Önce Fethullah Gülenin kısa olarak tariçe-i hayatını dinleyelim: Fethullah Gülen 1941 yılında Erzururm Hasankale ilçesi Kurucular köyünde doğdu. İlkokuldan itibaren dışardan okul tahsilini tamamladı. Çevrede hafızlık ve arapça tahsiline de devam etti. Edirne’de imamlığa başladı. 1966 tarihinde İzmir’de Vaizliğe tayin edildi ve 1971 yılına kadar bu görevde kaldı. 12 Mart muhtırası döneminde tutuklandı ve 7 ay sonra serbest bırakıldı. Daha sonra Manisa ve İzmir Bornova’da vaizliğe devam etti. 1980 darbesinde askeri Cunta tarafından yakalanma emri verilince, geçici olarak İzmir’den ayrılmak zorunda kaldı ve 1981 yılında vaizlikten istifa etti. Bir müddet sonra da fahri vaizliğe devam etti. 1990 yıllarında Turgut Özal, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Papa 11. John Paul gibi tanınmış şahsiyetlerle görüşmeler yaptı. Amerika’da ölen CHP’nin eski Genel sekrteri Kasım Gülek’in cenaze namazını bizzat kıldırdı. Bu arada Cumhuriyet gazetesi ve Hikmet Çetinkaya’dan aldığı 150 milyonluk manevi tazminat ı Türk Polis Güçlendirme Vakfı’na bağışladı. 1999 yılında ABD’ye gitti ve o tarihten bu yana ABD’nin Pensilvanya eyaletinde ikamet etmektedir.
 
       Fethullah Gülen dinlerarası diyalog kapsamında 4 Nisan 1996 tarihinde Fener Rum Patriği 1. Bartholomeos ile görüştü.10 Eylül 1997 tarihinde de ADL Başkanı Abraham Fokman, 1997 tarihinde de New York Eyaleti Katolik Kilisesi Kardinali John Oconnor’la görüştü. 21 Kasım 1997 tarihinde Vatikan İstanbul temsilcisi Georgesmar Oviteh ve beraberindeki Süryani Hıristiyan cemaatı,Fethullah Güleni ziyaret ettiler. 9 Şubat 1998 tarihinde de ABD. Ankara eski büyük elçisi Morton Abromowitz’n yardımıyla Papa 11. John Paul ile Vatikan’da buluştu. Papa’nın elini tutarken öpercesine eğilmiş vaziyetteki resimleri basında yayınlandı.
 
     Başta Irak Kürdistan’ı olmak üzere dünyanın değişik ülkesinde Fethullah Gülen’e bağlı birçok lise, İlköğretim okulu, üniversite ve çeşitli sayıda eğitim veya dil merkezi bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin her yerinde özel okul ve dershaneleri mevcuttur ve özel sektörde söz sahibidir.
 
       Fethullah Gülen, Ecevit’in sempatisini kazanarak Ecevit Hükümeti zamanında kendini ve cemaatını koruma altına aldırabildi. Çünkü Ecevit şunları söylüyordu: “Bizim için üç tane tehlikeli akım vardır. İran, Erbakan ve Suudi akımı. Fethullah hoca bu üç akıma da karşıdır. Fethullah hoca sayesinde Azerbaycan gibi Türki Cumhuriyetleri İran’ın istilasından kurtuldu. Ayrıca Fethullah hoca devletin gidemediği yerlere Türklüğü götürmektedir.” İşte Bülent Ecevit bu şekilde Fethullah Gülen’i övmektedir. Ayrıca 28 Şubatta Fethullah Gülen, Anayasa Mahkemesi eski başkanı Yekta Güngör gibi kendilerini Kemalist olarak tanıtan bürokratların övgülerine de mazhar olmuştu. Çünkü Fethullah Gülen 28 Şubat kararlarına karşı durmadı ve alınan karaları onaylar mesajlar verdi. Örneğin: Ahkam ve başörtü ayetlerin teferrüat olduğu , okumak için başörtü nün takılmayabileceği mesajları verdi. Show TV’de Reha Muhtar’la yaptığı söyleşide; hüküm hakkında birkaç ayet olduğu, diğer ayetlere nispeten bunların küçücük bir bölüm teşkil ettiği, dolayısıyla da bunları fazla büyütmemenin yararlı olduğunu söyledi. Tabi Fethullah Gülen’in bu açıklamasından sonra başörtü yasağına karşı yapılan protestolar yavaşladı ve başörtü gündemden düşmeye başladı. Oysa Fethullah Gülen’in, bütün peygamberlerin ahkam ayetleri yüzünden zamanın diktatör ve otoriteleri ile savaştıklarını bilmeyenlerden değildir.
 
      Yukarıdaki nedenlerden dolayı Fethullah Gülen hareketi, Laik kesim için ehven-i şer olarak kabul edildi. Ayrıca bu hareket, Şeriat sistemini gündemden çıkaran, namaz ve Hac gibi ibadetlerin yeterli olduğuna, Şeriat’in zamanının geçtiğine, makam ve zenginlik durumlarının bozulmasını istemeyen muhafazakâr kesimin de ümidi haline geldi.
 
