Açıkça ifade edeyim; Hasankeyfliler eylem yapıyorsa, bıçak kemiğe dayanmış demektir…
Hasankeyfliler eylem yapıyorsa, mağduriyet tavan yapmış demektir…
Hasankeyfliler eylem yapıyorsa, ortada muhatap yok demektir…
Hasankeyfliler eylem yapıyorsa, yöneticilerin oturup düşünmeleri ve nedenlerini sorgulamaları gerekmektedir…
Son gelişmeleri izlemek için bilgisayarın başına geçmiştim. Bir haber sitesinde, ‘Hasankeyf’te eyleme müdahale’ başlığını görünce, herhalde antik kenti savunan ve Ilısu Barajı’na karşı çıkanların yaptıkları eyleme müdahale yapıldı diye düşündüm.
Haberin içeriğine bakınca şaşırdım. Meğer Hasankeyfliler, Hasankeyf esnafının demokratik tepkilerine müdahale edilmiş…
Ilısu Baraj Projesini doğaya, çevreye, tarihi ve kültürel değerlere büyük zarar olarak hep bildim. Doğayı, çevreyi, tarihi ve kültürel değerleri savunan belki yüzlerce bilim insanını dinlediğimde bize hep bu bilgiyi verdiler.
Devletin en üst düzey yöneticilerinin, pek çok medeniyete beşiklik eden Hasankeyf’in sular altında bırakılmayacağı sözünü duyduğumda çocuklar gibi sevinmiştim.
Ilısu Barajı yapıldı, artık su tutulması için gün sayılıyor. Hasankeyfliler geçen zaman sürecinde hiçbir gün eylem düzenlemediler.
İstisnalar kaideyi bozmaz, Hasankeyfliler genel olarak geçen zaman sürecinde hiçbir eyleme de ciddi anlamda destek vermediler…
Hasankeyf yeni yeri gündeme geldi. Barajın su tutmaya başlamasına sayılı aylar kalınca, edindiğim ve medyaya yansıyan bilgilere göre DSİ, esnaflardan işyerlerini tahliye etmelerini istemiş. Hatta bunun için ‘İhtar’ çekmiş…
Yeni şehirde, yeni yerleşkede tüm esnaflar için uygun yerin olmadığı, hala o binaların hizmete hazır olmadığı gerekçesiyle Hasankeyfliler DSİ’nin talebine olumsuz yanıt vermiş…
Son ihtarda esnafların işyerlerinin zorla boşaltılmasından söz edildiği için Hasankeyfliler mağduriyetlerini dile getirmek istemişler.
Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu bir kitle, ellerinde bayraklarla köprü başına gelerek eyleme başlamış. Bazı tanıdık simaların sosyal medyada verdikleri bilgilere göre resmi bir muhatap bulamamışlar.
KÖTÜ YÖNETİLEN KRİZ…
Seçtikleri yer Batman-Mardin uluslararası karayolu olduğundan polisin müdahalesiyle karşılaşmışlar…
Düşünceme göre ve kamera görüntülerine baktığımda, krizin emniyet yetkililerince iyi yönetilmediğine inanıyorum. Kitle çok büyük değildi, ikna edilerek kısa zamanda dağıtılabilirdi.
Topluluk şiddete başvurmamış, taş atmamış, taşkınlık yapmamıştı. Aralarında kadın ve çocuklar da vardı. Buna rağmen o tazyikli su ve biber ile göz yaşartıcı gazlar hemen kullanılmamalıydı…
Ben bir yetkili olmasaydım, sıradan bir vatandaş olarak da orada olsaydım, topluma hitaben; “Haklı olduğunuz bir durumda kendinizi haksız duruma düşürmeyiniz. Burası çok işlek bir karayolu. Her an kalp krizi, beyin kanaması vs geçiren bir hasta buradan geçebilir. Empati yapalım, o bizim bir sevdiğimiz de olabilir. Bir dakikalık gecikme bile ölümle sonuçlanabilir. Sonra hepiniz vicdan azabı çekeceksiniz. Yolu kapatmadan sesinizi duyurabilirsiniz” diye bir konuşma yapacaktım. Kimse o konuşmayı yapmadı. Müdahaleden sonra Kaymakam Bey’in Batman-Mardin yoluna dikkat çeken ifadelerini duydum.
Evet, böyle bir yolun kapalı tutulmasına güvenlik güçlerinin seyirci kalması beklenmemeliydi. Böylesi yolların trafiğe kapatılmasına hiçbir zaman olumlu bakmıyorum. Yıllar önce Diyarbakır-Batman karayolunda mucır ve anız yangınları dumanları yüzünden trafik kazası yaşanmış ve aralarında dönemin Batman Kent Konseyi Başkanı Sayın Abdulbasir Tüzün’ün eğitimci kızının da bulunduğu bazı insanlarımız hayatlarını kaybetmişti. Mucır ve anızları protesto için her kesimden ve her görüşten sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri temsilcileriyle kaza yerinde kitlesel basın açıklaması yapacaktık.
Kitleleri temsilen basın açıklamasını ben okumuştum. Çok sayıda kişinin karayolunu trafiğe kapatma talep ve girişimlerine, kitle sözcüsü olarak karşı çıkmış ve engel olmuştum. Yukarıda ifade ettiğim nedenlerden dolayı yol kapatılmasına karşı çıkmıştım.
Hasankeyfliler hak arayışında bulunurlarsa, bu gerçeği göz ardı etmesinler. Haklı iken kendilerini haksız duruma düşürmesinler. Yetkililer de bu müdahaleden ders çıkarsınlar ve aynı hataya düşmesinler diyorum.
DSİ, daha su tutulmasına bile aylar kalmışken haksız bir dayatmada bulunuyor, bunu doğru bulmuyorum. Taşınma işlemleri gerekçe gösteriliyor. Ancak Hasankeyfli esnaflar, yeni yerleşkenin daha hizmete hazır olmadığını söylüyorlar. Diyalog, diplomasi ve sağduyu öneriyorum. Hasankeyfliler eylem yapıyorsa, yetkililerin oturup düşünmeleri ve kararlarını gözden geçirmeleri gerektiğine inanıyorum.