Her yıl sıcak yaz günlerinde bazen antik kent Hasankeyf’e giderdim. Hasankeyf’in mağara ve dehlizleri, bazı kanyonları gölgede sıcaklığın 45 dereceyi gördüğü zaman diliminde serin mi serindi.

Son günlerde hava sıcaklığı tavan yapmış durumda. Batman kent merkezinde gölgede 48 derece ölçüldü, bir eğitimci arkadaş paylaştı.

Bu sıcak günlerde Hasankeyf’e gitmek isterdim. Ne yazık ki fırsat olmadı.

Hasankeyf Belediye Başkanı Sayın Abdulvahap Kusen’in bir açıklaması gazetemize haber olmuştu. Başkan Kusen, antik kentin taşınmasından söz etmişti.

Başkan Kusen, Kurban Bayramına kadar eski çarşının tamamen boşaltılacağını söylüyor…

Hasankeyf’te önce ölülerin taşındıklarını duyuyoruz. Asırlardır derin uykularında olanlar nelerin olup bittiğinden habersiz naklediliyorlar…

**

**

Tabi nakledilen sadece kemiklerdir. Sayın Kusen’in gazetemizde yer alan konumuz ile ilgili haberine bakalım: “Belediye Başkanı Abdulvahap Kusen, Hasankeyf'in fethi sırasında şehit düşen İmam Abdullah türbesindeki sandukanın yerinden taşındığını söyledi. Türbe çevresinde de yaklaşık 500 mezarın taşınma hazırlıklarının devam ettiğini belirten Başkan Kusen: ‘Zeynelbey kümbetinin ardından gözlerinin çevrildiği yer kuşkusuz İmam Abdullah türbesi. Taşınma işini üstlenen firma önce İmam Abdullah’ın sandukasını yerinden aldı. Yine türbe çevresindeki 500 mezarın taşınma çalışmaları da aralıksız sürüyor. İmam Abdullah, Peygamber Efendimizin yakın akrabası olduğu için Eyyübiler ve Artuklular’dan günümüze değer görmüş bir zattır’ dedi.”

**

**

Haberde 500 mezar deniliyor. Bu az bir rakam değil. Asırlar önce nüfus yoğunluğu çok azdı. Sadece bir türbenin çevresinde o tarihlerde 500 mezarın olması, Hasankeyf’in tarihteki önemini gözler önüne seriyor.

Türbe çevresindeki mezarların da çok eski olmaları gerekiyor. Ölüler nelerin olup bittiğin farkında değiller. Ancak yaşayan Hasankeyflilere sormak gerekir…

Hasankeyf Belediye Başkanı Sayın Kusen’in, eski çarşı ile ilgili sözlerini de birlikte okuyalım: “Taşınacak eserlerin bir bölümü bu güzergahtan geçeceği için esnaf uyarıldı. Tebligat alan esnaf artık gün sayıyor. Yine Kızlar camisi bahçesindeki Eyyübilerin meliklerinin bulunduğu mezarlar da taşınacak. İlk etapta yol güzergahı ve su altında kalacak yerlerdeki mezarlıklar taşınıyor. El Rızk cami minaresi ile Süleyman Koç cami minaresi de yıl sonuna kadar taşınacak eserler arasında bulunuyor.”

http://www.batmancagdas.com/gundem/tasinan-ikinci-eser-h58311.html

**

**

DOÇ DR. ÇEVİK’İN TESPİTLERİ!..

Tarihi kent Hasankeyf ile ilgili bu haberleri okurken, aklıma Muğla Üniversitesi Öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Sayın Adnan Çevik geldi. Hasankeyf’teki medeniyetlerle ilgili geniş bilgilere sahip Sayın Çevik’in, önemli tespitlerini içeren değerlendirmesinden birkaç paragrafı bilgilerinize sunmak istiyorum: “Stratejik konumu nedeniyle pek çok hanedan tarafından askerî üs olarak tercih edilen “Mağara sakinlerinin payitahtı” nâm-ı diğer Hasankeyf, Artuklu ailesinin ilk başkenti olmasının yanı sıra Eyyûbi hanedanına uzun yıllar misafirperverlik göstermiş; İslam hâkimiyetiyle gerçek kimliğini “ortaçağ İslam yerleşimi” olarak kazanmıştır.