      Fethullah Gülen’nin İslam Coğrafyasında ABD’ye karşı mücadele veren cemaatlerin hiç birisiyle diyalogu bulunmamaktadır. Daha ziyade ABD ve Avrupa’yı rahatsız etmeyen ılımlı İslam ve Türk milliyetçiliği doğrultusunda faaliyetlerini sürdürmektedir. Bilhassa Irak Kürdistanında ve Türkiye’nin Kürt coğrafyasında aktif durumdadır. Fethullah Gülen’in cemaatine katılanların gündeminde Şeriat ve Kürt sözcükleri kullanılmamakta ve gündemlerinde böyle bir sorun bulunmamaktadır. Daha ziyade katılanlar laikleşme ve Türkleşmeye doğru bir yol izlemektedirler. Ayrıca Fethullah Gülen, İslam’ın ahlak ve ibadet bölümlerine önem vermekle birlikte Emperyalist güçlerle diyalogunun hangi zeminlerde olduğu karanlıkta kalmaktadır. Dolayısıyla da müvehhit müslümanların kendisi hakkındaki bakış açılarını menfi yönde etkilemiştir.
 
       Fethullah Gülen 28 Şubat sürecinde olduğu gibi Gazze’ye yardım götüren İHH’ kontrö lündeki gemiye yapılan saldırıda verdiği İsrail yandaşı mesajda da da yine gündemi işgal etti. Çünkü İsrail’in yaptığı vahşice katliam ve cinayet, Birleşmiş Milletler tarafından bile kınanırken, Fethullah Gülen İsrail’i kınamadığı gibi, İsrail’den izin almadığı için Mavi Gemiyi götürüp yönetenleri eleştirdiği ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’a verdiği söyleşiden anlaşılmaktadır.
 
       Bana göre Fethullah Gülen’in yaptığı açıklama şaşırtıcı değildir. Çünkü yukarıdaki çalışmalarından da anlaşıldığı gibi Fethullah Gülen, şimdiye kadar Emperyalistleri kızdıracak veya çıkarlarına ters düşecek hiçbir açıklamada bulunmamış ve ABD’nin senelerdir Afganistan, Pakistan ve diğer yerlerde yaptığı katliamları kınadığına dair bir beyanı da olmamıştır. Aksine ABD’nin hoşuna gidecek şekilde “Dünyada en sevmediğim kişi Usame b.Ladin’dir”açıklamasında bulunmasına rağmen, ABD.nin Afganistan ve Pakistan’da ne işi vardır, O mazlum insanların üzerine neden bu kadar bombalar yağdırıyor, neden bu kadar insan öldürülmektedir? Diye hiçbir açıklaması da olmamıştır. Sırtını Beyaz Saraya dayanan Fethullah hoca gibi birisinden İsrail ve ABD’nin çıkarına ters düşecek bir açıklama beklemek saflık olur.
 
        İslam tarihine bakıldığı zaman hakim güçler hep din adamlarını etkisizleştirip kullanmışlardır. Resulullah döneminde Bizans, Amir Rahip ismindeki kişi ile diyaloga geçerek Resulullah’ı arkadan vurdurmak istediler. Amir Rahip de din adamlığı kisvesinde hedefine varmak istedi ve Medine’nin kenar semtinde bir mescit inşa etti. Resulullah’a vararak ya Resulallah! Hastalarımız ve yaşlılarımız vardır. Bunlar her zaman merkezi camiye gelemezler. Biz de bir mescit inşa ettik. Bu mescitte bir sefer namaz kıldır ki burası mescit olarak bilinsin. Resulullah da teklifi olumlu karşıladı. Ancak Cenabı Allah Bakara/107 ayetini indirerek Resulullah’ı uyarıp onların kötü niyetlerini açığa çıkardı. Bunun üzerine Resulullah da sözkonusu mescidi yıktırdı.Kur’an-ı Kerim’de hak karşısında susup hakkı söylemeyen alimlere vereceği cezayı hatırlatıp buyurur ki: “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile değişenler yokmu, İşte oların yeyip de karınlarına doldurdukları,ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.”(Bakara: 174)
 
         Susup onlardan yana tavır alması karşısında Resulullah’a makam va mal teklif edildi. Ancak Resulullah bunları elinin tersiyle ret edip şirkle mücadeleyi ve mazlumdan yana tavır almayı tercih ederek buyurduki: “ Zalim hükümdara karşı hak bir söz söylemek en büyük cihattır.” Onun için Fethullah Gülen gibilerine düşen görev , siyonist ve katil İsrail’e karşı hakkı söylemek ve ezilmişlerin yanında yer almaktır. Bunu da göze alamıyorsa hiç olmasa susmaktır.Eğer fethullah Gülen’in öğrenci evlerinde risale-i nur istismar edilmeden ve samimi olarak okutuluyorsa, risalenin müellifinin izinde yürümek gerekir. Çünkü Bediüzzaman hiçbir zalim ve diktatöre karşı susmamış ve takıyye yöntemine baş vurmamıştır. Bu şekilde hakkı haykırmak, senelerce kılınan teheccüt namazlarından daha hayırlı olacağı bir gerçektir. Çünkü İsrail gibi zalimleri lanetlemek cihattır. Gazeteci Şamil Tayar “İskele sancak söyleşisinde Fethullah Gülenin açıklamasını şaşkınlıkla karşıladığını dile getirip derki: Umarım ki Fethullah hoca böyle bir beyanda bulunmamıştır. Çünkü Biz o İsrail otoritesini bozmaya gittik. Ondan nasıl izin alacağız”. İsrail’den izinmi istenir? İsrail şimdiye kadar kimi dinlemiş? Eğer Fethullah hoca’nın İsrail nezdinde bir hatırı varsa ve İsrail’in işgal ettiği topraktan çekilmeyi kendisine kabul ettirebilecekse bütün Müslümanların hayır duasını alabilir. Haydı bakalım kendine güveniyorsa böyle bir adım için izin istesin! Allah’a emanet olun!