Gündelik yaşantımızda ve sosyal ilişkilerimizde çok yaygın olan davranışlardan biridir İddia. Genellikle tarafların karşılıklı olarak herhangi bir bilgi, beceri ve kazanım üzerine ileri sürdüğü düşünce ile taraflardan birinin kazanırken ötekinin kaybettiği, kazanç üzerine kurulu bir anlaşmadır.

Bu iddialaşmalar toplumda var olan rekabetçi yapının ve özgüvenin bir nevi tezahürüdür aslında. Kimi zaman yapılan bir işin motive edici unsuru, kimi zamanda kişinin kendine olan özgüveninin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. İddianın ikili ilişkilerdeki rolü üzerine bir değerlendirme yaparak konuyu açıklamaya çalışacağım.

“ İddiaya girelim mi?” şeklinde başlayan bu karşılıklı anlaşma genelde kişinin kendine güvendiği bilgi veya beceri sahibi olduğu zamanlarda başlattığı bir süreçtir. İddia esas itibariyle iki şekilde yapılagelmektedir. Birincisi toplumun geneli tarafından yapılan ve bildiğimiz karşılıklı iddia iken ikincisi İslam dininin caiz kıldığı tek taraflı iddia olmaktadır.

Toplumun geneli tarafından uygulanan karşılıklı iddianın ikili ilişkilerdeki sonuçlarına değinecek olursak; karşılıklı iddia genelde kendini güçlü hissedenin zayıf olana kazanç karşılığında gücünü göstermek istemesi şeklinde başlayan bir süreç olmaktadır. Yani işin özü iddiayı başlatan, karşısındaki kişinin zayıflığından istifade etmeye çalışılan sahte bir özgüvenden beslenmektedir. Amaç burada kimin üstün geleceği değil, iddiayı başlatanın bir kazanım elde etmeye çalışmasıdır. Tabiri caizse keklik avlamaya çalışmasıdır. Burada esas cesareti gösteren, zayıf olduğu halde iddiayı kabul eden kişidir ki onunkisi de cahil cesaretidir. İddiayı kabul ederken bir şekilde kendini ispatlama çabasına girmekte ya da kendince altta kalmamaya çalışmaktadır. Aslında aklıselim düşünüldüğünde kazanamayacağı belli olan bir anlaşmaya dâhil olmaktadır. Ancak durumu sağlıklı değerlendiremediğinden kaybetmekte ve ortaya konan bedelin miktarı büyük olduğunda psikolojik bir çöküntü içine de girebilmektedir. Karşılıklı iddianın ikili ilişkilerin bozulma noktasına gelmesi de olası bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu karşılıklı iddialaşmalar genelde kahvehane oyunları ve çeşitli spor müsabakalarında yapılmaktadır. Hatta kumar diye tabir ettiğimiz kötü alışkanlığın temeli de bu karşılıklı iddiaya dayanmaktadır ki kimi zaman çok acı sonuçları da olmaktadır. Arkadaşlık ilişkisi temelinde bu şekilde iddialaşmalar kaybedildiğinde kaybeden kişi ruhsal açıdan kendini kötü hissetmekte ve karşısındaki kişiden intikam alma hırsına kapılmaktadır. Ya da ondan daha aşağıda olma kompleksine girmekte ve sonrasında haset etme ve kin duyma gibi çirkin karşılanan bu tutumları sergilemektedir. İddia ile oyun oynayanların zamanla arkadaşı olduğu kişi ile ilişkisi bozulmaya başlayabilmektedir. Öte yandan tarafların helal yoldan kazandığı para iddia sonrası İslam inancına göre haram sayılmaktadır.

İddia her zaman olumsuz sonuçları olan kötü bir davranış mıdır?

İddia tek taraflı olduğu zaman elbette kötü sonuçları olan bir davranış değildir. Tek taraflı iddia, taraflardan birinin başlattığı  ve kaybettiği taktirde karşısındakine ödül vaat ettiği ancak kendi kazandığında karşı taraftan herhangi bir ödül istemediği iddia türüdür.Yukarıda sözünü ettiğimiz karşılıklı iddianın doğurduğu olumsuz sonuçların aksine pek çok olumlu sonucu vardır. Şöyle ki karşılıklı iddiayı başlatan karşısındakinin cesaretinden faydalanırken kendi korkaklığını da açığa çıkarmış oluyor. Oysa tek taraflı iddia tamamen iddiayı başlatanın cesaret ve mertliğinden başlayan bir süreçtir. Öte yandan üzerinde iddiaya girilen bilgi veya becerinin kazanılması açısından da son derece motive edici faydaları da mevcuttur. Hem karşılıklı iddiada olduğu gibi kaybedenin kalbinde kazanana karşı herhangi olumsuz bir duygunun kabarması da olası değildir. Çünkü bu iddia kişinin tek taraflı olarak kendisinin ortaya attığı bir anlaşmadır. Rıza temelinde kurulan ve karşısındaki kişinin zaafından faydalanma gibi bir art niyetin olmadığı anlaşmadır. Kaybetme halinde ortaya koyduğu ödül tamamen gönlünden kopan ve kaybı göze alarak vaat ettiği bir ödül olmakta dinen de hiçbir sakıncası olmamaktadır.

Rekabet, yarış ve mücadele isteği insanoğlunun doğasında var olan ve gelişiminin temelini oluşturan önemli duygulardır. Bu duygular sayesinde insan kendini daha ileriye taşıyıp geliştirebilmektedir. Dolayısıyla insanlar bu duygularını tatmin etmek için zaman zaman iddialaşarak yarışıp rekabet ve mücadele etmektedir. Bütün bilgi-beceriye dair oyun ve yarışmalar da bu sebeple sıralama esasına göre yapılmaktadır.

Madem, karşılıklı iddianın centilmenliğe aykırı, pek çok olumsuz sonuçlarına hayatımızda ve basında birçok kez şahit oluyoruz, o halde bu şekilde iddialaşmak yerine neden tek taraflı centilmence bir iddiaya girmiyoruz?

Tek taraflı iddia birleştiren, geliştiren ve sonu mutlu biten bir sözleşme iken karşılıklı iddia bölen, ayrıştıran ve kötü huylara kapı açan çirkin bir davranıştır. Toplumun içindeki nahoş olaylara tanık olunca “Ne ara bu kadar kötü hale geldik” dedirten işte üzerinde ince şekilde düşünmeden yaptığımız bu denli yanlış ve sinsi sonuçları olan kötü eylem ve davranışlarımızdır.