Medeniyetin beşiği olan Mezopotamya, Suriye ve Anadolu’yu birleştiren önemli yolların kavşak noktasında olan Hasankeyf’in de içinde olduğu bölge, kadim yazılı kaynaklara yansıdığı şekliyle Asur-Hitit, Asur-Urartu, Roma-Pers ve Bizans-Sasani dönemleri boyunca daima sahip olunmak istenilen stratejik bir mevki olarak karşımıza çıkmaktadır. VII. yüzyılın ortalarında İslam’la tanışan Hasankeyf, Anadolu’nun en erken İslamlaşan yerleşimlerinden biri olarak dikkat çekmektedir. 639 yılında Hz. Ömer’in hilafeti döneminde İslam orduları, Suriye üzerinden Güneydoğu Anadolu’ya girmiş ve neredeyse hiç direnişle karşılaşmaksızın bir yıl içersinde Edessa (Urfa), Harran, Re’sü’layn (Ceylanpınar), Amid (Diyarbakır), Meyyafarikin (Silvan) Erzen ve Nisibis (Nusaybin) ile birlikte Hasankeyf’i de fethetmişlerdir. Böylece Hasankeyf’in de içerisinde yer aldığı Yukarı Dicle Havzası İslam’ın Anadolu’da kök saldığı ilk bölge olmuştur.

Hasankeyf’in gerçek kimliğini kazandığı, yıldızının parladığı dönem, XII. - XV. yüzyıllar’da Artuklu ve Eyyûbi hâkimiyetinde yaşadığı zamandır. Hasankeyf’te pek çok eser inşâ ettiren Artukluların burada yaptırdığı köprü ortaçağın en muhteşem örneğidir. Hasankeyf, çağlar boyunca birçok önemli esere ev sahipliği yapmıştır. Bu eserlerin başında camiler, külliyeler ve Hasankeyf Köprüsü gelmektedir. Motiflerinin özelliği nedeniyle ülkemizde tek örnek olan mihrabıyla bilinen Koç Camii'nin taş işçiliği açısından Anadolu'daki tek benzeri Divriği Ulu Cami'dir. Bir başka önemli mekân ise Hz. Muhammed'in soyundan geldiğine inanılan İmam Abdullah zaviye ve türbesidir. Mimarisi, mühendisliği ve sanatıyla dikkat çeken Hasankeyf Köprüsü, Orta Asya Uygur resim geleneği süslemeleri, “asimetrik” durumuna rağmen dengeli mühendisliği ve sadece geçiş için değil konaklama için de kullanılmış olması ile ünlenmiştir.

Hasankeyf, şer‘î ilimlerden tıbba ve mühendisliğe, tasavvuftan mimariye çok geniş bir yelpazede önemli şahsiyetler çıkarmıştır. Hasankeyfli âlimler arasında en meşhurları Hanefi fakihi Alaeddin Muhammed b. Ali El-Haskefî’ve Ebû’l İz b. İsmail b. Rezzaz El-Cezerî'dir. Sibernetik (robotik) ilminin kurucusu büyük İslam âlimi ve mühendisi Cezerî'nin mekanik hareketlerden mühendislikte faydalanmayı içeren kitabı Avrupa'nın farklı müzelerinde sergilemektedir.”

Evet, Sayın Çevik’in bahsettiği Koç Cami gibi önemli bazı yapıtlar da önümüzdeki günlerde taşınacak. Yaz aylarında bazı mağara ve kanyonlarına gidemesek bile, antik kent cazibe merkezi olmaya devam edecek.