Röportaj: Melek Barış
 
 
Hasankeyf’i Hasankeyflilere anlatamadık
 
Batman Üniversitesi Rektörü ve Hasankeyf kazı Başkanı Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam ile Hasankeyf üzerine bir söyleşi yaptım. Ilısu Barajı hızla biterken, Hasankeyf’te kaderine yenik düşmeye başlıyor ve bu geri sayım hepimizde derin izler bırakıyor. 2014’te baraj bitmiş olacak.
 
Medeniyetlere beşiklik eden Hasankeyf’i çok yakından tanıdığına inandığım Sayın Rektör Uluçam’la Hasankeyf’i konuştuk.
 
 İşte Hasankeyf ve Rektör Uluçam’la konuştuğumuz o ayrıntılar.
 
 
---Hasankeyf kazılarında son durum nedir?
2004 yılından beri sürdürdüğümüz Hasankeyf kazı çalışmalarımızda 29 alanda kazılar yaptık. Bilinmeyen 169 kültür varlığı tespit ettik. Bu kazılar kompleks yapılar. İrem Abdullah Zaviyesi olarak bir tek isim var. Bu külliyenin içinde türbe, medrese, camii, imaret ve havuzlar var. Çevre düzenlemesiyle beraber bunları da birer eser sayarak 169, tek tek sayarsak 204 kadar bir yapı oluyor.
 
Bu kazılara başlayıncaya kadar Roma’nın varlığı bilinmezdi. Kazı çalışmalarımızda hem mimari hem de mozaik varlığı açısından Roma’nın varlığını burada tespit ettik. Roma İmparatorluğu, Perslere karşı ülkelerini korumak için doğuda üç şehir oluşturmuş. Dara, Turatin ve Hasankeyf olmak üzere nitelikli üç askeri yapı. Bu askeri garnizonun komuta merkezi de İç kale’deki Büyük Saraydır. Dicle kenarında olan Büyük Selçuklu yapısı Mardinike Sarayı’nın da bir Roma yapısı olduğu kazı çalışmalarında ortaya çıktı. Roma döneminde yapı kısımları yıkılmış bunun üzerine tekrar yapılar konulmuş.
 
2004 yılında başladığımız kazıları dört noktada sürdürdük. Sur dışı ya da etrafı surlarla çevrilen yerleşim alanlarının dışında gelişen bir tek Zeynel Bey Türbesi var. Eşsiz güzellikte olan bu türbenin tek benzeri Nahçıvan Karabağlarındadır.
 
---Peki, Hasankeyf Neolitik dönem kaç bin yıl öncesine dayanıyor?
Höyük dediğimiz kazılarda neolitik dönem dediğimiz yerleşim ortaya çıktı ki, Hasankeyf 12 bin yıl öncesine kadar inmiş oldu. Sayısız katmanlar var burada. Yüksek sette kayalık kesim ve aşağıda dizle vadisi var. Esas Artuklu dönemi ve 80 bin insanın yaşadığı zengin şehir burası. Suyun altında kalacak olan yer de burası. Bu yerlerin yeni yerleşim alanına taşınması gerekiyor ki, kazı çalışmaları yapılabilsin. Şimdiki yapılar 1970 ten sonra yapılmış, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay bir dönem demiş ki; Hasankeyf’de yaşayanları aşağı indirin, indirmeden önce de burayı yerle bir etmişler. O yer; şu anda üzerinde yaşadığımız yer ve biz onun altında ne olduğunu henüz bilmiyoruz.
 
---Cevdet Sunay’ın yerle bir ettiği yerde kazılar yapılacak mı?
Buraların istimlâk edilmesi gerekiyor ki, sondaj mahiyetinde bile olsa bu alanda bir çalışma olabilsin. Biz bu bölgede sadece Roma ya kadar inebildik. Roma’dan sonra ne olduğunu tespit etmeliyiz. Önümüzde 3-4 yıl gibi bir zamanımız var. Tamamen bir arkeolojik kazı gerçekleştirilmeyebilir ama sondaj bir çalışmayla kültür katmanlarının tespit edilebileceği belirli yerlerde mutlaka çalışma yapılması gerekiyor.
 
