Hafta sonunda yolum Hasankeyf’e düşmüştü.

Batman’ın ve bölgenin medarı iftiharı, misafirlerimizi ağırladığımız, sayısız medeniyete beşiklik etmiş tarih abidesi Hasankeyf’i hiç bu kadar sessiz görmedim…

Doğrusu uzun zamandır Hasankeyf’e gitmemiştim. Zeynel Bey Türbesi’nin taşınma durumu gündemde olduğundan, son çalışmaları yerinde gözlemlemek istiyordum.

Yağış nedeniyle iyi bir gözlem yapamadım. En önemli gözlemim ve tespitim şudur; Hasankeyf’te keyif kalmamış…

Batman’dan yola çıktığımızda adeta ‘bardaktan boşanırcasına yağmur’ vardı.

Şiddetli yağış altında Hasankeyf’e yol alırken, bir yandan da çevreyi gözlemliyordum.

KAYALIKLARDAN DÖKÜLEN BEYAZ ŞELALELER…

Yol boyunca ilk kez Dicle Nehri’ne hakim yüksek kayalıklarda oluşan ‘şelalelere’ tanık oldum…

Evet, gerçekten de şelaleler görülmeye değerdi…

Çok uzun yıllardır sayısız kez Hasankeyf’e gidip gelen biriyim.

Bu şelalelere ilk kez tanık olduğumu belirteyim.

Hasankeyf kanyonlarında akan sel sularını görmek mümkün değildi. Çünkü kanyon yarıkları oldukça derindi.

Bol yağmur yağışı ardından oluşan sel suları ise, Dicle’ye hakim kayalardan bembeyaz şelaleler olarak akıyordu…

Yol boyunca başka mevzular üzerine sohbet ettiğimiz için mi, yoksa aşırı yağan yağmur altına çıkmaktan çekindiğimiz için mi bilemem, her ne sebeple olursa olsun, o güzelim şelalelerin fotoğraflarını çekmek aklıma gelmedi…

Onlarca metrelik kayalıklardan dökülen beyaz şelaleleri kayıt altına almadığım için ne kadar üzgün olduğumu bilemezsiniz…

Yağmur sularının bulanık olmamasının nedeni otların yeşermesiydi diye düşünüyorum.

Tarım arazisi olmayan kanyonlar arası tepelerde biriken sular şelale olarak akarken, beyaz görüntüsüyle adeta büyülüyordu…

ZEYNEL BEY TÜRBE TAŞIMA YOLU…

Değerli Okurlar, şiddetli yağış altında Hasankeyf’e uğradığım için Zeynel Bey Türbesi’nin taşınma durumu ile ilgili yeterince gözlem yapamadım. Arada bir yerel basınımıza haber konusu olan türbe taşınması için bazı çalışmalar yine de dikkatimi çekti.

Zeynel Bey Türbesi önünden Hasankeyf karayoluna kadar taşıma toprakla yapay bir yol oluşturulmuştu. Yükseltilen tek şeritli stablize yol tamamen çamurlu olduğundan araçla girmedik.

Söz konusu yolun yeni Hasankeyf’e giden bölümü için de çalışma yapılmıştı. Hasankeyf karayolundan itibaren geniş bir yol açılmış, ancak türbe yakınındaki gibi henüz yükseltilmemişti.

Büyük ihtimalle yapılacak yol yükseltilerek raylı sistem döşemesi yapılacak.

Zeynel Bey cenazesinin yerinde duracağı, sadece türbe yapısının taşınacağı açıklanmıştı. Bu yapı için harcanacak onlarca trilyona üzülmemek elde değildir…

İşsizlikten perişan olmuş gençlik için bir yatırım olarak harcansaydı, onlarca insanımız için iyi bir yatırım vesilesi olabilirdi. Ki o türbenin sağ salim taşınacağına inanmıyorum…

Evet, Hasankeyf’in keyfi kaçmış durumda. Daha Ilısu Barajı su tutmadan eski Hasankeyf’in ruhuna okundu, adeta insansızlaştırıldı. Bu köşede ısrarla sorular sorduk, cevap verilmedi. Bir kere daha güncelleştirerek soruları sormak boynumun borcudur…

Hasankeyf kale girişindeki kaya kütlesinin düşmesinin üzerinden yaklaşık yedi yıl geçmiş. Geçen zaman sürecinde Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun aldığı karar gereğince Hasankeyf Kalesine, kanyonuna giriş ve çıkışlar yasaklanmıştır…

Bu yasak nedeniyle Hasankeyf’e olan turist akını kesilmiştir. Bunun kentimizin tanıtımına vurulmuş en ağır darbe olduğunu bir kere daha ifade etmek istiyorum.

Maalesef yaklaşık yedi yıldır Hasankeyf Kalesi’ne çıkış için hiçbir adım atılmıyor, hiçbir çalışma yapılmıyor…

Bir kaya kütlesi düştü diye Hasankeyf gibi önemli bir değeri dünyaya kapatmak hiç akıl karı mı?

