiş, milyonlarca mağdurun olduğunu ifade etmiştim.

Ülke genelinde olduğu gibi Batman’da da imar mağdurlarının sayısı hayli fazladır.

Batman kent merkezinin muhtelif semtlerinin zeminleri benzer olmasına karşın, imarda ciddi farklılıklar vardır. Bazı yerlere çok fazla kat hakkı verilirken, bazı semtlere ise sınırlamalar getirilmiştir.

Halbuki zeminleri benzerdir.

Bu ayrım niye?

SEMTLER ARASINDAKİ AYRIMCILIK…

Bir zamanlar resmi devlet kayıtlarına göre birinci derece heyelan bölgesi olarak bilinen alanlarda apartmanlar kat yükseltirken, öte yandan zemini daha iyi olan yerlerde ise 5 kat izni bile verilmemektedir…

Neden?

Yılların ihmalinden söz ediyorum. Bunu ifade ederken de çok fazla kat istediğimi sanmayınız. Batman’ın zemini çok katlı yapılar için elverişli değildir. İkinci derece deprem alanında olsak bile, alüvyon zemin yıkıcı sonuçlar doğurabilir…

Kentin yeni semtlerinde ikamet edenlerin kat mülkiyetleri, daire tapuları bulunuyor. Dileyen tapulu dairesini satabiliyor.

Dairelerin tapularında bir sıkıntı yok. Tapulu olduğundan her daire üzerinden konut kredileri çekilebiliyor.

Tabi bunun maddi karşılığı yükselen değerdir. Böyle semtlerde daireler iyi para etmektedir.

Kentin eski yerleşim yeri olan mahallelerde ikamet edenler ise her açıdan ciddi sıkıntılar yaşıyorlar, mağduriyetleri had safhada…

Binlerce konutta aileler yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu konutlarda ikamet edenler elektrik, su, doğalgaz başta olmak üzere tüm hizmetlerden yararlanabiliyorlar.

Ancak evlerinin-konutlarının tapuları yok…

Beş katlı binalarda otursalar bile, çoğunlukla yapıları kaçaktır, konutları arsa olarak kodlanmıştır…

Bahse konu mahallelerde dairelerin tapuları yoktur…

Dolayısıyla binalar kaçak konumundadır.

Hiç kimse ikamet ettiği daireler üzerinden toplu konut kredisi çekemiyor. Dolayısıyla konutlarının değeri düşüktür…

İmar Barışı ile bu konutlar yasal statüye kavuşturuluyor. Vatandaşların mağduriyetleri bir şekilde gideriliyor…

Ancak imar barışının başka sakıncalarını da görmek gerekir. Yazımın birinci bölümünde Başbakan Binali Yıldırım’ın açıklamasına yer vermiştim.

Başbakan, “Türkiye'nin genelinde var olan bir sorun var. Mülkiyetle, imarla, ruhsatla ilgili bir sorun, bu bütün vatandaşlarımızın kanayan yarası. Binası var elektriği yok, binası var ruhsatı yok, binası var mülkiyeti kendisine ait değil. Bütün bunları ortadan kaldıracak ve bu yılların biriktirdiği sorunu çözecek düzenleme” diyerek, imar barışını savunmuştu.

Hükümet İmar Barışı yasasını yürürlüğe koydu. 13 milyon konutun imar barışından yararlanmaları için 31 Ekim 2018 son gündür.

Başbakanın açıklaması doğruları ifade ediyor şüphesiz. Milyonlarca insanımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için bir fırsat doğmuş. Ancak imar barışının bazı sakıncalarının olduğunu belirten bilim insanları, ilgili uzmanların olduğunu da görüyoruz.

Bilim insanlarının hepsinin hükümet karşıtı oldukları için İmar Barışına karşı çıktıklarına inanmıyorum. O nedenle karşı görüşlere de bakmak ve yanlışlar yapılıyorsa, düzeltmek gerekiyor düşüncesindeyim.

Bu konuda basında çıkan haberlerden birisine bakalım: “İmar barışıyla ruhsata aykırı ya da ruhsatsız olan kaçak yapının kişinin kendi arazisinde olma ve arazi sahibi her 3 kişiden 2'sinin razı olması kaydıyla yapı kimlik belgesi almaya hak kazanılacağına dikkat çeken İTO Meclis Üyesi Levent Bendeş, 'Buradaki en önemli sorun ise çıkarılacak olan yasanın 6306 sayılı yasayla çelişmesidir. Öncelikle kaçak yapının depreme karşı dayanıklı olup olmadığına kim karar verecek? Vatandaş, kurumlar ya da özel sektörde çalışan inşaat mühendisleri mi? Bu çok önemli. Özel sektörde çalışan ve kurumlarda çalışan mühendisler karar verirse bu binaların hiçbirinin dayanıklı olmadığı ve yıkılıp yeniden yapılması gerektiği ortaya çıkacak. Vatandaşın elbette devletle barışması çok önemli. Ancak bu süreçte can güvenliğinin sağlanması çok önem taşıyor. Orada yaşayan insan kendi can güvenliğini önemsemeyebilir. Ancak oraya komşu olarak gidenlerin olası bir depremde can güvenliği nasıl sağlanacak? Bu imar barışı, konutlardaki can güvenliğini göz ardı ediyor’ dedi. Deprem yönetmeliği ve depremle ilgili kaygılar göz önüne alınırsa imar barışının bazı sorunların çözümünde doğru bir karar olabileceğini belirten Bendeş, 'Ancak deprem göz önüne alınmaz ve imar barışı yapılırsa ciddi sorunlar ortaya çıkar. İmar barışı sonrasında olası bir depremde oluşacak can kaybından kim sorumlu olacak? Yıkılan bina yeniden yapılır ama bir kişinin can kaybı oluşursa o yerine getirilmez. Devlet, vatandaşıyla barışmak için herkesin can güvenliğini tehlikeye atacak bir karar almamalı. Bu imar barışı, olası bir depremde oluşacak can kaybının önüne geçmek için düşünülmüyorsa siyasidir. Binaların depreme karşı dayanıklı olduğu kararın vatandaşların vereceğine yönelik bilgi doğruysa da bu imar yönetmeliği sakıncalı ve sakattır’ diye konuştu.”

İmar Barışı ile ilgili çekincelerin demokratik şekilde tartışılması gerektiğine inanıyorum. İmar Barışı mağdurların mağduriyetlerini giderecek bir adım olduğundan, e-devlet üzerinden yapılacak müracaatlar için gereken belgeleri gazetemiz haberinden bilgilerinize sunarak yazımı bitirmek istiyorum: “E-Devlet üzerinden imar barışına yapılacak müracaatta gereken bilgileri içeren 12 madde şöyle sıralandı: ‘E-devlet şifresi, cep telefon numarası, e-posta adresi, beyan edilecek yapının adresi, tapusu varsa ada ve parsel bilgileri, toplam inşaat alanı, konutların ve işyerlerin ayrı ayrı toplam alanları, yapıdaki konut ve işyeri sayısı, arsa-arazinin emlak vergi birim değeri, yapının bulunduğu arsanın alanı, varsa tapudaki alan yoksa beyan edilecek alanı, yapı sınıfı, imar mevzuatına ayıkırlılığın tarif edilmesi yapı gösteren ve aykırılık gösteren birer adet fotoğraf.”