 
---Hasankeyf kazılarında tarihi açıdan elde edilen sonuçlar nelerdir?
Hasankeyf Neolitik dönem 12 bin yıl öncesine ait. Sonrasında antik dönem dediğimiz, kapıların oyularak konut haline getirilmesi var. Öncesine ait bunların kimlikleri yok. Bunlardan yazılı bir belge gelmediği için kimlerin yaşadığını bilmiyoruz. Bizden önceki insanların, bilinmeyen kimliklerin oluşturduğu ve bize miras olarak bıraktıkları kültür varlıklarıdır. Bizim en eski bildiğimiz Roma var. Büyük Saray dediğimiz asıl bina, Mardinike Camii, Selçuklu döneminde yapılan caminin hemen yanında Sahil Saray dedikleri, muhtemelen Moğol istilasında yıkılmış ama alt kısmı Roma olan bir yapı. İç kale’ye çıkılan ilk anıtsal mimari yapı da Roma dönemine ait.
 
Tarihi bilgilerden buranın Hz. Ömer zamanında, İslam topraklarına katıldığını biliyoruz. Roma döneminde yaşayan Hıristiyanlığı kabul etmiş burada Süryaniler var. Ermenilerin varlığı kesin belli değil. Burada 5-6 kilise var. Bunların üçünün arkeolojik kazılarını ve tamirlerini yaptık. Biri Derikli kilisesi, biri merkezdeki kilise, biri de Süryani yerleşim alanındaki Şapel Kilise.
 
Büyük Selçuklular dönemine 11.y.y diyoruz. Mardinike Ulu Camii ile Koç Camii dediğimiz iki camii Büyük Selçuklu dönemine ait. Artukluların 1104 yılından, 1236 yılına kadar süren bir hükümranlık süreci var. Harput, Diyarbakır ve Mardin Artuklu’ya başkentlik etmiş yerlerdir. Artuklu yıkıldıktan sonra, Eyyubiler hâkim buraya. Selahattin Eyyubi ve oğulları Mısır’ dan gelerek yerleştikleri alan var. Eyyubiler’den sonra ise, kısa bir Akkoyunlu dönemi yani Osmanlılar var.
 
---Hasankeyf kaç uygarlığa beşiklik etmiş?
Kimliği bilinen 5 uygarlık var. Osmanlı, Eyyubi, Artuklu, Roma ve Antik.  Bunun dışında pek çok uygarlık var fakat bunların kimlikleri, kişilikleri henüz belli değil.
                                       
---Hasankeyf’te Medlerin, Eyübilerin ve Mervanilerin yeri nedir?
Perslere, Medlere ait henüz kesin bir şey bilmiyoruz. Ancak bazı yerleşim alanlarında Perslerin çocukları, Zerdüşt dinine mensup bir takım kültürler var. Ezidiler dediğimiz orta Asya’dan kaynaklanıp da buranın yerel dinlerine biraz Şamanizm biraz da İslam dinini birleştirip oluşturdukları yeni bir dil ve oluşumlar var. Onların ötesinde Hasankeyf çevresinde doğrudan Medler’e veya Persler’e ait herhangi bir şey tespit etmiş değiliz. İç kalede Roma mimarisine bitişik duvar parçaları bulduk. Bunlar Pers dönemine ait olabilir. Biz buna Urartu diyebiliyoruz. Çünkü yapı tekniği itibariyle Urartu’ya benziyor. Ancak Urartuların bu bölgeye gelmedikleri şimdiye kadar ki araştırmalarla ortaya çıktı. Ya onlar bilinmeyen Urartu eserleri ya da Urartu değil. Pers döneminden kalmış eserler de olabilir fakat henüz netleşmiş bir şey yok. İleride İç kale’de yapılan çalışmalar bunu netleştirecek.
 
