Bir dini bayramı daha idrak ederken, birkaç gün boyunca belki dinlenme imkanı bulanlarımız olacak. Bu sayılı günlerde vakit bulup, gazetemizi okuyacak okurlarımızı önemli bir tehlike hakkında bilgilendirmek istiyorum…

Maalesef hepimizin geleceği büyük tehdit altında ve bizler bunun farkında değiliz…

Ne acıdır ki bilim insanlarını dinlemiyoruz. Uyarılarını da dikkate almıyoruz…

Şahsen bilim insanlarını dinlediğimde, gelecek adına büyük endişe duyuyorum. Bu korkaklığımdan kaynaklı bir şey değildir. İnsanlık ailesi adınadır endişem…

Rabbimizin bize emanet ettiği, huzur ve güvenle geçici bir ömür yaşamamız için bahşettiği güzel dünyamızı çekilmez hale getiriyoruz. Yeryüzünde insanoğlunun müdahalesiyle yaşanacak fesat, bozulma konusunda Kur’ani Kerim ile açıkça uyarılmışız.

Islah edici olmakla da emrolunmuşuz…

****

HER BİR BAŞLIK İÇİN MAKALELER YAZILABİLİR…
Evet, geleceğimiz büyük tehdit altında. Bu yakın tehdit ‘su kaynaklarımız’ ile ilgilidir…

Dünyamız, ülkemiz, bölgemiz ve kentimizi ilgilendiren bu yakın tehdit, toplumumuzca hala önemsenmiyor…

Bilim insanlarının uyarılarını dikkate almayan insanlık ailesi zaten şu anda ağır bedeller ödüyor…

Yaşanan büyük boyutlu çevre kirlilikleri ve ekolojiye suni müdahalelerin dünyayı ne hale getirdiği gerçeği gözler önündedir.

Herkesçe kabul edilen acı gerçekler, bilim insanları tarafından dile getirilmektedir. Bir dünya çevre gününde özetle ifade edilmiş, bazı satır başlarıyla dünyamızı tehdit eden sorunlara bakalım: “Hava, toprak, su kaynaklarının kirlenmesi, küresel ısınma sonucu meydana gelen iklim değişikliği, temiz su kaynaklarının giderek azalması, erozyon, toprağın bozulması, biyolojik çeşitliliğin tehdit altında olması ve dolayısıyla doğal kaynakların yok olmaya başlaması, plansız sanayileşme, sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, verimi artırmak amacıyla kullanılan tarım ilaçları, yapay gübreler ve kimyasal maddelerin kullanımının giderek yaygınlaşması, gerekli çevresel önlemler alınmadan, arıtma tesisleri kurulmadan, geri dönüşüm alanları hazırlanmadan üretime geçen sanayi tesisleri veya sanayi bölgelerinin, ormanların tahribinin, yangınların, arazilerin yanlış kullanımının, erozyonun, aşırı otlatma sonucu doğal bitki örtüsünün tahribinin, maden, kireç, taş ve kum ocaklarının faaliyetleri…”

****

Bu önemli başlıkların her biri için makaleler yazılabilir. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar’ın bir toplantıda yaptığı konuşma, bu kenti ve bizleri de ilgilendirdiğinden bilginize sunmak istiyorum: “Ülkemizde de çevre sorunları, bölgelere göre değişmekle beraber özellikle sanayileşmenin yoğun olduğu bölgelerimizde insan sağlığını tehdit eder noktalara ulaşmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verilerine göre, illerde su kirliliği, hava kirliliği, atıklar, gürültü kirliliği, erozyon öncelikli sorunlardır. Erozyon, ülkemizin çok büyük bölümünde görülen, Türkiye'nin her yıl zengin toprak yüzeyinin yok olmasına yol açan başta gelen sorunlarımızdan biridir. Yine atık sorunu önem taşımaktadır. Su kaynaklarımız hızla kirlenmektedir. Yanlış sulama özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgemizde toprakta tuzlanmaya, çoraklaşmaya neden olmaktadır.

