Değerli Okurlar, bu kenti ve bu kentte yaşam süren herkesi ilgilendiren önemli sorunlara dikkat çekip duruyor, ilgilileri uyarıyorum. Heyhat, sesimizi duyan yok…

Kurumlar ve kuruluşlar, muhataplar suskunluğu tercih ediyorlar…

Çok hayati sorunları gündeme taşıyıp, uyarmama, ‘Basit şeylerden mi söz ediyorum?’ diyerek tekrar tekrar cevap istememe rağmen ilgililer susuyorsa, ne yapabilirim?

Müeyyide yetkim yok. Bu kentin geleceği ile ilgili olarak kaleme aldığım yazıları kurum ve kuruluş yetkililerine havale edip, cevap vermeye zorlayacak yöneticilere ihtiyacımız var. Bu konuda yeni Valimizi inşallah bilgilendireceğim. O nedenle bugün yerel sorunları işlemeyeceğim. Çevre, doğa, yani insan haklarından sonra en çok duyarlı olduğum alanla ilgili bir değerlendirme ile yine karşınıza çıkmak istiyorum.

**

Mevcut bilimsel verilere göre milyarlarca galaksi ve sistem arasında canlıların soluk alıp, yaşamlarını sürdürebildikleri tek gezegenin ‘dünya’mız olduğunu biliyorsunuz. Dörtte üçünden fazlası sular ve çöllerle kaplı olan dünyamız gerçeğini hatırlatmak isterim…

Yaklaşık 7 milyar insan ve milyarlarca hayvanın yaşam alanı, dünyanın su ve çöllerden arta kalanıdır. İnsanlık ailesi olarak mevcut yaşam alanımızı da gittikçe daraltıyor, dünyamızı yaşanmaz hale getiriyoruz…

Teknolojinin gelişmesine paralel olarak dünyamız gittikçe kirlenmekte, insanların sağlığı tehdit altına girmektedir. 19. yüzyıldan itibaren gündeme gelen sanayi devrimi ve ardından yaşanan olumsuzluklar(dev fabrikaların neden olduğu hava kirliliği, büyük şehirlerin evsel atıklarından kaynaklı çevre kirliliği, kentlerde yaşam süren insanlar için yapılan orman kıyımları, kimyasal ve biyolojik atıklar vs) zincirini izah etmeyeceğim. Bütün bu olumsuzluklar hepinizin malumudur.

**

Bütün bu sorunların neden olduğu ‘Küresel Isınma’ denilen hadisenin yaşlı dünyamızı tehdit ettiğini biliyorsunuz. Bütün bunların müsebbibi insanoğludur şüphesiz. Rum Suresi 41. ayetin meali şöyledir: "İnsanların kendi elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozgun çıktı. Yaptıklarının bir kısmını kendilerine tattırmaktadır ki vazgeçsinler."

Evet, bu vahim tablo insanın eseridir. Bilim insanları ve duyarlı çevreciler, dünyamızın hızla büyük bir tehlikeye sürüklendiğine sürekli dikkat çekip durdular. Ancak kimsenin bilim insanları ve çevrecileri dinlemediğini de biliyorsunuz. Duyarlı insanların yaptıkları uyarılar sonunda 1992 tarihinde Rio’da ‘Yeryüzü Zirvesi’ adı verilen bir toplantı yapıldı ve bu ilk Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda önemli bir karar alındı. Söz konusu konferansta “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” kabul edilmiştir. İşte ‘Kyoto Protokolü’nün dayanağı da, Rio’daki konferanstır. Kyoto Protokolü’nün amacı şöyle özetlenmektedir: “Atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamak.”

Ülkemiz 2009 yılı Şubat ayında TBMM kararıyla Kyoto Protokolünü imzalamış ve sadece 2013 yılına kadar BM’den süre istemiştir. Bu tarihten sonra atmosfere salınan sera gazı konusundaki müeyyideleri kabul edeceğini taahhüt etmiştir.

**

KOPENHAG’DA, ‘KOPENHAG KRİTERLERİ’ !..