Hasankeyfli esnafların Dicle Nehri kenarında, büyük kayalıklar dibindeki çardaklarına da yasak getirilmiş durumda. Çardaklar yeni köprü aşağısına taşındı.

Yazıktır, günahtır…

Hasankeyfliler ekonomik darbenin alasını yaşadılar. Tek kelime ile perişan oldular…

Aradan yedi yıl geçmiş. Hala tehlike geçmedi mi?

Eğer çevre ve insanlar için tehdit unsuru kaya parçaları veya kütleleri varsa, bunlar nedir, nasıl önlem alınabilir? Bu konuda kamuoyuna bilgi verilmesi gerekmez mi?

Tamam, Ilısu Barajı dayatılıyor. Ne yani su tutulmasına kadar Hasankeyf hep böyle mi kalacak?

Hasankeyf Kalesi ile yukarı şehre giriş ve çıkışlar hep yasak mı olacak?

Dicle Kenarı boyunca hangi tehlikeli unsurlar vardır ki, çardakların Hasankeyf Kayalıkları dibine kurulması yasaklanıyor?

Hani sadece yukarıda bazı tehlikeli kayalar vardı, onlar indirilip tehlike bertaraf edilecekti?

Kaya kütlesinin düşmesi ardından Hasankeyf kalesine, yukarı şehre ve kanyonlara getirilen yasaklar kamuoyunun tepkisine neden olacaktı.

Hasankeyf’teki tehlikenin çözümünün antik kenti yasaklarla turistlere kapatmak olmadığı gerçeğine inanıyordum. Bilim insanlarına çağrılar yapılmalı, tehlikenin boyutları tespit edilmeliydi. O nedenle sürekli eleştiriler yapmaktan çekinmeyecektim.

Batman Üniversitesi Rektörü ve Hasankeyf Kazıları Sorumlu Başkanı gibi unvanları bulunan Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam görevinden ayrıldı. Sözleri ise yazılı basında şöyle duruyor: “Kültür Bakanlığınca oluşturulan Bilim Komisyonu Hasankeyf'te tehlike arz eden kayaç ve yapılarla ilgili araştırma yapacaktır. Acil önlem ve proje çalışmaları için gerekli öneride bulunacak olan uzman bilim adamları üç gün boyunca İç kale ve çevresinde incelemeler yaparak, çalışmalarını tamamlayacaktır. Bilimsel araştırma neticesinde ortaya konulacak rapor ve öneriler çerçevesinde, Hasankeyf’in Kültürel varlığı ile ilgili değerlendirmeler de kamuoyuyla paylaşılacaktır.”

Bu ifadelerinin üzerinden yaklaşık yedi yıl geçti, Bilim Komisyonu ne kararlar aldı, bilmek kamuoyunun hakkıdır.

On üç Ağustos 2010 tarihinde Hasankeyf Kale girişinin sol yanındaki kaya kütlesi düştü ve bir insanımız yaşamını yitirdi. Malum kaya kütlesinin düşmesinin nedeni hakkında bilimsel bir araştırma yapılmışsa, bu konuda rapor hazırlanmışsa, lütfen kamuoyu ile paylaşılsın…

Tarafıma yapılacak açıklamaya köşem açık olacaktır.

Bu ısrarlı talebim neden dikkate alınmıyor? Güçlü hesap sorabilecek bir basınımız ve kamuoyu gücümüz yok diye, kimse toplumu bilgilendirmeyecek mi? İlgililer hep suskun, Hasankeyf hep böyle keyifsiz mi kalacak?

Hasankeyf, bir dünya mirasıdır. Sadece bizlerin değil, tüm insanlığın ortak değeridir. Çünkü nice medeniyetlerin gelip geçtiği ve izler bıraktığı bir yerdir Hasankeyf…

Hangi kurum, hangi somut gerekçelerle bütün o alanlara girişi yasaklıyor?

Yakın tehdit varsa, insanların hayat hakkını savunma adına yasakları desteklerim. Ancak ‘yakın tehdit’ varsa, bu hangi araştırmalar sonucu tespit edildi diye sormak isterim…

Hangi üniversiteden, hangi bilim adamları ‘yakın tehdit’ bulgularına ulaştı, ne zaman orada bir araştırma yaptılar? Bir tehlike varsa, yakın bir tehdit söz konusu ise, bu tehlike ve tehditler nasıl bertaraf edilecek?

Bunun için de acilen akredite bir kuruluşun uzmanları Hasankeyf’e getirilip, araştırma yapmaları sağlanmalıdır. Arkeolog, mimar ve mühendisler (İnşaat, jeoloji vs mühendisleri)Hasankeyf’teki hangi kayalıkların düşme riskinin olduğunu tespit etmeli ve bu durum kamuoyuna ayrıntılarıyla açıklanmalıdır. Öyle ‘yasak koydum’ diyerek olmaz.

Hasankeyf hala mahzun, Hasankeyf hala yasak kent…

Medeniyetler başkentine ve Batman’a kıymayalım…