Özellikle nehir ve akarsulara kentsel kanalizasyon sularının arıtılmadan veya kısmen arıtılarak yüzey sularına deşarj edilmesi, kanalizasyon sistemlerinden ve açıktaki katı atık yığınlarından kaynaklanan sızıntıların yer altı sularına karışması kirliliğe neden olmaktadır. Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan zirai mücadele ilaçlarının ve gübrelerin aşırı ve bilinçsiz kullanımı özellikle akarsulardaki su kirliliğini hızla artırmaktadır. Sanayi faaliyetleri sonucu meydana gelen atıklar, akarsuları ve yer altı sularını kirletmektedir. Anız yakma ve kaçak avlanma da biyolojik çeşitlilik üzerinde tehdit oluşturmaktadır. Kocaeli'nin Körfez bölgesi ve çevresi sanayi atıklarından büyük oranda kirlenmiştir. Ergene Havzası, sanayi ve tarım kökenli kirlilik ve evsel atıklardan ciddi biçimde etkilenmektedir. Ege Bölgesi'nde özelikle Büyük Menderes Nehri kirlenmiştir. Büyük Menderes nehrinde evsel atıklar, sanayi kuruluşlarında oluşan endüstriyel atıklar, gübre ve pestisit kullanımından dolayı içinde çeşitli kimyasal maddeler bulunan, sulamadan dönen sular ile jeotermal enerji santrali atık suları kirlilik kaynaklarıdır.”

****

Değerli Okurlar, geçtiğimiz günlerde Batmanlı bir bilim insanı ile sohbet etme fırsatım olmuştu. Özellikle sulamadan kaynaklı kirlilik konusunda yerel basının duyarlı olmasını istiyordu…

Not almadım, ancak bazı sözleri hafızamda duruyor…

Şöyle uyarıyordu o dostum: “Batman ve yöresinde yüzlerce kuyudan su çekilip, araziler sulanıyor. Motopomplarla çekilen sular konusunda toplumun uyarılması ve bilinçlendirilmesi gerekiyor. Su kaynaklarımız hızlı bir şekilde kirletiliyor. Gübreleme, ilaçlama ile yer altı su kaynaklarımız önümüzdeki süreçte ağır metal kirliliği nedeniyle başımıza bela olacak. Bu acı gerçeklerin farkında değiliz. Yerel basındaki köşe yazarları bunları sıkça yazmalı. Bence gelecekteki en önemli tehlike temiz içme suyu sorunu olacaktır.”

Bence çok önemli uyarılardır. Bilim insanları, su kirliliğini, suyun fiziksel, biyolojik ve kimyasal olarak kirlenmesi olarak ifade ediyorlar.

Bir Çevre Mühendisi ve Su Uzmanının şu ifadelerini de bilginize sunmadan geçmek istemiyorum: “Genel olarak aslında su tüketimine (tasarrufuna) dikkat etmediğimiz gibi maalesef kirlenmesinde de önemli bir rol oynamaktayız. Özellikle fazla fazla kullanılan deterjanlar, sabunlar, agresif temizlik malzemeleri, yanmış yağlar, kontrolsüz atık (araçlarının yağlarının değiştirildikten sonra bulunduğu yere boşaltılması gibi) deşarjları gibi etkenler evsel atığın temelini oluşturur ve su kaynaklarımızı kirletmektedir.”

Evet, bayram özel sayıları için genellikle nostalji içerikli yorumlar yapıyordum. Tehdit altında olan ahaliyi bayram özel sayısında da uyarma gereğini duydum. Ben görevimi yapayım, gerisi sizlerin bileceği iştir. Daha temiz ve yaşanabilir bir Batman ve dünya özlemi ile bayramınızı tebrik eder, insanlık ailesine hayırlar getirmesini dilerim.