Dünden devam

Kanserojen etkileri bulunan ‘Fenol’ maddesinin içme suyumuzda bulunmasının üzerinden yaklaşık 15 yıl geçti…

Zamanında Şelmo Petrol Sahasından kaynaklı derelerden akan ham ve atık petrol kirliliği görüntüleriyle kamuoyunun karşısına çıkıp, fenol tehlikesine dikkat çeken uyarılarıma rağmen sorunun nasıl önemsenmediğini bugün sonlandıracağım yazı dizimle kamuoyunun takdirlerine sundum. Hayırlı bir çalışma yaptığıma inanıyorum.

2009 yılında bu kente verilen içme suyunun yüksek oranlı fenol nedeniyle yemeklerde dahi tüketilmemesi için halkın etkin şekilde uyarılması istenmiş, 2011 yılında talebim üzerine Refik Saydam Araştırma Merkezine gönderilen içme sularımızın ‘içilebilir’ seviyede fenol içerdiği tespiti yapılmıştı. Bu gelişmeyi de o tarihte buradan kamuoyuna duyurmuştum.

İyi de aradan geçen bunca yıl sonrasında elerimizin musluklarından akan içme suyumuzun durumunu yakından takip ediyor muyuz?

**

**

HANGİ TEDBİR ALINMIŞ?..

26 Mart 2009 tarih ve 120.01/9505 sayılı yazı ile Sağlık Bakanı adına Genel Müdür Vekili imzasıyla Batman Valiliğini uyaran Dr. Seraceddin Çom, halkın musluk sularını yemeklerde dahi tüketmemeleri için etkin şekilde uyarılmasını istemişti. Söz konusu yazı ile arıtma işlemine geçilmesi dışında bir şey daha talep edilmişti, bakalım; “Bu süreç içerisinde şebeke sularının içme ve yemek yapma amacıyla kullanılmaması yönünde halkın etkin şekilde uyarılması ve bilgilendirilmesi, ilgi (b) yazımız ile istenen Belediyenin sorunu gidermeye yönelik alacağı düzeltici önlemlerin ivedilikle Bakanlığımıza bildirilmesi, kaynakta, depoda ve şebekenin uç noktalarında bahse konu parametrelerin aylık olarak izlenmesi hususlarında bilgilerinizi ve gereğini önemle rica ederim.”

İşte ilgi b yazıdan söz ediyorum. Geçen zaman sürecinde Batman Belediyesi, sorunu giderme noktasında hangi tedbirleri almış, öğrenmek hepimizin hakkıdır…

Hangi düzeltici önlemler alınmış, bakanlığa bu konuda nasıl bir bilgi verilmiş, bunu öğrenmek istiyoruz.

Belediye yönetimlerinin değişmesi çok önemli değil. Mutlaka elde veriler vardır.

Ayrıca, ana kaynakta, depoda ve şebekelerin uç noktalarında fenol ile ilgili parametreler aylık olarak izlenmiş mi?

**

**

Halk sağlığından sorumlu olanların bu konuda kamuoyuna bilgi vermesinin önemine inanıyorum.

Geçtiğimiz ay Sağlık Müdürümüz ve Halk Sağlığı Daire Başkanı ile telefonla görüştüğümde, Batman içmesuyu analizlerinin Erzurum’daki akredite olmuş bir Laboratuara gönderildiğini, sularımızın fenol ve diğer kirletici unsurlar açısından temiz olduğunu ifade etmişlerdi.

Kağıt veya bilgisayar ortamında sonuçları istedim. Bana yasal engellerden söz ettiler ve resmi yazı veya dilekçe ile başvurmamı istediler.

Bu sonuçların halka, kamuoyuna açık olması gerektiğine inanıyorum.

Sağlığımızdan sorumlu kurumların internet siteleri var. Su analiz sonuçlarının orada her ay ilan edilmesinin daha doğru olduğu görüşündeyim.

Sayın Valimizden, Sağlık yetkililerimizden beklentim, bu konuda şeffaf olunmasıdır.

Fenol, basit bir madde değildir. Risk altında olan su kuyularımız gerçeği de açıktır.

**

**

4 Nisan 2009 tarihinde Siirt’e İçmesuyu Arıtma Tesisi İnşaatı temeli atılmıştı. Dönemin Çevre ve Orman Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun katıldığı törende, dünya standartlarına göre temiz bir içme suyunun Siirt’e verilmesinden duyduğum memnuniyeti dile getirmiş, kentimiz için de görüşlerimi içeren yorum yapmıştım.

Söz konusu yorumumda, Batman’ın içme suyunun risk altında olduğuna dikkat çekerek, kentimize de içmesuyu arıtma tesisinin kazandırılmasının önemi üzerinde durmuştum.

Batman, her zamanki gibi üvey evlat muamelesi gördü, kentimize verilen su yasaklanmasına karşın, arıtma tesisi kurulmadı…

SU KAYNAKLARIMIZ KORUNMALIDIR…
Batman’a su sağlayan kuyuların Batman Çayı yatağında olması, 40-60 metre derinlikten çekilen ve kente verilen içme suyu gerçeğini bir kere daha önemle hatırlatmak istiyorum.

Batman Çayı yatağını tehdit eden kirletici unsurlar bellidir;

petrol kuyuları, atıkları,

Toptancılar Sitesi benzin kirliliği,

NATO benzin hattı,

su kuyularımızın yukarısında bulunan havaalanı,

yeni karayolu,

yeni sanayi sitesi,

faaliyetlerini yürüten tekstil atölyelerinin boya ve kimyasal kirlilikleri,

kentte faaliyet gösteren yaklaşık 200 oto yıkama ve yağlama servisleri,

su kuyularının hemen bitişiğinde bazı tesislere izin verilmesi,

priketçilerin oraya taşınmasını,

çiftçilerimizin yoğun şekilde motopomplarla yer altı sularını çekerek sulama yapması, dolayısıyla gübreleme, ilaçlamadan kaynaklı kimyasal kirlilik…

Bütün bu unsurlar su kaynaklarımızı ve toplum sağlığını tehdit ediyor. Yazdıklarımın doğru olmadığını ileri sürecek her babayiğitle (!) her platformda tartışmaya hazırım…

Su kaynaklarımız ile ilgili yazı dizimin sonuna gelirken, ilgilileri sorumluluk bilinciyle göreve ve kamuoyu ile acizane şahsımı bilgilendirmeye davet ediyorum. Sağlıkla kalınız.