Dünden devam

Çanakkale/Ayvacık'ta yaşanan deprem, ülke gündeminde az da olsa yer aldı. Şu yazıyı kaleme aldığım sırada yaygın medyada en önemli gündem maddesi deprem haberleriydi.

Medya, Ayvacık depremi sonrasında bazı bilim insanlarını konuşturdu konuşmasına, ancak toplumumuz ve ülkeyi idare edenler gaflet uykusundan uyanmayacak gibi...

Olası bir deprem için herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğinden, yazılarımla topluma karşı görevimi yapmak istiyorum.

Ülkemizin depremsellik durumu hakkında araştırma yaptığımda, google ortamında şu bilgilere ulaşmıştım: “Türkiye dünyanın aktif deprem kuşaklarından biri olan Alp-Himalaya deprem kuşağı üzerinde yer alır. Bazı büyük şehirlerimizin 1. Derece deprem bölgeleri üzerinde kuruldukları, nüfusumuzun yarıdan fazlasının bu sahalarda yaşadığı bir gerçektir. Türkiye, deprem riski açısından dünyanın en önde gelen ülkelerindendir. Depremlerin oluşturacağı hasarları azaltmanın en etkin iki yolu depreme dayanıklı yapılar inşa etmek ve toplumu depreme karşı eğitmektir.”

İstanbul için sürekli uyarılar yapılırken, ülke genelinin durumu da görüldüğü gibi durum ciddi...

**

**

DEPREM VERGİLERİ DE ÇARE OLMADI...

1999 yıkıcı Marmara Depremi'nden sonra olası depremler için ilk başta geçici, sonraları kalıcı deprem vergileri çıkarıldı...

Geçen zaman sürecinde depremden korunmak için milyarlarca dolarlık vergiler toplandı. Daha merhum Ecevit iktidarı döneminde toplanmaya başlanan vergilerin akibeti hakkında nice makaleler yazıldı, yorumlar yapıldı, meclis araştırmaları istendi, gensorular verildi...

Bu vergilerin çıkarılma nedenini hatırlatmak istiyorum. Şu bilgiye birlikte bakalım:

"Marmara depremi sonrasında deprem yaralarını sarmak ve depreme dönük çalışmalar için 26 Kasım 1999’da çıkarılan 4481 sayılı kanun ile Ek Gelir, Ek Kurumlar, Ek Emlak ve Ek Motorlu Taşıtlar vergisi getirildi. Ayrıca Özel İletişim ve Özel İşlem Vergisi adı altında iki yeni vergi uygulamaya girdi. Özel İletişim ve Özel İşlem Vergisi uygulamaları önce bazı kanunlarla uzatıldı. 2003 yılı sonunda özel işlem vergisi kaldırılarak; özel iletişim vergisi kalıcı hale getirildi.

26 Kasım 1999 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 4481 sayılı Kanun ile cep telefonundan, bankacılık işlemleri ve vergi beyannamelerine, Spor Toto kuponlarından Milli piyango biletlerine, uçak biletlerinden gümrük ve pasaport işlemlerine kadar bir çok alanda özel işlem ve özel iletişim adıyla ve kamuoyunda Deprem Vergisi olarak bilinen vergiler toplanmaya başlandı."

http://www.gazetevatan.com/ercan-inan-254488-yazar-yazisi-20-milyar---lik-deprem-parasi-nereye-gitti-/

**

Yıllar sonra Maliye Bakanı kimliğiyle Sayın Mehmet Şimşek bir açıklama yaparak, toplanan deprem vergilerinin depremden korunmak için değil, ülkenin kalkınması için kullanıldığını belirtti, konuşmasının özetine bakalım: "Yani AK Parti hükümetleri gelip de vergi düzenlemelerini temelli hale getirmedi. Ama önce bir işin makro boyutunu açıklamak istiyorum. 2002'de biz iktidara gelmişiz. Bu ülkede o bahsettiğiniz geçici deprem vergileri kalıcı hale getirilmiş olmasına rağmen bu ülkede bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 10'un üzerinde. Bu ülkede Ağırlıklı Hazine Borçlanma Faizi yüzde 63 civarında. Bu ülkede alınan her 100 liralık vergi gelirinin 86 lirası faize gidiyor. Sonuçta bunlar 74 milyonun servetidir. Deprem vergisi adı altındaki vergiden çok sürekli hale gelmiş ÖTV vs var. Bu vergiler bizim sağlığımıza gidiyor. Diyorsunuz ki bu çerçevede 44 milyar liralık vergi topladınız, nereye gitti. Sadece bir yıllık vatandaşın sağlığı için yaptığımız harcama 44 milyar lira. Bu, duble yollara gidiyor, demiryollarına, havayollarına, çiftçimize, eğitime gidiyor."

**

**

Depremden korunmak için ihdas edilen vergilerin ülkeye hizmet alanında başka alanlarda kullanılmasını doğru bulmak mümkün değildir. Her deprem sonrasında uyarılar yapılır, sayılı günler sonra ise toplum normal yaşamına döner. Oysa büyük felaketlerin kapıda olduğu gerçeğine bilim insanları dikkat çekip duruyor.

Yıllar önce Batman Kent Konseyi Toplantısında bilgi veren dönemin Üniversite Jeoloji bölüm Başkanı sayın Prof. Dr. Yaşar Eren, "Sason ve Kozluk ilçeleri 1. derece deprem bölgesinde olmasına karşın, buralarda meydana gelecek bir deprem Batman merkezinde daha büyük yıkıma neden olabilecektir. Sason ve Kozluk ilçelerimiz fay hattının üzerinde bulunuyor. Ancak zemin yapısı nedeniyle buralarda oluşacak olası depremler, ilçelerimizde fazla yıkım yaratmayabilir. Buralarda meydana gelebilecek depremlerde asıl yıkım Batman kent merkezinde oluşur" demişti.

Batmanlı Jeolog, değerli dostum Sayın Ümit Işık'ın önerileriyle yazımı bitirmek istiyorum: "Kuzey Anadolu fayı olmak üzere Doğu Anadolu faylarında çok büyük depremler olacağı aşikardır. Kaçma şansımız yok.Tabi depremlerin zamanını veya tarihini önceden bilme imkanımız yok. Yakın bir zamanda özellikle Kuzey-Anadolu fayında, Marmara'da büyük bir deprem bekleniyor. Zaten bu günlerde bölge çok hareketli. Türkiye, dünyanın en tehlikleli 2.deprem kuşağında yer almaktadır. Jeolojik ve Tektonik konumu itibari ile... Dolayısıyla ülkemiz için deprem kaçınılmazdır. Hızlı bir şekilde depreme dayanıklı olmayan yapılar tespit edilip yıkılmalı, zemine ve fay hatlarının karakteristik özelliklerine göre yeni yapılar inşaa edilmelidir. Tek çare budur. Başka çaresi yoktur bu işin."