---Hasankeyf’ de kaç mağara var?
Kayalardan oyularak yerleşim alanı haline getirilen 30 ile 80 bin insanın yaşayabileceği 7500 kadar mağara var. Jeolojik dönemlerde kendiliğinden oluşmuş, Allah yapısı dediğimiz yerlere mağara diyoruz. Halbuki bunların hiçbirisi öyle değil, bunların tamamı insan eliyle oyularak yerleşim haline getirilmiş. Dışarıdan bakıldığı zaman küçücük bir oyuktan ya da girilebilecek küçük bir dehlizden ibaret gibi... Fakat bunlar çok rahat ayağa kalkabileceğiniz koridorlar, salonlar, oturma yerleri olan yerleşim alanlarıdır. Bir apartman dairesi gibi. Her bir mağaraya 10 kişi diye düşünürsek 75 bin insan eder ve zaten Hasankeyf adını da buradan alıyor. ‘Hız’ (kale) ‘Keyf’(mağara) anlamına geliyor.
 
---Kazı çalışmaları için size ayrılan ödenek yeterli mi?
Türkiye’deki diğer arkeolojik kazıların neredeyse 60 katı kadar ödeneğimiz var. Bu ödeneği hiçbir zaman da bitiremedik.
 
---Ilısu Barajı hangi aşamada? Hasankeyf ne zaman sular altında kalacak?
Kazı ekibiyle birlikte Dargeçit’e gittim ve gördüm ki, 1952 yılından beri yapılsın mı, yapılmasın mı denen Ilısu barajının 3’te biri bitmiş durumda. Kültür Bakanlığı bize diyor ki, buradaki kazı çalışmalarını 2012’de bitirin ve ondan sonra baraj yapım süresi başlayacak. Hasankeyf 2014 yılından itibaren su altında kalacak diyorlar. Su barajı tüm içtenliğimle söylüyorum beni hiç ilgilendirmiyor ama içindeyiz. Ilısu Barajından Hasankeyf’in etkilenmemesi mümkün değildir. Aşağı şehir dediğimiz yerde henüz kültürleri tespit edilmeyen büyük bir bölüm su altında kalacak. Duygusal yönümüz Hasankeyf’in hiçbir taşının moloz bile olsa sular altında kalmasını istemiyor. İç kale’nin oturduğu kayalık kesimin mutlaka sudan arındırılması gerekiyor. Onunla ilgili bir proje hazırlattık. Bu proje çerçevesinde su tutulmadan önce mutlaka bu İç kale’nin sudan korunması lazım. Korkarım sudan arındırılmazsa Hasankeyf’in tamamı yok olacak.
 
---Neler taşınabilir?
Daha önce ki projelerden, mastır planlarından tutun geldiğimiz noktaya kadar hep dile getirdiğimiz bir durum var. Hasankeyf’te eskiden kalan kök ayaklar var. Zeynel Bey Türbesi, Rızk Caminin Taç Kapısı ve minaresi, Sultan Süleyman Caminin cepheleri, Koç Caminin mihrabı bununla beraber birkaç mihrap daha...  Eğer taşınabilirse bir de orta kapı var. Bunlar taşınır mı, yerinde mi korunur bu benim net olarak söyleyebileceğim bir şey değil. Bir bilim kurulu oluşturulabilir. Kültür Bakanlığı, kurulun vereceği rapor doğrultusunda karar verir.
 
---Hasankeyf’te yıllardır kazılar yapılıyor. Hasankeyf’ten çıkarılan eserler nerede sergileniyor.
Müzelik dediğimiz, envantere geçilmiş sergilenebilecek durumdaki eserlerimizi, şu ana kadar her yıl bir tutanakla Mardin müzesine teslim ediyorduk ve çıkarılan eserlerin tümü Mardin müzesinde. Ancak 2011 hatta 2010 yılının bir bölüm eserlerini kazı depomuzda tutuyoruz. Artık Batman’da da bir müze kurulduğu için Batman müzesine devrediyoruz. Ancak Batman müzesi henüz hazır olmadığı için sergileyemiyoruz.
 
---Müze nerede olacak?
Yeni yerleşim alanının yanında Kültür Parkı olacak fakat biz Büyük Sarayı müze olarak düşünüyoruz. Orası doğal bir müze olacak. Şu an kazı evimizin deposunda tuttuğumuz bu eserleri, yarın Hasankeyf’e bir müze açıldığında Batman veya Mardin müzesinde olan Hasankeyf’in kültürel varlığını bu müzeye geri almayı istiyoruz.
 
