Uluslararası eğitim kalitesini ölçen TIMSS, PİSA  gibi araştırma-değerlendirme programlarının her sonuç raporu açıklandıktan sonra ülkemizin eğitim sorunu ve nasıl daha iyi hale getirilebileceği konusu tekrardan gündeme gelerek tartışılmaktadır.

Eğitimde başarı ve kalite nasıl arttırılır, bu konuda neler yapılabilir? Sorularına farklı çevrelerce yapılan tartışmalarda bugüne kadar çok farklı eleştiri, öneri ve fikirler dile getirildi. Bu noktada bir eğitimci olarak ülkemizde eğitimin kalitesini arttıracak ve başarı çitasını yükselteceğine inandığım birkaç hususu sizlerle paylaşmak isterim. Günümüz dünyasının enformasyon çağı olarak da adlandırıldığı düşünülürse bilginin ne denli önemli olduğu sanırımın hepimizin ortak düşüncesidir. Tam da bu düşünceden hareketle eğitim kurumunun önemli bileşenleri olan öğretmen, akademisyen, öğrenci ve aile üyelerinin bilgiye erişimini kolaylaştıracak ve özendirecek bir takım teşvik çalışmaları yapılabilir.

Bunlar; gazete, kitap, dergi, internet, erişimini teşvik edecek çalışmalar olabileceği gibi yurtiçi ve yurt dışı müze, gezi, konferans, seminer, kurs, araştırma ve kültür faaliyetlerine erişimi teşvik edecek çalışmalar da olabilir.

Akademisyen ve öğretmenlerimizin bilgi çağında değişim ve yenilikleri yakından takip etmesi eğitimcinin niteliği açısından elzem bir konudur. Bunun için Öğretmen ve akademisyenlere bilgiye erişim sağlayan kitap alışverişlerinde dergi ve gazete aboneliklerinde hatırı sayılır oranlarda indirim yapılması ile ilgili yayınevleri ve dağıtıcılar ile protokol yapılarak indirim yapılabilir. Bir eğitimci olarak öğretmenle ve akademisyenler ile başladım ancak bu indirim araştırmacılar ve öğrenciler için de aynı şekilde genişletilebilir. Ayrıca bu sadece yazılı materyal olarak kitap, dergi, gazeteyle de sınırlı olmamalıdır. Bunun dışında da bilgiye erişim gerektiren dijital ve online ortamların tamamında sınırsız ve ücretsiz erişim sağlanmalıdır.

Ülkemizde akademisyen, öğretmen ve özellikle araştırmacılar için çok faydalı olacağına inandığım bir diğer proje ülkenin bütün kütüphaneler, uzaktan erişim ile tüm öğretmen, akademisyen ve araştırmacıların hizmetine sunulmalıdır. Özellikle yeni baskısı yapılmayan ve nadir eserler açısından düşünüldüğünde bu projenin ehemmiyeti daha da anlaşılacaktır. İstendiğinde kargo ile ücretsiz bir şekilde iki haftalığına gönderilebilmelidir. Süre sonunda yine aynı şekilde ücretsiz olarak kütüphaneye kargo ile geri gönderimi sağlanabilir. Hem böylece okuma oranlarında somut bir artış sağlanmış olur, hem de kitaba ulaşma imkânları bilgi tüketicileri ve araştırmacılar için daha kolay hale gelmiş olur. Araştırma geliştirme faaliyetlerinin de bu şekilde artacağı kanaatindeyim. Belki bugün gelişen teknolojiler ile bilgi ayağımıza kadar geldi. Ancak yine de araştırma ve kitap maliyetleri açısından düşünüldüğünde bu hizmetin eğitimci ve araştırmacılar için ne denli avantajlar getireceği açıktır.

Yine gezen mi çok bilir okuyan mı sorusu üzerinden açıklayacak olursak hem gezen hem okuyan daha çok bilir. Bu bakımdan öğretmen, akademisyen ve öğrencilere yurtiçi ve yurtdışı konferans, gezi, araştırma ve gözlem faaliyetlerine katılma imkânları devlete ait kuruluşlarda rehber danışmanlar eşliğinde cazip ücretlerle sağlanmalıdır.

