Salih Şarman adeta günah çıkarır gibi ifadelerle tekrar medyada yer buldu. Bembeyaz saçları, kırışmış suratıyla sanki o karanlık çağın aktörlerinden değilmiş gibi hunharca işlenmiş bombalı saldırıda devlete mitlik eden ama memur olmayan birinin 11 masum vatandaşımızı öldürüşünden söz ediyor ama hukuki işlem yapmamak zorunda olduğunu da ifade ediyordu. Timsah gözyaşları bunlar. Belki kanunlardan yırtarsınızda öte tarafta da yırtar mısınız yoksa yırtılır mısınız göreceğiz. Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi nereye dokunsan bir kan gölü. Toprağı sıksan faili meçhul fışkıracak. Alın size 23 Şubat 2012 radikal gazetesi haberi. Yorumsuz aynen veriyorum:
Tunceli’de 27 Temmuz 1992’de çalıştığı fabrikadan çıkışta ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım ve ekibince gözaltına alınıp 11 gün sonra, işkence edilmiş halde ölü bulunan 17 yaşındaki Ayten Öztürk ile ilgili, 20 yıldır rafta bekleyen dosya açıldı. Aralarında ‘Yeşil’ ve ekibi ile dönemin MİT Kontraterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, JİTEM kurucusu Arif Doğan, Tunceli Valisi Ahmet Yıldırım ile askeri yetkililere ‘terör örgütü kurmak, adam öldürmeye azmettirmek ve cinayet’ suçlamasıyla fezleke hazırlandı. Dosya, Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. 
Ayten Öztürk, 17 yaşındaydı. Tunceli Gıda Fabrikası’nda devlet memuruydu. Babası Hıdır, 1992 yılında TunceliAlay Komutanlığı’na çağrıldı. Komutan Ahmet Yıldırım, “Kızlarından biri dağa gidecek, getir konuşayım” dedi. Öztürk, üç kızını alıp geldi. Aynı gün kızlar bir odaya alındılar. Baba Hıdır’ın iddiasına göre, ‘Mahmut bey’ denilen sakallı ve sivil biriyle görüştürüldükten sonra serbest bırakıldılar. 
Ayten Öztürk, bundan kısa süren sonra, 27 Temmuz 1992’de saat 17.30’da fabrikadan çıktıktan sonra beyaz bir araca bindirilip kaçırıldı. 11 gün sonra Elazığ Mezarlığı’nda bir çoban tarafından ölüsü bulundu. Baba Hıdır, hastanede kızını tanıyamadı. Çünkü cesedi, işkence nedeniyle tanınmaz haldeydi.
Ayten Öztürk’le ilgili ilk bilgi, gazeteci Soner Yalçın’a ait ‘Cem Ersever’in İtirafları’ adlı kitapta yer aldı. JİTEM’ci Cem Ersever, Öztürk’ün ‘Yeşil’ ve ekibi tarafından öldürüldüğünü öne sürdü. JİTEM’ci Abdulkadir Aygan da Ayten Öztürk’ün gözaltına alındıktan sonra Diyarbakır’daki JİTEM binasına getirildiğini, burada iki gün boyunca tutulduğunu anlattı.
Ayten Öztürk dosyası yıllar önce rafa kaldırılmışken, geçen yıl baba Hıdır, CHPTunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’e başvurdu. Aygün’ün de aracı olmasıyla Öztürk, 14 Aralık 2011’de TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nda kurulan terör ve şiddet olaylarına ilişkin alt komisyonda dinlendi.
Avukatı Cihan Söylemez görüşmenin ertesinde Elazığ Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Savcı İrfan Sarıcı, 20 yıldır rafta bekleyen dosyayı açtı. ‘Cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, bu teşekkülü katılmak, adam öldürmeye azmettirmek ve cinayet’ iddialarıyla 11 sanığa dava açıldı.
Bakın da görün zulmü ve zalimliği. Gencecik bir kız çocuğu bile yeri gelince işkencelerden geçirilir ve kara toprağa gömülebilir. Cidden anlamadığım bir şey var. Bir insan hangi sebepten ötürü işkence ve cinayet eylemini gerçekleştirebilir? Maaş için mi? Devletin bekası için mi? Bir etnik kökenden nefret ettiği için mi? Bu tür insanları bilim insanlarının incelemesi lazım. İnsan kanı dökmenin, işkence etmenin insani bir tarafı olmadığı için bu iki ayaklı yaratıkları laboratuarda inceleyip daha sonrada ölene dek tek kişilik hücrede tutması lazım.
Allah kimsesizlerin kimsesidir. Böyle zalimlere fırsat vermemesi ve köklerini kurutması dileğiyle lafı uzatmadan bitirelim; Bediüzzaman Saidi Kürdi Hazretlerinin dediği gibi ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM.