Bir öğretim yılının sonu olması hasebiyle geçtiğimiz Cuma günü Batmanlı on binlerce öğrenci karnelerini alarak yaz tatiline çıktı.

Hepsine başarı dileğinde bulunuyorum.

‘Geleceğimizin teminatı’ olarak gördüğümüz çocuklarımız zorlu bir öğretim yılı sonunda tatili hak etmiştiler şüphesiz.

İyi güzel de çocuklarımızın gerçekten tatile çıktıklarına inanıyor musunuz? Yani üç ay boyunca istirahat edip, dinlenip, enerji depolayarak yeni öğretim yılına hazırlayacaklar öyle mi?

Maalesef hayatın acı gerçekleri karşımızda. Çocuklarımız, öğrencilerimiz okulu bitirir bitirmez çoğunlukla çalışma hayatına atılıyorlar…

Hayatın her alanında çalışan öğrenciler gerçeğini görüyoruz…

Tarlalarda,

bahçelerde,

mağazalarda,

marketlerde çalışan öğrenciler gerçeğine gözlerimizi kapatabilir miyiz?

Boyacılık yapan, çekirdek satan, sokaklarda hayatın ağır yükünü omuzlayan öğrencilerimiz değil mi?

“BİZE TATİL YOK!..”

Önceki gece, bir yakın akrabamın çocuklarıyla aile ortamında sohbet ediyorduk. İki kız kardeş de lisede bir üst sınıfa geçmişti.

Konu derslerden, yaz tatilinden açılınca birden ses tonları ve mimiklerindeki değişim dikkatimi çekti.

İkisi de iç çekerek konuşmaya başlayacaktı…

Ağızlarından şu cümleyi duydum: “Bize tatil matil yok amca. Önümüzdeki günlerde Malatya’ya çalışmaya gidiyoruz. Kaysı işi bizi bekliyor.”

Bu cümle içimde fırtınalar kopardı…

Yüreğim cızz etti gerçekten…

Yoksul ailelerin tüm çocukları gibi onlar da yaşama mücadelesinde çalışmak zorundaydılar. Kaysı işlerinde çalışmak için Malatya’ya gitmekten başka çarelerinin olmadığını söylediler.

Malatya’da kaysı toplamanın zorluklarını biliyordum. Çünkü yıllar önce ‘Mevsimlik İşçiler’ ile ilgili rapor çalışmamız olmuştu. O sıralar sayısız kaysı, fındık işçisiyle görüşmelerde bulunmuş, zorlu hayat koşullarını dinlemiştim.

YALAN SÖYLEYEN ÇOCUKLARIM…

Yıllar önce iki oğlum da arkadaşlarına takılarak Malatya’da 14 gün süreyle Kaysı işlerinde çalışmıştı. Arkadaşlarının ısrarı üzerine kendilerine izin vermiştim.

14 gün boyunca her gün telefonla görüştüğüm iki oğlum, Kaysı toplama işinin çok kolay olduğunu, eğlendiklerini söylüyordu…

Döndüklerinde ikisinin de beti benzlerinin sarardığını ve oldukça zayıfladıklarını görünce hayatları boyunca en çok uyardığım bir yanlışı yaptıklarını, yani yalan konuştuklarını öğrenecektim.

“Baba size yalan konuştuk. Her gün sabah ezanıyla kaysı toplamaya çıkıyorduk. 10-12 saat o da en az çalışıyorduk. Bizi aradığınız zaman işimiz çok kolay diyerek yalan konuşuyorduk. Çünkü gelmişken aile bütçemize katkı sunmak istemiştik” diye konuşacaklardı…

“Ben size her halü karda dürüst olacaksınız, asla yalan konuşmayacaksınız demedim mi?” diye sorduğumda, “Kaysı toplamak çok zormuş. Ancak sizi ve annemizi üzmek istemiyorduk. Bu yalanı makul görüyorduk. Bize ders oldu. Bundan sonra derslerimize çok çalışacağız” diyeceklerdi.

Gerçekten de onlar derslerini almıştı. Büyük oğlum inşallah önümüzdeki günlerde Hukuk Fakültesinden mezun olacak, diğeri ise Sosyoloji 3’e geçecek. Eğer lise öğrenimi sırasında Malatya’ya kaysı işine gitmemiş olsalardı, bugün belki üniversite okumayacaklardı…

Evet, zorlu hayat koşulları hepimizi, özellikle yoksullarımızı derinden etkiliyor. Önümüzdeki öğretim yılında lise son sınıfa gidecek olan kız kardeşlerden birisi, “Bir dershaneye kayıt yaptırmak istiyorum. Babamın buna gücü yetmiyor. Mecburen çalışmaya gideceğim” diyordu. Hak vermek zorunda kaldım.

Değerli Okurlar, kimimiz başka ülkelerin çocuklarını kast ederken, “El oğlunun çocukları” ifadesini kullanmaktadır. ‘Eloğlunun çocukları yaz tatillerinde dünyayı dolaşıyorlar’ ifadesini çok kişiden duymuşumdur.

Gerçekten de öyledir. Sık sık Japon ailelerini çocuklarıyla birlikte Hasankeyf’te görmüş olmalısınız. Almanı, İngilizi, Fransızı vs ülkelerin vatandaşları da çocuklarıyla tatile çıkıyor, dünyayı dolaşıyorlar. Bizim çocuklarımız, öğrencilerimiz ise tarlalara koşuyorlar…

Çünkü yoksulluk had safhada…

Öğretim yılı biter bitmez öğrencilerimiz için ‘haydi tatile’ diyemiyoruz. Maalesef, “Haydi öğrenciler çalışmaya” diyoruz…

Yıllar önce, “Haydi Kızlar Okula” kampanyaları yürütülüyordu. Kız çocuklarının okullaşması, okumasını teşvik için kampanyalar yürütülüyordu. O zaman da tatil yerine tarlaya koşan kız çocuklarımız gerçeğine dikkat çekip, ‘Haydi Kızlar Çapaya’ başlıklı yorumlar yapıyordum…

Kızlarımız, öğrencilerimiz çalışsınlar, haydi buna itiraz etmeyelim. İyi de alın terlerinin hakkını kim savunacak?

Liseyi bitirip üniversite okuyamayan binlerce gencimiz ağır iş kollarında, sosyal güvencesiz, sigortasız, köle statüsüyle, düşük ücret ve ağır şekilde çalıştırılıyor.

İş-Kur adına çalışan kız emekçilerin sigortalarını yatırmayan ve bunu işçilerden isteyen işverenleri duyuyoruz. Bu emekçilerin haklarına duyarlı mıyız? ‘Ey işveren devletin maaşlarını ödediği iş-kur elemanlarının sigortasını yatırmak zorundasın. Onların asgari ücretinden kesinti yapamazsın’ diyen ve bunun denetimini yapan kurum gerçeğini duydunuz mu? Çalışanlar işlerinden olacak diye haklarını arayamıyor, neden denetim yapmıyorsunuz?

Evet, tatile değil, çalışmaya gidecek öğrencilerin de hak ve hukuklarına duyarlı olmalıyız. Özellikle ilgili kurumların yetkilileri lütfen duyarlı olsunlar. Bırakalım İLO Sözleşmesi’nin gereklerini, en azından Başbakanlık ve Çalışma Bakanlığı’nın Mevsimlik İşçiler Genelgesi var. Onların hak ve hukukları o genelgelerde belirtilmiş. Bu genelgelerin gereğini yerine getirsinler. Çalışma koşullarından yaşam alanlarına, ücretlerine, ulaşımlarına kadar her konuda hükümler var. Duyarlı olalım.

Sevgili çalışan öğrenciler, hakkınızı helal ediniz. Size tatil imkanı olan bir dünya yaratamadık. Bizi affediniz. Siz çok çalışınız ve geleceğimiz olunuz. Haydi öğrenciler tatile diyeceğimiz güzel bir gelecek dileğimle…