Evet, yıllarca bu köşede Kopenhag Kriterleri üzerinde durdum, karınca kararınca çevre konusunda katkı sunmaya gayret gösterdim. Yaşlı dünyamızın geleceğinin tehdit altında olduğuna ve önlem alınması gerektiğine dikkat çekmek için dünyanın pek çok ülkesindeki çevre örgütlerinin mücadelelerine dikkat çeken yazılar yazdım ve bir gönüllü olarak da hep alanlarda oldum.

Yaklaşık on yıl önce 67 ülkeden 516 çevre örgütü bir araya gelip, ‘Dünya Dostları’ adıyla bir platform kurmuştu. O zamanlar bu güzel ismi savunmuş, dünyamızın onlara ihtiyacının olduğunu yazmıştım.

Dünya Dostları, yaklaşık on yıl önce çok aktifti. Kopenhag’daki dünya liderler zirvesine mesaj vermeye gitmişlerdi. Çok kötü bir muamele ile karşılaşacaklardı. Dünya Dostları için yaptığım değerlendirmeden bazı satırları hatırlatayım: ‘Dünya Dostları’nın çıkar, menfaat beklentisi yok. Sadece dünyamızın ve insanlık ailesinin geleceği için gönüllülük temelinde çalışmalar yapan insanlardan oluşan bir hareket. İşte bu hareketin destekçisi, 100 bini aşkın Çevreci, Kopenhag’da bir aradaydı. 191 ülke Devlet Başkanı veya Başbakanı’nın davet edildiği ve Küresel Isınma başta olmak üzere dünyanın her türlü çevresel sorunlarının tartışılacağı konferansı izlemeye ve dünya liderlerini uyarmaya gitmişlerdi. Maalesef hiç de hak etmedikleri bir muamele ile karşılaşmıştılar…

Milletler İklim Konferansı'nın yapıldığı Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da, 67 ülkeden 516 çevre örgütünün organize ettiği protesto gösterilerine, 100 binin üzerinde gösterici katıldı. Danimarka ile birlikte tüm kuzey ülkelerinde bugüne dek gerçekleştirilen en geniş kapsamlı ve kalabalık gösteride polis, göstericileri sokak ortasında iple birbirine bağlayarak saatlerce bekletti. Kopenhag tarihinin en büyük yürüyüşü sırasında, polisin gözaltına aldığı göstericilerin eksi 1 derece soğuk havada, buz gibi asfaltta, yaklaşık 3 saat oturtulması eleştiri konusu oldu.

Şu rezalete bakar mısınız; bu vahşete imza atan ülke kim? Danimarka. Bu rezaletin yaşandığı kent ise Kopenhag’tır…

**

Yıllar yılıdır Ülkemizin Kopenhag Kriterlerine attığı imzanın gereğini yapmasını istiyoruz. Kopenhag’ın dört temel kriteri ise şöyle ifade ediliyor: “İstikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasinin var olması, Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü, İnsan haklarına saygı, Azınlıkların korunması.”

Bu dört kritere de uyulmadığı açıktır. Gerçek bir demokrasi olsaydı, Kopenhag polisi, hayvanlara bile haksızlık olacak bir şekilde insanları iplerle birbirlerine bağlayamayacaktı. Birinci kriter yok sayılmıştır. Hukuk devleti ve insan haklarına saygı kriterleri de yok sayıldı. Çevreciler bir azınlık grup olarak kabul edilse, bu maddenin de ihlali açıktır.

Danimarka insan hakları açısından sınıfta kalmıştır. Kopenhag Kriterleri ile saygınlık kazanan bu ülkenin dünyadaki tüm çevrecilerden özür dilemesi gerekiyor.’

Aradan on yıl geçti. Artık ‘Dünya Dostları’ ile ilgili haberler duymuyoruz. Halbuki dünyanın bugün özellikle dünya dostlarına ihtiyacı var.

Sonuç olarak yazımın başına dönersem; tüm insanlık ailesinin Dünya Dostlarına kulak vermesi gerekiyor. Birileri duyarlı insanları iplerle birbirine bağlayıp, susturabilir. Birileri kirli emeller için aralarına karışıp çevreye zarar verebilir. Gerçek dünya dostları bir karıncanın bile zarar görmesini istemez. Bu bilinçle sorunlara bakarlar. Anarşi ile ilgileri yoktur. Dünya Dostları’nın vermek istediği mesaj açıktır; dünyaya sahip çıkın. Doğayı koruyun. Çünkü başka bir dünya yok