---Merak ediyorum; hem Hasankeyf’i kurtarabilecek, hem Ilısu Barajının yapılacağı bir proje var mıydı?
Hayır yoktu. Bütün kurum ve kuruluşlara feryat ettik somut olarak bir proje getirin diye. Su kodunu düşürdüğünüz zaman yine olmazdı. Barajla beraber kurtarılacak bir proje önerilmedi.
 
---Hasankeyf İç kale’nin turizme açılması ile ilgili çalışmalarınız hangi aşamada?
Hasankeyf iç kalesi barajdan etkilenmeyecek bir alan fakat barajın sularından arındırıldığı ve korunduğu sürece. Hasankeyf’i sembolize ve temsil edecek mağaralarından, Osmanlı dönemi yerleşim alanlarına kadar, Ulu Cami ve Büyük Saray, Roma’dan Artuklu izlerine kadar pek çok şeyi taşıyor. Hasankeyf yerleşim alanında Turizm Otelcilik Yüksekokul projemiz var. Burası hem turizm öğrencilerimizin, hem restorasyon öğrencilerimizin uygulama alanları olacak. Bu kültürel varlığı yaşatabilecek mimari ve kültürel yapıyı oluşturalım, araştırmasını yapalım ve koruyalım. Restore ederek aynı zamanda turizme hizmet edecek bir alt yapı oluşturalım istiyoruz. Bunun işletilmesine öncülük etmek istiyoruz  ki, geliriyle dönebilsin ve turizm işletmesi olsun. Buna yerel yönetimi belediyeyi, merkezi yönetimi kaymakamlığı ve özel sektörü dahil etmek istiyoruz ve Hasankeyfli işletsin burayı. Hasankeyf sular altında kalmadan, birebir minyatür tipinde ve insanların gezebileceği boyutta olacak bir maketini hazırlayalım. Hiç olmazsa Hasankeyf’i bu şekilde yaşatalım.
 
---Maketler yukarda mı kurulacak. Erserler taşınırken zarar görmeyecek mi?
Mutlaka bugünün teknolojisi taşıyabilir ama nasıl korunur, taşınınca nasıl işlev verir veya burayı ne kadar temsil eder, bu bizim itiraz etiğimiz veya gönlümüzün razı olmadığı nokta. Zeynel Bey Türbesini oraya taşımayla, o külliyeyi taşımış olmuyorsunuz. Rızk Caminin minaresini taşıyınca Rızk Caminin tamamını oraya taşımıyorsunuz. Ondan bir sembol taşıyorsunuz, tek başına onu ne kadar temsil edecekse...
 
---Zeynel Bey türbenin taşınacağı alan neresi olacak?
Zeynel Bey türbesi yine suyun kenarına taşınacak. Yarın öbür gün belki su altı arkeolojik
çalışma da olabilir. Neden olmasın.
 
---Kazı çalışmalarında daha çok hangi durumlar sizi cezp etti?
Dükkânların ortaya çıkarılış sırasında vadide kaya kitleleri kopmuştu, oradan binlerce ton kaya kırıkları çıkardık. Çıkan her dükkân, kaya kitlenin altından çıkan her kültür varlığı bizi çok memnun etti. Bir de Zeynel Bey Külliyesinden çıkan yazılı kitabeler son derece mutluluk vericiydi. Yazılı belgeyle kimliği tespit ederek en büyük mutluluğa ulaşıyorsunuz. Toprak katmanların altında tarihi, buranın kültürünü, buranın yapısını aydınlatabilen her taş ayrı bir
mutluluk verdi.  Mesela aşağıda tuğlalar var. Bu tuğlalara erişmek bizi öyle çok mutlu etmişti ki, dünyalar bizim oldu sanki. Dünyanın en büyük hazinesini bulduk deyince bütün işçiler biriktiler sandılar ki altın bulduk. O sırlı tuğla Büyük Selçuklunun kanıtıydı ve bana Büyük Selçukluyu getirmişti. Benim için en büyük hazineydi. Bizim çalışma amacımız kültürel mirası ortaya çıkarmak, bunu tanıma ve tanıtmak. Bu amaç doğrultusunda bize ipucu niteliğinde olan her şey bizi mutlu etti.
 