Bu tür teşvikler,  ülkemizin bilime, eğitime, akademisyene, öğretmene, öğrenciye ve araştırmacılara verdiği önemi gösteren örnek uygulamalar olabilir. Bu projeler ile aynı zamanda yukarıda adı geçen meslek gruplarına ait okuma, müze, gezi, gözlem ve araştırma istatistiklerini de düzenli bir şekilde vereceğinden aydınlatıcı bir bilgi olacaktır. Teşvikler her zaman doğrudan maddi ve nakdi olarak olmak zorunda değil böyle teşviklerin daha samimi ve daha gerçekleştirilebilir olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan branşında uzmanlaşmak ve ihtisas yapmak isteyen öğretmenler için bu kanallar daima açık tutulmalıdır. Yüksek lisans, doktora imkânları sınavsız şartsız hatta ücretsiz olmalıdır. Bu eğitimler uzaktan eğitimle olabileceği gibi yüz yüze eğitimle de olabilir.  Özel şirketler elamanların eğitimi için bütçe ayırıp iş kalitesini ve şirketin değerini arttırmak için onca harcama yaparken biz neden kendini geliştirmek isteyen öğretmenlerimizin önünü kapayalım ki? Uzmanlaşmak isteyen öğretmen ülkenin eğitim kalitesini arttıracağı gibi öğretmen ve öğrenci kalitesini arttıracak daha nitelikli öğretmenlerin yolu açılmış olacaktır. Zorlama ile yapılan eğitimler hırpalayıcı olurken gönüllülük esasına dayalı desteklenen eğitim programları ve teşviklerin öğretmenler adına daha verimli olacağı kanaatindeyim.

Öğretmen ve öğrencilerimizin üreteceği bilgi; kitap, makale ve sanat; resim, müzik, tiyatro vb alanlarda gerçekleştireceği çalışmalar için de doğrudan destek ve teşvik verilmelidir. Bu doğal bir motivasyon kaynağı olacağı gibi mesleki verimi de arttıracaktır. Ülkemizde öğretmeni olumsuz haberlerle gündeme getirip sürekli bir baskı oluşturup moral ve motivasyonu düşürmektense aslında öğretmenin prestij, mutluluk ve performansını ülkemiz insanımız adına nasıl yükseltebiliriz diye düşünmeli ve bunun arayışında olmalıyız.

Eğitim dışındaki pek çok kuruma geniş çaplı teşvikler yapılırken eğitim adına neden böylesine farklı teşvik paketleri uygulanmasın?

Eğitimin en önemli yapı taşı olan ailelerin de belli eğitimlere katılımı teşvik edilebilir.

Kendi ülkemizde gerçekleştireceğimiz eğitim alanındaki reformlarda sınırımız ve mutlak ölçütümüz dünya ülkeleri olmamalıdır. Bu ülkeler bize ilham kaynağı olabilir ama bu konularda en kâmil noktaya gelmişler gibi ve biz sanki daha iyisini yapamazmışız gibi düşünmemeliyiz. Bunca insan kaynağımız varken elbette çok daha güzel şeyler olabilir. Öğretmenler işin en icracı noktasında olduklarından daha çok söz hakkı verilmeli ve fikirleri varsa öneri ve projeleri dikkate alınmalıdır. Eminim ki çok güzel fikirler ortaya çıkacaktır. Genç nüfusumuz ülkemizin geleceği adına önemli bir kaynak.  Birçok ülkenin nüfusundan fazla olan sayısı 18 milyona varan öğrenci ve 1 milyona yakın öğretmenlerimiz neden ülkenin kalkınmasında en önemli rolü üstlenmesin. Ülkenin geleceğinin öğretmenlerin omzunda olduğu unutulmamalıdır.

Dolayısıyla sayıları 1 milyonu aşan öğretmenlerin fikirleri büyük bir titizlikle dikkate alınmalıdır. Muhakkak ki bu fikir ve öneriler içinde dünyanın en ileri eğitimine sahip ülkelerin uyguladığı yöntemlerden bile daha iyi projeler çıkacaktır. Yukarıda sözünü ettiğimiz teşvikler uygulanırsa 1 milyon kişilik kaynak harekete geçmiş olur ki ülkenin eğitim reformu dünya tarihine geçer.

Hem biz öğretmenlere sınıf yönetiminde kuralları oluştururken çocukları da bu işin içine aktif bir şekilde almalarını söylemiyor muyuz?  Ki kendi koydukları kuralları benimseyebilsinler diye. Şirket ve yönetim örgütlerinde de yapı bu şekilde işlemiyor mu?  Aidiyet, sorumlulukların eşit dağılımı, performans artışı ve verimlilik adına öğretmenleri de sürecin içinde daha aktif hale getirmeliyiz.

Dünyanın en fazla izlenen oto sporlarından olan F1 yarışlarında bile otomobil firmaları öteki rakip takımlara karşı avantaj sağlayabilmek ve markalarının değerini arttırmak adına mühendisleriyle araçlarını en mükemmel hale getirmek için çalışırken pilotları görmezden gelmiyorlar. Hatta bu yarışlarda otomobili ve mühendislerin çalışmalarını başarılı hale getiren pilotlardan almış oldukları sürüş geribildirimleridir. Mühendisi de aracı da esasında test edip başarıya ulaştıran pilottur. Yani anlayacağınız eğitimde de her türlü uygulamayı birebir test eden öğretmen olduğuna göre öğretmende masadaki hak ettiği yere oturtulmalıdır.