Hani ünlü atasözü vardı ya ;”Elçiye zeval olmaz” diye. İşte o tam da büyük bir yalandan ibaretmiş bizim ülkemizde.

Bu ülkede ELÇİ’ye bal gibi zeval da olur, ölüm de!

Bunun somut kanıtı da rahmetle andığımız değerli İnsan Hakları Savunucusu ve hukukçu, Avukat Tahir Elçi.

 Tahir Elçi Diyarbakır Baro başkanıydı. Yaşamı boyunca bildiği yolda demokrasi ve insan haklarına yaraşır bir mücadele vermenin çabası içerisinde olan bir insan ve yurttaş olmaya çalıştı. Kimin evrensel ilkelere karşı ters tavrı varsa, eksikliği varsa bunu söylemekten de sakınmadı.

Ülkemizdeki demokrasi gediklerinin kapatılması yolunda, İnsan hak ve hukukunun korunması yolunda elinden gelen çabaları esirgemedi. Ölümün kol gezdiği coğrafyada haksızlıklar ortadan kalksın, kimse kimsenin canına kastetmesin diye var gücü ile çalıştı.

1990’lı yıllarda devlet gücünden yararlanarak vatandaşların canına kastedenlere karşı mücadele etmekten de geri durmayan bir kişiydi. JİTEM davalarının amansız takipçilerinden biriydi.

Türkiye kamuoyu onu son olarak söylediği sözleri ile tanımıştır. Katıldığı bir televizyon programında “ PKK Terörist bir örgüt değildir” dedi ve statüko tarafından hedeflendi. Hakkında soruşturma açıldı. Gözaltına alında ve hakim karşısına çıkarıldı. Denetimli serbestlikten yararlandırılarak serbest bırakıldı ancak hakkında dava açıldı. 7,5 yıla kadar hapis isteminde bulunuldu.

Eminiz ki gerek bu açıklamasından dolayı ve gerekse daha evvel yaptığı çalışmalardan dolayı onlarca tehdit almıştır. Nitekim dostlarının ifadelerine göre son olarak yayımladığı twitlerinde boyun eğmeyeceğine yönelik sözlerle cevaplar vermiş.

Tahir Elçi 28 Kasım 2015 tarihinde gündüz saat 11,00 civarında onlarca basın mensubu ve polisin gözü önünde Diyarbakır’ın Sur ilçesi Dört ayaklı minare yanında hain bir kurşuna hedef oldu ve öldürüldü.

 Olayın detayları kamuoyunca (en ufak ayrıntısına kadar olmasa da) öğrenilecektir. Çünkü bu kadar tanığın olduğu bir ortamda işlenen bu cinayetin örtbas edilmesi, saklanması, sanıklarının kaybedilmesi mümkün olmayacaktır.

Meseleye iki ateş arasında kalma veya saldırganlara kurşun sıkılırken hedef olma gibi gerekçelerle kılıf bulunulamayacağını herkes bizden daha iyi bilir. İlk kurşunun sıkıldığı andan itibaren orada yapılması gereken Tahir Elçi’nin koruma altına alınmasıdır. Yağan onca kurşuna rağmen olaya katılan kişi veya kişiler gelip daracık sokakta onca polisin gözü önünde elinde silahı ile geçene kadar hedef vuramayanlar ne yazık ki asıl hedefler ortadan çıkınca Elçi’yi hedef haline getirmiş oldular.

Bu kurşun evet fiziki olarak Diyarbakır Barosu başkanı Tahir Elçiyi öldürmüştür. Ancak asıl ölen ve asıl öldürülen sayın Elçi’nin şahsında;

Demokrasidir

İnsan Haklarıdır

Hukuktur

Barıştır

Tarihtir

Kardeşliktir

Birlikteliktir

Adalettir

İnsanlıktır.

Bu kurşun bütün bu değerleri aynı anda bir kişinin somutunda yok etmeyi hedeflemiştir ve gerçekleşmiştir. Hangi namludan çıktığı siyasal ve politik olarak önemli olabilir ancak insanlık değerleri açısında artık bir önemi kalmamıştır. Çünkü o kurşun hedefini bulmuş ve Elçiye zeval vermiştir. Bütün bu değerlerin ELÇİ’ sini öldürmüştür.

Onun gibi düşünen milyonlarca insanı acıya boğmuştur. Kin ve nefret tohumları ekilmiş ve var olanlar büyütülmüştür.

Son zamanlarda olup bitenleri sağlıklı bir şekilde takip eden ve değerlendirenler gibi bizler de hükümeti uyarmayı görev bildik. Ülkeyi kan gölünü döndürmeye çalışanlara karşı herkesin pürdikkat olması gerektiğini hatırlatmıştık.

Geçen hafta HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaşın arabası hedef alınmış ancak araç zırhlı olduğu için Demirtaş’a bir şey olmamıştı. Biz bu olaydan sonra da uyarı görevimizi tekrarladık ancak görülmektedir ki yapılan uyarıların dikkate alınması yerine farklı bakış açıları geliştirilmekte farklı tavırların içine girilmektedir.

Biz bu olaydan sonra da yetkililere bir kez daha hatırlatmayı görev biliyoruz. Bu ülkenin bu şekilde yönetilmesi gün gittikçe zorlaşacaktır. Gidişat böyle giderse bu ülkede kimse huzur içinde bir yaşam sürdüremeyecektir. Ülkenin birlik ve beraberliği tehlikeye girecek ve ülke başkalarının oyun sahası olmaya başlayacaktır. Yol yakınken yanlışlardan dönelmelidir.

Barışseverlerin, Gazetecilerin, Aydınların, Hukukçuların, İnsan Hakları savunucularının, Demokratların hedef olduğu, tutuklandığı, öldürüldüğü bir ülkede sağlıklı ve huzurlu bir sona ulaşmak mümkün olmaz.

Evrensel İnsan hakları ilkeleri ve güvenceleri bu ülkede sadece Kürtlere değil herkese lazım. Bu değerleri şimdilerde Kürtler savunuyor diye öldürülüyorlarsa unutulmamalıdır ki yarın Kürtler sustuğunda bu ülkede bu değerleri savunacak kimse kalmayacak ve bu ülkenin bu değerlere ihtiyaç duyan insanları o zaman dizlerini dövmek için bile vakit bulamayacaklarıdır.