Bireylerin eşit şartlarda eğitim görmelerinin sağlanmasına eğitimde fırsat eşitliği denmektedir. Bu şart genellikle eğitimin fiziki ortamlarından başlamakta, öğretmen atamalarıyla devam etmektedir.
            Cumhuriyetin 86.yılında bunun ne derecede sağlandığı sürekli araştırmalara ve tartışmalara konu olmaktadır. Merkezi yönetimlerin bu kadar güçlü olduğu bir ülkede bu eşitsizlikleri gidermek hiç de kolay değildir.
            Ben bugünkü yazımda eğitimde dikkatlerden kaçan ve fırsat eşitliğine aykırı olduğunu düşündüğüm iki hususa dikkat çekmeye çalışacağım.
            Birincisi, özel okullarda okuyan öğrencilerin ücretsiz kitap hizmetinden faydalanamamalarıdır. Bu öğrencilerin velileri ne kadar zengin olurlarsa olsunlar yapılan bu uygulama öğrencilerde ayrımcılığı körüklemektedir. Bütçesinden eğitime büyük oranlarda para ayıran, çocuklarını okutmak için birikimlerini harcayan anne babalara bir haksızlık da sistem tarafından yapılmaktadır. Ülkemizde özel okullarda okuyan öğrencilerin oranı bu kadar düşükken ve devlet okullarının mevcutları da ortalama 50 öğrenci civarında seyrederken bu uygulamayı anlamak mümkün değildir. 16 milyon öğrenci için kitap basan Milli Eğitim Bakanlığı bu rakama 500 bin kişi daha eklese ne çok mu fakirleşecek? Bu aileleri desteklemek gerekmez mi? Aynı şekilde devlet okulunda bursluluğu kazanan bir öğrenci bir özel okula nakil gittiğinde kazandığı bu burs kesilmektedir. Bu da öğrenciye yapılacak en büyük haksızlıklardan biri değil mi? Öncelikle öğrenci bu bursu çalışmasının karşılığı olarak almaktadır. Bunun kesilmesi hangi amaca hizmet etmektedir, anlamadım.
      Diğer bir husus da Üniversitelerin İkinci Öğretim Bölümlerini kazanan öğrencilere harç kredisinin verilmemesidir. Devlet zaten bu parayı öğrencinin mezuniyetinden iki sene sonra tahsil etmektedir. Canla başla çalışıp bir yüksek öğretim kurumuna yerleşen öğrencileri adeta cezalandırmak değil midir yapılan? Zengin ailelerin çocukları zaten özel üniversitelerde ya da yurt dışında okumaktadır. Onların bu paraya da ihtiyaçları yoktur. Ama çoğunluğu orta gelir düzeyinde ve fakir ailelerin çocukları bu parayı ödemeye mahkûm edilmektedirler. Üniversitede bir öğrenciyi okutmanın maliyetini okuyucularım herhalde benden iyi bilmektedirler. Kredi ve Yurtlar Kurumu bu kararını bir kez daha gözden geçirmesinde fayda vardır.
      Eğitimde esas olan kaliteli eğitim imkânları ve ortamları sunarak kendine güvenen, bilgiyle birlikte hayatı da tanıyan bireyler yetiştirmektir. Herkesin gelir durumuna göre belirli bir hayat standartında yaşaması doğaldır. Doğal olmayan çok basit gerekçelerle eğitim çağındaki çocuklar arasında eşitsizliği yaymaktır.