---Hasankeyf’i sadece Kürt siyasal hareketleri savunuyor gibi. Ne düşünüyorsunuz?
Burayı yoğuran kültür İslam kültürüdür. Bunun içerinde Kürt var, Türk var, Arap var ve diğer ırklardan insanlar da var. Bu insanların geriye bıraktıkları mirası belirli bir ırka has etmek olmaz. Bu bir zamanlar Türk kültürü olarak lanse edilmiş ama şimdi bu Türk kültürü kelimesinin altında Kürdü’ de, Eyyubiyi de, Artukluyu’ da, Büyük Selçukluyu’ da, Handanileri de, görüyorum. Bir kilise kavramı vardır.  Bu külliye kavramı içerisinde bir zaviye var ise zaviyenin içinde; Arap şeyhi de var, Alperanlar da var, Selahattin Eyyubi’nin oğlu da var.  Bu bakımdan kültürü belirli bir ırka soyutlayamayız. Bugün Kürt kimliğiyle burayı sevmek yetmez. Yalın olarak yetmez. Kültürler; kendiliğinden oluşabilmiş veya siyasi iktidarlar tarafından yıkılıp tekrardan yapılan şeyler değil. Sürekli olan şeylerdir. Hangi kabileler yaşamışsa bu kültür onların ortak malıdır. Onun için bu sahiplenme yanlış. Ben sağlıklı bir şey olduğuna inanmıyorum. Bir Türk olarak bir Kürt kardeşimden daha çok bu kültüre sahip çıktığımı söyleyebilirim. Hasankeyf’i korumak için uğraşır gibi görünenlerin çoğunun aslında Hasankeyf gündeminde bile yok. Umurunda bile değil. Hasankeyf’in sadece adını kullanan pek çok kurum, kuruluş, siyasetçi, bakan gördüm ama şuraya kadar gelip nutuk çekip geri gittiler. Hasankeyf doğal zenginliğiyle üzerinde bırakıldığı kültür varlığıyla eşsiz bir yer. Hasankeyf’ den ne kadar çok şey kurtarabilirsek kardır, ne çok şey su altında bırakırsak yazık olur diyorum.
 
----Hasankeyf’te Artuklu ve ya Eyyubi kültüründen kimse var mı?
Vaka i name’de Hasankeyf’te iki defa veba salgını olmuş. Ve insanlardan hiç kimse kalmadan hepsi ölmüş. O zaman Hasankeyf insanıyla yok olmuş. Şu anda Hasankeyf’te yaşayanlar sağdan soldan gelen insanlar. Hasankeyf’te, Artuklu kültürünü, Eyyubi kültürünü oluşturan
kimse yok. Bu kültürü, bu toprağı bize bırakanlar bizim atalarımız. Daha sonra burada moloz, taş, caz, tuğla, kırma taşla yapılmış nizami düzen olmayan o anın günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecek yapılar ortaya koymuş. Mağaraların önüne yapılan basit duvarlar ve evler buna dahil. Aralarında İç kale’de bulunan birkaç konak var. Muhtemelen Eyyubi döneminde en son şekillenen konakların biraz daha ıslah edilerek kullanılan konaklar olduğunu biliyoruz.
 
---Unuttuğumuz bir şey var mı?
Bence eksik bırakılmış bir şey yok. Yalnız bir tek hususu belirtmek gerekiyor. Hasankeyf’i, çalışmalarını herkesle paylaştık ama Hasankeyfliyle paylaşamadık. Çünkü Hasankeyfli bilmiyor. İçinde yaşadığı sahip olduğu değerin farkında değil. Bunu başka türlü sanıyor. Bir kitlenin kopmasını kazı Başbakanı’na bağlayabiliyor. Mutlaka çardağı nehrin kıyısına koymak istiyor. Üzerine kaya düşebilir. Bunu anlatamıyorsun ve maalesef bir turizm bilincini henüz oluşturamadık.