*İki yıl öncesinin Mayıs’ında Dicle nehri kıyısında sohbet ettiğimiz ‘Hamo’ lakaplı 67 yaşındaki Mehmet Tarhan, tarihi ilçenin son lokantacısıydı. Eski Kaymakamlık binası zemin katında yıllarca işlettiği lokantasında Hasankeyf’e özgü haşlama ve güveciyle lezzetin son adresiydi.

*O, Hasankeyf’in yeni yerleşim birimine taşınmamıştı henüz. Yerli ve yabancı konuklara tattırdığı lezzetli yöresel yemekleriyle Lokantacı Mehmet ‘Hamo Usta’ iki yıl önce verdiği mesajları hala belleğimizde. “Kaledeki günleri arıyorum. Tarihle iç içe yaşadık. Tarihin gölgesinde büyüdük. Nasıl buradan yeni yerleşim birimine gideceğim” diyen Hasankeyf’in son lokantacısı şimdi aramızda yok…

HÜZÜNLENDİREN SONBAHAR
Yaprakları sarartan, kışın habercisi Sonbahar; insanı hüzünlendirdiği kadar kendisine has güzellikler de sunuyor.

Sonbahar mevsiminde sararıp dökülen yapraklar, insanı hüzünlendiriyor. Sonbahar mevsimindeki dökülen yapraklar gibi bazı renkli simaları da kaybediyoruz..

12 Yıllık tarihe sahip Hasankeyf’in son manzarası; sonbaharda görenleri kuşkusuz hüzünlendiriyor ama bizi bir o kadar da hüzünlendiren o eski esnafların bir bir aramızdan ayrılması.

Hasankeyf’in tarihi çarşısındaki son dokumacı Faris Ayhan’ı birkaç yıl öncesinde kaybetmiştik.

Tarihi ilçe Hasankeyf’in son muhtarı Mehmet Ayhan da aramızdan ayrılmıştı.

Geçen hafta da ‘Hamo’ lakaplı Mehmet Tarhan yaşama veda etti.

Doğma, büyüme Hasankeyf’li idi 67 yaşındaki Mehmet Tarhan.

Tarihi ilçenin ilk lokantacılarındandı Tarhan…

2017’nin 16 Mayıs’ın da Hasankeyf köprüsü dibindeki en eski kahvesinde sohbet ettiğimiz 8 çocuk babası ‘Hamo Usta’ neler demişti:  “Çocukluğumuz ve gençliğimizde Hasankeyf nahiye’ydi. Nahiye Müdürlüğü de kale başındaydı. O dönemlerde kale başında okul yoktu. Cumhurbaşkanı merhum Cevdet Sunay döneminde aşağı mahallede yapılan okula giderlerdi, arkadaşlarım. Okumadım ama hayat Üniversitesinden mezunuyum. Kalede günlerimiz bir başka güzel geçerdi. Herkes bir aile gibiydi. Yabancılar, kalede oturmazdı. Herkes birbirini tanırdı.”

HASANKEYF’İN SON TANIĞIYDI
Hasankeyf’in son esnaflarından lokantacı Mehmet Usta, 1967 yılına kadar kaledeki mağarada oturduklarını anlatmıştı. Tarihi dokunun henüz dengesinin bozulmadığı dönemlerde bakın Mehmet Usta, o dönemleri nasıl dillendirmiş:
“Hasankeyf kalesinde yaşamın olduğu dönemde zevk-sefa vardı. İnsanlık vardı. Herkes bir ekmeği paylaşmasını bilirdi. Yokluk yaşadık ama mutlulukta vardı. Gelenek ve görenekler bir başkaydı. Ne televizyon ne de teknoloji vardı. Kalede oturan hemen herkes yaşamından mutluydu. 1967 yılından kaleden indiğimizde nüfusa kaydım yapılmamıştı. Gercüş’te nüfus cüzdanımı çıkardığımı dün gibi hatırlıyorum. 1963-64 yılları arasında eski çarşıda kahve açıldığında yaşımız küçük diye bizi içeriye almazlardı. Kaleden indiğimizde Abdullah Tarhan ve eski Belediye Başkanı merhum Edip Zemin, PTT Şubesi olarak kullanılan binada ilk lokantayı açtıklarında bulaşıkçı olarak işe başladım.”

AİLECE LOKANTACIYDILAR
55 Yıl süreyle Hasankeyf’in eski Kaymakamlık binasının zemin katında lokantacılık mesleğini sürdüren Mehmet Tarhan’ın, yöreye özgü haşlama ve güvecine yerli-yabancı konuklar hayran kalırdı. Gastronomi’de ustaydı, antik kentin bir figürüydü.

Mesleğine tutkuyla bağlıydı Mehmet usta...

“Ailece lokantacıyız” diyen Lokantacı ‘Hamo Usta’ lokantacılık mesleğiyle nasıl tanıştığını da şöyle anlatmıştı bize: “Hasankeyf’te ilk lokanta açıldığında bu meslekle buluştum. O gün bugündür, bu mesleği terk etmedim. İki yıl süreyle Libya’da da bu mesleği yaptım. Döndüm, yine de işimin başına geçtim. Yaşım ilerledi ama Hasankeyf’e özgü güveç ve haşlamayı konuklara ikram etmeyi seviyorum. Yeni Hasankeyf yerleşim birimine gidersem, bu işi sürdürüp-sürdüremeyeceğime sonradan karar vereceğim...”

İKİ AYRI YERLEŞİM BİRİMİNDE YAŞAMIŞTI
Hasankeyf kalesi ve aşağı şehirde yaşayan lokantacı Mehmet Usta, Raman Dağı eteğindeki yeni yerleşim birimine henüz taşınmamıştı. Eski yerleşim biriminden kopmamaya çalışan Tarhan’ın belki de son mesajıydı. Eski yerleşim birimine olan tutuksunu da şöyle özetlemişti:

“Eski şehirde kalmayı tercih ederim. Doğduğum mağaraya özlem duyuyorum. Hasankeyf kalesinde geçen günler bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Kaleden, orta şehre indik. Şimdi de yeni bir kent bizi bekliyor. 25 Yılda bir yer değiştirmek tuhaf bir duygu. Tarihle iç içe yaşadık. Tarihin gölgesinde büyüdük. Yeni yerde nasıl bir yaşam bizi bekler, bilmiyorum ama tarihi dokuya baktığımda hep hüzünleniyorum, gözyaşlarımı siliyorum. Umarım, çocuklarımız yeni yerleşim biriminde yaşamdan mutlu olur.”

Mekanı cennet olsun.

Hasankeyf’in son lokantacısı ‘Hamo Usta’yı da arayacağız.

Sonbahar’da sararan yapraklar gibi bir bir kaybediyoruz eski değerlerimizi.

Kalın sağlıcakla…